Yasak Bölge (La Zone), Desierto adentro ve Gecikme (La demora) filmlerinin yönetmeni Meksikalı Rodrigo Plá, Türkiye sinemasını takip ettiğini belirterek, "Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri beni hep büyülemiştir. Bence 'Bir Zamanlar Anadolu’da', 'Üç Maymun' ve 'Uzak' muhteşem filmler" dedi.
Plá'nın, kanser olan eşinin tedavi masraflarını karşılamayı reddeden sigorta şirketi karşısında çaresiz kalan Sonia'nın, eline bir silah alarak yetkilileri ziyaret etmesiyle gelişen olayları konu alan Bin Başlı Canavar (Un monstruo de mil cabezas) adlı filmi, 17 Haziran'da Türkiye'de vizyona girecek.
Filmloverss'tan Utku Ögetürk'e konuşan Rodrigo Plá'nın açıklamaları şöyle:
-Filminizin çok kuvvetli bir senaryosu var. Ancak, bu senaryoyu beyazperdeye yansıtırken kullandığınız çekim teknikleri ve kurgu filmin seyir zevkinin artmasını, özellikle ilk bölümün ardından tansiyonun hiç düşmemesini sağlıyor. Aklınızdakilerin beyazperdeye yansıtılması kısmında kurguya ne denli müdahale ettiniz? Son haline ulaşabilmek adına çok fazla atılan sahne oldu mu?
Bir yönetmen olarak filmin yapım aşamasının her aşamasına dahil olmaya çalışırken aynı zamanda ekibimi son derece yaratıcı ve zeki insanlardan oluşturmaya özen gösteriyorum. Bu da filmin kendi içinde gelişmesine ve büyümesine yardımcı oluyor çünkü ortaya bir sürü çözüm önerisi konmuş oluyor. Ayrıca bir senaryo üzerinden yola çıkmamıza rağmen hikayenin yol üzerinde değişim yaşayabileceğine inanıyoruz. Bu da film yapım sürecini daha esnek hale getiriyor. Kurgulama sürecinde hikayenin temel hatları korunsa da değiştirilen veya silinen bazı sahneler oldu. Kurgu aşamasında bütün hikaye adet baştan aşağıya tekrar yazılabileceği için müthiş bir kurgucu olan Michael Schverdfinger ile çalışmamıza rağmen, süreci olabildiğince yakından takip etmeye çalıştım.
-Alfonso Cuaron ve Emmanuel Lubezki Centro Universitario de Estudios Cienmatográficos’dan mezun olan ve Hollywood'da da büyük başarılar yakalayan iki isim. Yanlış bilmiyorsak siz de el el Centro de Capacitación Cinematográfica'dan mezunsunuz. Sizin Hollywood gibi bir kariyer planınız var mı?
Evet, yanılmıyorsam Cuaron da Lubezki de el Centro Universitario de Estudios Cienmatográficos’dan mezunlar ki o da en az benim mezun olduğum el Centro de Capacitación Cinematográfica kadar iyi bir okuldur. Gelecek için net planlarımız yok. Bu zamana kadar hep etrafımızda olup bitenlere göre filmler çektik. Bundan sonra da sinema bizi nereye götürürse oraya gideceğiz. Hollywood tabii ki olası seçeneklerden biri. Coğrafi yakınlığı da büyük avantaj. Ama sinemamızın bizi o noktaya götürüp götürmediği konusunda emin değiliz. Her şeyden önemlisi, kariyerimizin bu aşamasında özellikle yaratım sürecinde biraz daha bağımsızlığımızın olması ki bu da şu anda Meksika’da bize sunulmakta.
-Bu yıl yarıştığınız İstanbul Film Festivali’nden Uluslararası Yarışma Altın Lale Ödülü ile ayrıldınız. Bu ödül sizin için ne ifade ediyor?
Ödülü almak için İstanbul’da bulunmak harika bir deneyimdi. Bir ödül kazanmak her zaman çok heyecan vericidir. Birilerinin filminizi çok sevdiğini gösterir fakat evinizden bu kadar uzak bir yerde ödül almak çok daha özel bir durum. Çünkü yaşamanın getirdiği haz ve ikilemlerin dünyanın her yerinde aynı olduğunu gösteriyor. Filmler, diğer sanat dalları gibi bizi bir arada tutan güçlü bir bağ görevi görüyorlar. Günün sonunda bize sadece insan olduğumuzu hatırlatıyorlar.
Türkiye Sinemasını takip ediyor musunuz? Beğendiğiniz, filmlerini takip ettiğiniz yönetmenler var mı?
Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri beni hep büyülemiştir. Bence “Bir Zamanlar Anadolu’da”, “Üç Maymun” ve “Uzak” muhteşem filmler.
Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın