Koalisyon ortaklarıyla mülteci politikaları krizini aşarak siyasi istikrar sağlamaya çalışan Almanya Başbakanı Angela Merkel, yasadışı göçün önlenmesi stratejisinin kilit ayağını oluşturan Türkiye ile "yapıcı diyalog" arayışında.
Almanya'nın dış politikasını şekillendiren Alman yetkililer, 24 Haziran seçimleri sonrasında Türkiye'de istikrarsızlığa ve gerginliklere yol açabilecek gelişmelerin yaşanmamasından memnun olunduğunu ancak bunu izleyen siyasi dönüşüm hamlelerinin endişeyle takip edildiğini aktardı.
Hükümet kaynakları, AB'den uzaklaşan Türkiye'ye yapıcı eleştirilerin süreceğini söylemekle birlikte geçmiş yıllardaki gerginliklerin tekrarlanmamasının öncelik olduğunu vurguladı.
Merkel kriz istemiyor
Almanya-Türkiye ilişkileri uzmanı Magdalena Kirchner, Başbakan Angela Merkel'in dış politikasında Türkiye ile ilişkilerin önem taşıdığını, bunda mülteci krizine çözüm çabalarının da rolü olduğunu söyledi.
Uluslararası ilişkiler ve risk araştırma kuruluşu Conias'ın yöneticilerinden Kirchner, "Mülteci sorununun hem Almanya iç politikası hem de Avrupa politikalarının ana gündemini oluşturduğu bir süreçte, Almanya'nın Türkiye'ye yönelik pozisyonunu sertleştirmesi muhtemel görünmüyor. Türkiye, Angela Merkel'in mimarı olduğu geri kabul anlaşmaları stratejisinin önemli bir ayağını oluşturuyor" diye konuştu.
Gözler Erdoğan'ın adımlarında
Alman yetkililer, Türkiye ile gerginlik istenmese de yeni dönemde Türkiye ile işbirliğinin kolay olmayacağını vurguluyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, yeni yönetim sistemiyle birlikte "yeni bir Türkiye inşa ettiği", devletin yeniden yapılandırılması sürecinde güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi konularda atılacak adımların da yakından izlendiği belirtiliyor.
Magdalena Kirchner, Türkiye'deki yeni sistem konusunda, Almanya'da ve Avrupa kurumlarında çok ciddi soru işaretleri bulunduğunu vurgularken, önümüzdeki haftalarda yaşanacak gelişmelerin, ilişkilerin seyrini etkiyeceğini kaydetti.
Ortak menfaatlerde işbirliği
Türkiye ile Almanya arasında siyasi konularda büyük görüş ayrılıkları olsa iki taraf da, güvenlik, ekonomi ve enerji gibi alanlarda işbirliğinin daha fazla zarar görmesini istemiyor.
Diplomatik kaynaklar, önümüzdeki süreçte Berlin ile Ankara arasındaki ilişkilerin, siyasi alanda soğukluk sürse de, ortak menfaat alanlarında işbirliğinin geliştirildiği, "al-ver diplomasisi" olarak da adlandırılan, "transaksiyonel ilişkiler" modelinde ilerlemesini bekliyor.
Alman Ekonomi ve Enerji Bakanlığı'nın Parlamenter Müsteşarı Oliver Wittke, Meclis'te yaptığı konuşmada, bu yeni politikanın ilk sinyallerini verdi. Türkiye'deki sistem değişikliğinin ne şekilde hayata geçirileceğinin yakından izleneceğini vurgulayan Wittke, bununla birlikte Ankara ile yapıcı işbirliği yürütülmesinin Almanya'nın çıkarına olduğunu söyledi. Wittke, Türk tarafı ile ekonomi alanında işbirliğinin geliştirilmesi önündeki engellerin ele alınacağını, Türkiye'de hukuk devleti alanında yaşananların da bunun bir parçası olduğunun altını çizdi.
Erdoğan ziyaretine hazırlık
Türkiye ile Almanya arasında seçimler öncesinde gündeme getirilen bir dizi ziyaret ve toplantının, 24 Haziran'ın geride bırakılmasının andından sonbaharda gerçekleştirilmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Berlin'e gelmesi, ilişkilerdeki gerilimli süreçten dolayı son yıllarda yapılamayan iki ülke dışişleri bakanları başkanlığındaki Stratejik Diyalog Toplantısı'nın gerçekleştirilmesi, Ekonomik ve Ticari Ortaklık Komitesi'nin (JETCO) bir araya gelmesi ve Türk-Alman Enerji Forumu'nun düzenlenmesi hedefleniyor.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği'nin (TÜSİAD) Berlin Temsilcisi Alper Üçok, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede iki ülke arasındaki temasların yararlı olacağını söyledi.
Avusturya'nın AB dönem başkanlığını Temmuz'da devralmasının ardından, Türkiye konularında yol alınması ihtimalinin zayıf olduğunu anımsatan Üçok, "Türkiye-Almanya arasında sonbaharda yapılacak ısınma turları sonunda, şayet Türkiye'de OHAL kalkar, yerine inşa edecek sistem OHAL ile benzeşmez ise, daha demokratik bir ülke yolunda adımlar atılırsa, Gümrük Birliği'nin modernizasyonunda olumlu bir gelişme yaşanabilir" dedi.
Alman bürokrasisinin hükümete, Türkiye ile Gümrük Birliği'nin modernizasyonuna yeşil ışık yakılması yönünde tavsiye ilettiklerini açıklayan Üçok şu değerlendirmeyi aktardı:
"Gümrük Birliği'nin modernizasyonu hem Türkiye'nin AB'ye eklemlenmesi hem de ABD ile olası bir ticaret savaşı öncesinde Türkiye gibi önemli bir G20 ekonomisinin AB saflarında yer almasının sağlanması bakımından Almanya'nın avantajına olacaktır."
Alman okulu hamlesi ne anlama geliyor?
Alman ve Türk hükümetleri, gerilimi tırmandıracak açıklamalardan imtina etse de, İzmir'deki Alman okulunun kapatılması gibi kriz yaratacak konular gündeme gelmeyi sürdürüyor.
Türkiye uzmanı Magdalena Kirchner, Alman okulunun kapatılmasının yerel makamların tek taraflı bir hamlesi mi yoksa hükümetin bir girişimi mi olduğunun henüz açıklığa kavuşturulamadığına dikkat çekti. Kirchner, hassas bir süreçten geçildiğini söylerken, "Erdoğan yeni bir dış politika ekibi kuruyor. Yeni bir dışişleri bakanı görevlendirebilir. AB Bakanlığı'nın Dışişleri Bakanlığı'na entegrasyonu gibi yeniden yapılandırma süreci var. Bu kapsamlı dönüşüm sürecinde, hesaplı olmayan bazı adımlar, ikili ilişkilerde daha büyük krizlere yol açabilir" dedi.
Zor dönemde diyalog ve güven arayışı
Hükümetler arası ilişkilerin geleceği konusunda belirsizlik devam etse de her iki ülkenin düşünce kuruluşları, sivil toplum örgütleri, akademisyen ve gazetecileri arasında yoğun diyalog devam ediyor. Bu yöndeki çalışmalarıyla tanınanlardan biri de Alman Mercator Vakfı (Stiftung Mercator).
DW Türkçe'ye konuşan Mercator Vakfı Türkiye Temsilcisi James Rizzo, "Bizim için Türkiye'nin daha iyi anlaşılmasını desteklemek, Türk toplumuyla diyalog, güçlüklere ortak çözüm arayışı için zemin sağlamak elzem. Bu çaba zor dönemlerde daha büyük önem kazanıyor" dedi.
Bu hafta Türkiye, Almanya ve Avrupa'dan genç liderlerin Paris ve Berlin'de bir araya geldiğini, bu tür etkinlikler yoluyla karşılıklı güven ve network geliştirilebildiğine dikkat çeken Rizzo, amacın "tarafların birbirini daha iyi anlamasına katkı sağlamak" olduğunu söyledi.
Hem Türk hem Alman yetkililer son yıllardaki krizlerden en çok karşılıklı güvenin darbe aldığı, kısa vadede öncelikle güvenin yeniden inşasına odaklanıldığına dikkat çekiyor. Bunda ne ölçüde başarılı olunacağını ise önümüzdeki aylar gösterecek.
Değer Akal/Berlin
© Deutsche Welle Türkçe