Dünya
Deutsche Welle

‘Memleket gibisi yok’

Dağlık-Karabağ’ın tam sınırındaki Terter ilçesi, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışmalara yıllarca tanık oldu. Ateşkese rağmen halk endişeli. Bölgeden Seda Serdar’ın izlenimleri...

07 Temmuz 2016 20:22


Bakü'den 400 kilometre kadar uzaklıktaki Terter ilçesi (rayonu) sakinleri halen ‘4 gün Savaşı’nın’ etkisini üzerlerinden atmaya çalışıyor. Ermenistan’ın işgali altında olan 4400 kilometrekarelik Dağlık-Karabağ bölgesindeki gerginlik en son 2 Nisan’da yeniden alevlenerek her iki taraftan da onlarca can kaybına yol açmıştı. Her ne kadar şu an bir ateşkes sözkonusu olsa da, bölge halkı için iki ülke arasındaki çatışma günlük yaşamın bir parçası.

Nisan’daki saldırılarda evi ciddi derecede zarar gören 67 yaşındaki Olga Kruglova’nın kendisi değil, kızı o gece evdeydi. Henüz on yedi yaşındayken evlenip Terter’e yerleşmiş olan Kruglova, o gece yaşananları hatılamak istemiyor. "Tanrı bizi korudu, çok zor günlerdi. Geceleri uyuyamadım. Sabahları ağlayarak uyandım" diyor.

Eski Sovyet cumhuriyetleri olan iki ülke arasındaki savaş 1994 yılında bittiğinde 30 binden fazla kişinin ölümüne yol açmıştı. Bir milyona yakın Azeri ise, memleketini terketmek zorunda kaldı.

Bunlar biri de Füzuli Rayonundan olan 80 yaşındaki Gulera Aliyeva. Yıllardır Bakü’nün biraz dışında bulunan Yeni Yasamal’da yaşıyor. Hem kendisi hem de oğulları 90’larda cephede savaşmış. ‘Omuzlarımda bir çok ölü taşıdım’ diye anlatıyor Aliyeva. "Cephede savaştığıma dair Savunma Bakanlığı’nın verdiği belgem var. Şimdi, durumumuz gördüğünüz gibi. Bana ihtiyaçları olursa yine giderim. Bende o yürek var" diyor. Ancak kendisinin en büyük endişesi 44 ve 46 yaşında olan oğulları. Bir an önce evlenip, yuva kurmalarını istiyor.

Yeni Yasamal'da yaşayan bir diğer Azeri de Rana Aliyeva. 42 yaşında olan genç anne iki çocuğu ile birlikte ufak bir odada yaşıyor. İki tane tek kişilik yatak ve birkaç dolap tüm duvarları kaplıyor. Odanın ortasında ise, küçük bir yemek masası ve üç tane sandalye var. Zaten bunlardan başka bir şey koyacak yer de yok odada. Koridorda ise, binada kalanların tümünün paylaştığı mutfak ve banyo bulunuyor. Aliyeva çocukları için daha iyi bir gelecek istiyor. Her ne kadar Azerbaycan hükümetinin desteğine minnettar olsa bile zor yaşam şartlarından ötürü üzüntüsü ve kızgınlığı gözden kaçmıyor. Aliyeva terk etmek zorunda olduğu topraklara geri dönmek istiyor. Köhne binadan çıkarken "Herşey için minnettarım ama memleket gibisi yok" diyor.

‘Mevcut durum sürdürülebilir değil’

Dağlık-Karabağ’ın yanı sıra, Ermenistan, ‘rayon’ olarak adlandırılan yedi ilçeyi daha işgal ediyor. Böylelikle 12,600 kilometrekarelik Azeri toprağı komşusunun kontrolü altında olmaya devam ediyor. Bir zamanlar bu topraklarda yaşamış olan insanlar da başka şehirlerde yaşamaya mahkum ediliyor. İşgal altında olan Zengilan rayonu sakinleri şimdi toplu halde Bakü’nün biraz dışında olan Masazir’de yaşıyor. Yıllarca Rana’nın yaşadığı gecekondu semtinden sonunda ayrılıp güzel ve temiz bir binaya taşınan 66 yaşındaki Priyev Ersad Ramazanoğlu da memleket özlemi çekiyor. Yüzünde buruk bir gülümsemeyle "Barış bugün sağlansa bugün geri dönerdim" diyor.

Uluslararası toplum için Dağlık-Karabağ sorunu öncelik taşıyan bir mesele değil. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesini talep eden dört adet Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı bulunmakta. En sonuncusu ise, 1993 yılında yayınlanmış olan 884 sayılı karar. Barış sağlanamadığı için bölgedeki mevcut ateşkes sık sık ihlal ediliyor. Nisan ayında bölgedeki savaşın ortaya çıkmasının sebebi ateşkesin ciddi derecede ihlalinden kaynaklanıyor. Ancak her iki taraf da birbirini suçluyor.

Terter rayonu gibi sınır bölgesinde yaşayanlar için bu ihlaller günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş durumda. Sınır hattına sadece 200 metre uzaklıkta yaşayan Nofal Aliyev saldırılar esnasında 2000 yılında yaralanmış. Ateşkesin sık sık ihlal edilmesi üzerine devlet evinin etrafına bir duvar örüyor. Ancak bu duvar 2014 yılında oğlunun, bundan bir sene sonra da eşi ve torunu Zehra’nın yaralanmasını engellemiyor. 2015 yılında başından yaralanan minik Zehra ise, şimdi 5 yaşında.

Nisan 2016’da çatışmanın ardından uluslararası toplum bölgede barışın sağlanması için yeniden atağa geçti. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier Haziran sonunda hem Erivan’ı hem de Bakü'yü ziyaret etti. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) dönem başkanlığını yürüten Almanya’nın dışişleri bakanı Erivan'da büyük bir ilgi ile karşılandı. Alman Federal Meclisi'nin Haziran başında 1915 olaylarını soykırım olarak tanımasında bunun büyük etkisi oldu. Ziyaret esnasında yaptığı açıklamada Steinmeier ‘Mevcut durum sürdürülebilir değil’ açıklamasında bulundu.

Azeri yetkililer de buna katılmakta ve Almanya’nın girişiminden umutlular. Bu anlaşmazlığın en aktif arabulucusu Rusya’nın ise, yakın zamanda Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’u bölgeye göndermesi bekleniyor. Aynı zamanda Azeri ve Ermeni liderlerin Paris’te buluşma imkanı olduğundan bahsediliyor.

Ancak ortak bir yol bulunması halen zor gözükmekte. Azerbaycan, ilk olarak, Birleşmiş Milletler tarafından da Azeri toprağı olarak kabul edilen, Dağlık-Karabağ etrafındaki bölgeyi Ermenistan’ın terketmesini istiyor. Ermenistan ise, bu yönde bir gelişmeyi yenilgi olarak algılıyor. Diğer yandan bölge halkı, özellikle sınırdaki Terter rayonunda yaşayanlar güvenlikleri konusunda endişeli. Tüm belirsizliklere ve gerginliğe rağmen hayat devam ediyor. Terter’in toprak yollarından geçen iki çoban, koyun sürülerini otlatmak için yeşil tarlalara doğru yürüyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle