Tedavi edilmediğinde ömür boyu kalıcı olabilen ve her iki kişiden birinde bulunabilen Helikobakter pilori (Hp) bakterisi mide rahatsızlıklarının temel sebebi olabilir.
Gastroentoloji Uzmanı Prof. Dr. Levent Demirtürk Helikobakter pilori bakterisinin midedeki asit ortamına dirençli, Gram(-) bakteri türü olduğunu ve gastrit, ülser, mide lenfoması, mide kanseri gibi rahatsızlıklarda rol oynayabileceğini ifade etti.
Prof.Dr.Levent Demirtürk, “Helikobakter pilori bakterisi sosyoekonomik düzeyi düşük, gelişmekte olan toplumlarda görülme sıklığı yüzde 85’in üzerinde, endüstriyel toplumlarda görülme sıklığı ise yüzde 40’ın altında, ülkemizde de bölgelere göre farklılıklar göstermek üzere yüzde 55-80 arasındaki sıklıkta görülmektedir. Erken çocukluk döneminde bulaşabilen ve tedavi edilmediğinde ömür boyu kalıcı olabilen bir bakteri türüdür” dedi.
Bulaşma riski yüksek
Demirtürk, enfeksiyonun hangi yolla bulaştığının tam anlaşılamadığını, Dışkıdan-ağıza, mide içeriğinden-ağıza, ağızdan-ağıza bulaşabileceği gibi, cinsel yolla bulaşabildiğini, özellikle yakın aile topluluklarında, toplu yaşanılan kurumlarda bulunanlarda bu bakterinin daha sık görülmesi nedenleri ile gıdalar aracılığı ile de bulaşmanın olabileceğini vurguladı.
İnsanlar düşük sayıda Hp ile enfekte olabildiğinden gıdalarda az sayıda bulunan Hp bakterisi ile insanların enfekte olma riskinin olabileceği de belirtiliyor. Bakteri ette 4 derecede 7 gün, -18 derecede 3 gün, sucuk fermantasyonu sürecinde ise 22 derece 7 gün yaşayabiliyor. Sebze meyvelerde 3 ile 5 gün arasında yaşıyor. Ürünlerin vakumlanmış olması ise bu süreci etkilemiyor. Helikobakter pilorinin gelişebildiği ideal sıcaklık 30-37 derece olup, 42 derecede gelişimi değişkenlik gösteriyor. Bakteri için en uygun pH ortamı ise 4.5-7.3 arasındadır. Ancak Hp bakterisinin besinlerle bulaşıp bulaşmadığı ise bilinmiyor, bu yönde araştırmalar devam ediyor.
Birçok hastalığa sebep olabilir
Hp bakterisinin neden olabileceği rahatsızlıkların önceden belirlenemeyeceğini belirten Prof.Dr. Demirtürk Hp hiçbir problem oluşturamayabileceği gibi gastrit, ülser, mide lenfoması, mide kanseri gelişiminde rol oynayabileceğini ifade etti. Bu bakterinin saptandığı kişilerin yüzde 2 ila 20‘sinde ülsere neden olabileceğini ve sindirim sisteminde neden olabildiği hastalıklar dışında, koroner kalp hastalığı, cilt hastalıklarından gül hastalığı, nedeni saptanamayan alerji, otoimmün tiroit hastalığı, demir eksikliğine bağlı kansızlık, pıhtılaşmada rol oynayan hücrelerin azalmasına bağlı ciltte döküntülere neden olan hastalıklara da sebebiyet verebileceği hususunda görüşler olduğunu söyledi.
Herkeste hastalığa neden olmuyor
Prof. Dr. Demirtürk bakterinin toplumda yaygın olmasına rağmen herkeste hastalığa neden olmamasının bu mikrobu taşıyan kişinin durumuna (genetik faktörlerine, içinde bulunduğu ve etkilendiği çevresel faktörlere, beslenme tarzına) ve bakterinin zarar verici genetik özellikleri taşıyan türleri ile enfekte olunup olunmamasına (Cag A,Vac A ) bağlı olabileceğini dile getirdi.
Kimler risk altında?
Helikobakter pilorinin kimlerde araştırılması gerektiği, kimlerin tedavi edilmesi gerektiği hususlarında farklı yaklaşımlar görüldüğünü söyleyen Prof.Dr.Levent DEMİRTÜRK özellikle mide kanserinin sık görüldüğü coğrafi bölgelerde 12 yaşından sonra bakterinin araştırılıp varsa tedavisinin yapılması görüşü , hazım şikayeti olanlarda Hp bakterisinin araştırılmasının ve tesbit edilenlerde tedavisinin uygun olacağını ifade eden görüşün veya sadece endoskopide ülser, mide lenfoması, kanser öncüsü lezyonu saptananlarda, erken kanser bulguları endoskopik yöntemle tedavi edilmiş olanlarda, ailesinde mide kanseri olanlarda Hp bakterisinin araştırılmasını ve tesbit edilenlerde tedavisinin yapılabileceğini belirten görüşün de olduğunu ifade ederek özellikle ailesinde mide kanseri öyküsü ve endoskopide kanser öncüsü lezyonu olanlarda tedavi sonrasında da kontrollerin yapılması konusunda uyardı.
Hastalık nüks edebilir, aşısı yok
Demirtürk “Hp enfeksiyonu rastgele bir iki antibiyotik verilerek tedavi edilemez. Tedavide kullanılan ilaçlara yıllar içinde direnç gelişmesi nedenleri ile direncin daha ön planda olduğu yörelere göre farklılıklar göstermek üzere coğrafi bölgelere özgün kombinasyonlar da kullanılabilmektedir. Tedaviden sonra bakteri nüks edebilir. Yıllık nüks oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 1 civarındayken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 25’lere çıkıyor. Ayrıca enfeksiyona karşı bir aşı bulunmuyor” dedi. (DHA)