Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya'nın Suriye’deki hava saldırılarını yoğunlaştırmak için Cenevre müzakerelerini "sis perdesi" gibi kullandığını söyledi. BMGK'nın insani yardımlara yönelik 2254 No'lu kararının sağlanması için Rusya üzerinde baskı kurulması gerektiğini vurgulayan Çavuşoğlu, "Suriye'deki insani krizi durdurmak, barışa fırsat vermek istiyorsak, BM ve BMGK üyeleri, Rusya'nın saldırganlığını frenlemeli" dedi.
Çavuşoğlu, İtalyan gazetesi La Stampa'ya, Suriye krizi, Rusya’nın Suriye krizindeki tutumu ve göçmen krizi gibi başlıca konuları değerlendirdi.
Gazetede yer alan haberde, "Suriye krizinin çözümündeki en büyük engel nedir?" sorusunun cevabının Çavuşoğlu’na göre, "Şüphesiz Rusya" olduğu dile getirilirken, Türkiye’nin geniş kapsamlı iş birliği mesajına hazır olduğu, bununla birlikte sınırlarının nasıl kontrol edileceğine dair ders almaktan yorulduğu ifadeleri de yer aldı.
"Benim ülkem çaba harcadı"
NATO’nun Türkiye’ye sığınmacı kriziyle yüzleşmek için önerdiği desteğin yeterli olup olmadığı sorusu yöneltilen Bakan Çavuşoğlu, şunları söyledi: “Suriye’den Türkiye’ye olan sığınmacı akını, 5 yıldır süren Suriye’deki çatışmanın temel semptomlarından biridir. Bu nedenle benim ülkem, kaçan 2,5 milyondan fazla sığınmacıyı ağırlamak, onların acısını dindirmek ve yasa dışı göçü kontrol etmek için büyük çaba harcamış durumda. NATO’nun, Türkiye’nin hava savunmasını takviye etmesiyle benzer şekilde, son olarak Türkiye için onaylanan güvenlik paketi de Suriye’deki son yaşananların ışığında alınan Türkiye’nin savunmasını destek sağlama amacı taşımaktadır. Bütün bu çabalar, devam etmekte olan bir krizin göstergeleridir. Bu çatışmanın köklerindeki sorunlarla yüzleşmek için uluslararası toplumun topyekun bu sorunların temel nedenlerini ele almasına ihtiyaç vardır.”
Mevlüt Çavuşoğlu, 11 Şubat’ta NATO Savunma Bakanları tarafından varılan anlaşma çerçevesinde, Ege Denizi'nde yasa dışı kaçakçılık ve kaçak göç rotalarını kesmek için mücadele edileceğini, bir savaşma görevinin söz konusu olmadığını belirtti.
"719 IŞİD militanı tutuklu"
AB’den gelen 3 milyar avroluk desteğin ardından sığınmacı akınını, yabancı savaşçıların geçişini, yasa dışı göç hususundaki operasyonları nasıl şekillendirdikleri sorusu yöneltilen Çavuşoğlu, “Türkiye, herhangi bir ekonomik destek olmadan, AB’nin bu tehdidin farkına varmasından önce 2011 yılından itibaren yabancı savaşçıların tehdidiyle karşı karşıya kalmış ve uluslararası topluma iş birliği yapma talebinde bulunmuştu” dedi.
Sınır kontrollerinin özellikle Türkiye’ye yabancı savaşçıların girişini ve onların Suriye ile Irak’a transit geçişini önlemeyi amaçladığını dile getiren Bakan Çavuşoğlu, 37 bin kişinin "Türkiye’ye giremeyecekler" listesinde olduğunu, 2011-2016 yılları arasında tespit edilen 3 binin üzerindeki yabancı savaşçının sınır dışı edildiğini, 2015’in başından beri IŞİD’e giren 686’sı yabancı bin 991 kişinin gözaltına alındığını, 719 IŞİD militanının da tutuklu halde olduğu bilgisini verdi.
Mevlüt Çavuşoğlu, yabancı savaşçıların Türkiye’den çatışma bölgelerine geçmemeleri için sınır kontrollerinin arttırıldığına dikkati çekerek, şu ana kadar 7 bin 500 kişinin kontrolden geçtiğini ve bin 700 kişinin geçişine izin verilmediğini de söyledi.
Türkiye’nin Suriye ile 911, Irak ile de 384 kilometrelik kara sınırını dikkate almak gerektiğini ve buradaki sınır geçişlerini tespit etmenin her zaman mümkün olmadığını kaydeden Çavuşoğlu, sınırda devriyeyi arttırdıklarından, 358,9 kilometrelik bir hatta siperler kazıldığından, 107,8 kilometrelik bölümün dikenli tellerle çevrildiğinden, 3,3 kilometrelik kısma duvar örüldüğünden, 19,8 kilometrelik kısmın portatif duvarla kapatıldığından, 422 bin 630 sınır aydınlatma direği yerleştirildiğinden bahsetti.
Bakan Çavuşoğlu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Eylül 2014’te aldığı 2178 sayılı kararı kabulünü takiben sınırdaki kontrolleri arttırdıklarına işaret ederek, “Bu önlemler daha önceden alınmış olsaydı, biz bugün yabancı savaşçı tehdidiyle karşı karşıya olmazdık” diye konuştu.
"Birçok ülke bizden daha fazla cömertlik istiyor"
“Kim Türkiye’yi yasa dışı göçe karşı yeterli mücadeleyi vermemekle suçluyorsa hatırlatmak istiyorum” diyen Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, karadaki bu çalışmalara ek olarak denizde de Türk Sahil Güvenliği’nin 2015’de denizde güvenliği sağlamak üzere aylık 5 milyon avro harcadığını, bunun sonucunda 91 bin 612 sığınmacıyı denizden kurtardığını ifade etti.
Bu sayının 2014’ün 6 katı olduğuna dikkati çeken Mevlüt Çavuşoğlu, 190 insan kaçakçısının tutuklandığını, toplamda da 200 bin göçmenin yakalandığını bildirdi.
Gösterilen çabanın çok büyük olduğunu belirten Çavuşoğlu, “Eğer uluslararası toplum bu sorunun köklerindeki sorunlarla yüzleşecek küresel bir plan uygulamaya koymazsa, biz bu krizin üstesinden gelemeyiz. Çözüm, bizim için yeniden iskan etme ama birçok ülke göçmenleri kabul etmeye yanaşmıyor. Bu konu daha fazla cömertlik istiyor ve eğer sadece biz yasal göç yollarını açarsak, bu kriz idare edilebilir” şeklinde konuştu.
"Rusya, açıkça Suriye halkının karşısında, rejimden ve çatışmadan yana bir pozisyon almıştır"
“Rusya sorunun tarafı mı, çözümün tarafı mı?” şeklinde yöneltilen soruya da Çavuşoğlu, Rusya’nın eylül ayında “IŞİD ile mücadele ediyorum” bahanesiyle Suriye’ye girdiğini anımsatarak, “O tarihten bu yana rejim, muhaliflere ve sivillere yönelik saldırılardan başka bir şey yapmadı. 7 bin 750’nin üzerinde saldırı, yüzde 89 oranında muhalifleri ve sivilleri hedef aldı. Sadece bu değil, Ruslar, Suriye’deki hava saldırılarını yoğunlaştırmak için Cenevre müzakerelerini de bir 'sis perdesi' gibi kullandılar. Okulları, pazarları, hastaneleri, halka yönelik yerleri hedef alıyorlar. İşte bu nedenle siyasi süreç Cenevre’de tutuklanmıştır. Bütün bu saldırılara baktığınızda, en yalın haliyle bunların süreci baltalamak için olduğunu görebilirsiniz” diye yanıt verdi.
Rus saldırılarının IŞİD’e herhangi bir etkisi olmadığına vurgu yapan Mevlüt Çavuşoğlu, “Muhalefet, kuzey Suriye’de IŞİD’i püskürtmeye başladığında muhaliflere yönelik yapılan bombalamalar, onların IŞİD karşısında geri çekilmesine neden oldu. Rusya, açıkça Suriye halkının karşısında, rejimden ve çatışmadan yana bir pozisyon almıştır. Rusya eğer çözümden yana taraf olmak istiyorsa yönelimini değiştirmeli ve saldırılarına bir an önce son vermeli, rejime siyasi süreci izlemesi gerektiğini ve geçiş sürecini başlatması gerektiğini söylemeli” ifadelerini kullandı.
"BM, Rusya'yı frenlemeli"
Tüm diplomatik çaba ve siyasi sürece yönelik çalışmalara rağmen Rusların ve rejimin, askeri operasyonlarını ileriye taşımayı sürdürdüğüne vurgu yapan Bakan Çavuşoğlu, “Sivillerin öldürülmesi durdurulmalı, şehirlerdeki kuşatmalar kaldırılmalı, insani yardım başlamalı. Eğer Suriye’deki insani krizi durdurmak, barışa fırsat vermek istiyorsak, BM ve BMGK üyeleri, Rusya’nın saldırganlığını frenlemeli. Uluslararası toplum, BMGK’nın insani yardımlara yönelik 2254 No'lu kararını sağlamak için Rusya üzerinde baskı kurmalı” diye konuştu.
Türkiye’nin "güvenli bölge" isteğinin sığınmacılara yönelik yardım ya da Suriyeli Kürtlerin devlet kurmasına önlemeye yönelik bir girişim şeklinde görüldüğü yorumlar da sorulan Mevlüt Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
“Rus bombardımanları, on binlerce göçmenin bizim sınırlarımıza kaçmasına yol açıyor. Milyonlarca sığınmacıyı zaten ağırlıyoruz. Binlerce insan Azez ile bizim Kilis kentimiz arasında kalan yerde. Güvenli bölgeler, Suriye’deki çatışmayı çözmeye kapsamlı stratejinin bir parçası. Biz şimdi Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgenin olmasını ısrarla istiyoruz, çünkü orada Suriyeli kürtleri temsil etmeyen terörist organizasyon PYD/YPG bulunuyor ve onlar tamamen Cenevre’de, Viyana’da mutabık kalınan BMGK’nın 2254 No'lu kararının tersine kendi gündemlerini izliyor. PYD ve YPG’li teröristler, süreci bütünüyle tek taraflı sabote etmenin yolunu arıyorlar. 17 Şubat’taki korkunç Ankara saldırısının PYD tarafından yapıldığına dair elimizde kanıtlar var. Parmak izi, kullanılan cihazlar. Saldırıyı yapanın Türkiye’ye Kobani’den girdiğini biliyoruz. Türkiye, dost ve müttefik ülkelerden dayanışma ve destek bekliyor, sadece sözde değil, uygulamada da bunu görmek istiyor. Uluslararası toplum çifte standarttan kaçınmalı.”
"AB, Türkiye'nin önemini anladı"
Türkiye ile AB ilişkilerinin her zaman inişli çıkışlı olduğunu dile getiren Mevlüt Çavuşoğlu, "2015 sonuçta 'olumlu bir yıl' olarak hatırlanacak, ama bunu desteklenebilir bir siyasi gerçek haline getirmemiz gerekir. AB zamanla, terörizm ile mücadelede, göçmen krizinde, Rusya, Ukrayna, Suriye ile ilişkilerde ve enerji meselelerinde Türkiye ile daha sıkı bir iş birliğinin önemini anladı. Yakın zamandaki gelişmeler, özellikle göçmen krizi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğinin bir tercih değil, bir zaruret olduğunu gösterdi. Avrupa ailesinin bir parçası olarak karşımızda aynı geleceğe ve bu nedenle birlikte aynı meydan okumalara sahibiz. Bu bağlamda Türkiye’nin AB’ye üyeliği stratejik bir seçimdir. Güncel zaruretler ötesinde, Türkiye-AB ilişkilerini daha geniş bir perspektif açısından ve stratejik bir yaklaşımla değerlendiriyoruz" dedi.
Türkiye-AB ilişkilerinin uzun vadeli bir vizyon ile daha sağlam bir zemine ihtiyacı olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "İtalya, bizim AB’ye üyelik perspektifimizin uzun zamandan, eskiden beri daima savunucusu olmuştur ve faal siyasi desteğinin gelecekte de devam edeceğine eminiz" görüşünü dile getirdi.