15 Ekim 2020 13:22
Bugünlerde Ankara’da, tarihi Saraçoğlu Mahallesi’nde hummalı bir çalışma yürütülüyor. Ankara’yı bilmeyenler, mahalleyi tanımayanlar için sürekli Saraçoğlu Mahallesi’nin gündeme getirilmesi çok anlam ifade etmeyebilir. Ancak bu mahalle, sıradan, başkentin eski, tarihi yapıların bulunduğu mahallelerinden biri değil sadece. Saraçoğlu Mahallesi, Ankara’nın kendisi… Ankara’nın başkent ilan edilmesinden kısa süre sonra, özel bir planlamayla toplu konut alanı olarak düzenlenen mahalle, halen başkentin kalbinde, bir vaha gibi duruyor. Çevresine uzun yıllar önce dikilen ağaçların gölgesiyle serinlettiği mahalle, eskisi gibi çocuk seslerinin yükseldiği, gündelik hayatın sürdüğü bir yaşam alanı değil… Ne zamandır akıbetini bekliyor. Ankaralıların, bir ticaret merkezine dönüşmemesi, tek bir vakfa, kişiye tahsis edilmemesi için uzun zamandır emek verdiği mahallede, endişe uyandıran çalışmalar kısa süre önce başladı. Mahalle için ne planlandığını, Saraçoğlu’nun nasıl bir yere dönüştürülmek istendiğini, süreci başından bu yana yakından takip eden, Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan ile konuştuk. Candan’a göre, yapılmak istenen restorasyon değil, yapılmak istenilen, “Saraçoğlu’nun ruhunu öldürmek, Cumhuriyet’in kamusal temsiliyetini yok etmek.”
Candan, Saraçoğlu Mahallesi’nde bir süredir yürütülen çalışmalarla ilgili olarak T24’ün sorularına şu yanıtları verdi:
Saraçoğlu Mahallesi'nde şu an ne yapılıyor? Restorasyon mu yapılan, mahalleyi ne bekliyor?
"Restorasyon diyemeyiz. Restorasyon bilimine aykırı müdahaleler yapılıyor. Özgün değerleri yok ediliyor. Alanın tamamının altına otopark yapılmasını öngören koruma amaçlı imar planına açılan davamız devam ederken, hukuksal süreçler sonuçlanmadan, telafisi mümkün olmayan zararlar veriliyor. Mahalleyi önce çöküntü alanına dönüştürdüler, zorla insanları evlerinden ettiler, balyozlarla kapıları kırıp içerilere girdiler, malzemelerin çalınmasına izin verdiler, şimdi de ‘canlandırıyoruz’ adı altında bir soylulaştırma projesi yapıyorlar. Tarlabaşı’nda yapılan Sulukule’de yapılan gibi. Kamusal olanı, halka ait olanı, sermayeye ve ranta açıyorlar. Yani ağacını, gölgesini, kültürel değerini, cumhuriyet değerini satışa çıkartıyorlar."
Ankaralılar biliyor ama Türkiye mahalleyi çok iyi tanımıyor. Saraçoğlu Mahallesi, nereyi kapsıyor, önemi ne, konumu neden bu kadar cazip, hangi yapılar mahallenin sınırları içerisinde?
"Saraçoğlu Mahallesi Ankara’nın kent merkezinde, Güvenpark’ın hemen yanında, bakanlıklara, eski başbakanlığa, Genelkurmay Başkanlığı’na, TBMM’ne yani cumhuriyetin kamusal ve temsil yapılarına yürüme mesafesinde. Cumhuriyetin bürokratlarının konut sorunun çözülmesi için iki, üç, dört katlı binalardan oluşan bahçe içerisinde lojmanlar olarak 1944 yılında Alman mimar Paul Bonatz tarafından tasarlandı. Cumhuriyetin kendi bürokratlarına yönelik ilk toplu konut örneği olan mahallede, konutlarla birlikte, kütüphane, yönetim binası, sağlık ocağı, Namık Kemal ilköğretim okulu, eczanesi ve çay ocağını kapsayan, dükkanları, çocuk parkı bulunan bir alan. Aslında tam bir kamusal konut sitesi… "
"Bitişik nizamda, gruplaştırılmış değişik tip ve yükseklikte tasarlanan apartmanlarda iki, üç ve beş odalı, altı tip üzerinde planlanan 44 blokta 642 daire bulunmakta. Topoğrafyayı çok iyi kullanan yerleşimle, özel alanla kamusal alanı ayıran bahçe duvarı izleri ile peyzajın her çeşidini görmek mümkün. Sokakların iki tarafını çevreleyen anıt ağaçlar gökyüzünde birleşerek yeşil yol oluşturmuştur. Kent merkezinin gürültüsünün hissedilmediği, klimatik etki ile 3-5 derce ısı farkı yaşandığı Saraçoğlu Mahallesi, Kızılay Kent Merkezinde saklı bir cennet. Geniş saçaklar, cumbaya öykünen destek üzerindeki cephe çıkmaları, pencere modülasyonları, sacdan yapılma kafes biçimli balkon korkulukları geleneksel Türk evinden alıntılar. Ağaçları, binaları tek tek tescilli kültür varlığı olan alan Ankara’nın bu ölçekteki en önemli kentsel SİT alanı… Aynı zamanda. insan ile doğanın bir yaşam kültürü yarattığı Saraçoğlu Mahallesi aynı zamanda evrensel bir değer taşıyor. Mahalle yerleşkesi ile yeni bir yaşam kültürü oluşturmuş kültürel peyzaj alanı burası. Unesco Dünya Miras listesine girecek en özgün yerlerden birisidir. Bu müdahale ile özgünlüğü bozulacak ve UNESCO Dünya Miras listesine girme şansını da kaybedecek."
Mahallenin restorasyon kararı nasıl alındı, mahalle kaç yıldır boş ve neden boşaltıldı?
"Önce Saraçoğlu mahallesini riskli alan ilan ettiler, yıkıp ranta açmak için. Açtığımız davada bu karar iptal edildi. Tekrar riskli alan ilan ettiler, bir kez daha iptal edildi, sonra lojman statüsünü kaldırdılar, ekonomiye kazandırmak için Emlak GYO ya devrettiler, bunların hepsine dava açtık. İhale le satışını yapmak istediler, dava açtık iptal ettirdik. Mahalle 2015 yılında zorla tahliye edildi. İnsan seslerinden yoksun bıraktılar. Bürokrasinin üst düzey görevlilerinin de oturduğu Saraçoğlu Mahallesinde müşavirler, genel müdürler, yerlerde sürüklenerek sabahın erken saatlerinde evlerden dışarıya atıldılar. Ranta açılması için, önce çöküntüye dönüştürme sonra soylulaştırma yapmak için. Değerlerini yok edecek, adı koruma amaçlı olan, ama korumama üzerine kurulmuş plan yaptılar. Buna da dava açtık plan iptal edildi. Sonra mahkemenin iptal gerekçelerini dikkate almayarak aynı içerikte bir plan daha yaptılar. Ona da açılan davamız devam ediyor. Hukuksal süreci uzatmak için bakanlık mahkemeye belge göndermiyor. Mahkeme ikinci kez belge istedi bakanlıktan. Bu süreçte Mart ayında Koruma kurulundan restorasyon ile ilgili kararlar çıkarttılar bunları da yargıya taşıdık. Haziran ayında da bir restorasyon projesinden bahsedildi, onu da kuruldan istedik yargıya taşıyacağız. Ama bu arada projeyi gördük. Proje restorasyon projesinden çok, tadilat projesi, rant projesi. Analitik müdahale paftaları olması gerekir böylesine önemli bir kültür varlığına müdahale edebilmek için, ayrıca müdahale paftaları olması gerekir. Binaların bir bölümüne ciddi müdahaleler yapılıyor, otele , ticarethaneye ve işyerlerine dönüştürülüyor. Namık Kemal Ortaokulunu boşalttılar burası tamamen ticaret ve ofis oluyor. İçeride sınıfların duvarları kaldırılıyor, özgün durumu yok ediliyor. Saraçoğlu Mahallesine ilişkin iktidarın aldığı tüm kararlar, meslek odalarının, toplumun rızasının dışında, ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla alındı. Böyle olunca da değerin kıymetinin farkında olmayan ya da farkında olarak taammüden yok eden bir anlayışla karşı karşıya kalıyoruz. Özgün kapının yerine çelik kapı, orijinal zemin döşemesinin üstüne seramik kaplayan, gıcır gıcır fayanslar döşeyen, ahşap kapıları çıkartarak, Amerikan panel kapılar koyan, değerleri yerinden etme projesidir yapılan, restorasyon değil. Bülbüller ötmeyecek, sincaplar dolaşmayacak."
Hazırlanmış bir proje var mı, tarihi yapıların yerinde ne göreceğiz?
"Her şeyi gizli saklı yaptıkları, kamuoyuyla paylaşmadıkları için zar zor projeyi gördük. Ruhsuzdu. Tarihi yapıların işlevini değiştirecekler, özgün plan şemasını, özgün malzemesini değiştirerek içine müdahale edecekler. Bakın restore demiyorum müdahale diyorum. Saraçoğlu’nun ruhunu öldürecekler. Cumhuriyet’in kamusal temsiliyetini yok edecekler. Neoliberalizmin, otellerin, işyerlerinin, ofislerin alanı yapacaklar. Parası olanın gölgesinden yararlanacağı, bir rant projesi görülecek oralarda . Bülbüller ötmeyecek orada, sincaplar dolaşmayacak. Çünkü Saraçoğlu Mahallesi bitkileri ağaçları ile kendi habitatını oluşturdu. Bu habitatı yok ediyorlar. Kepçelerle, vinçlerle giriyorlar. Ağaçların dalları yerlerde, ahşaplar çıkartılmış, parçalanmış. Okulu boşalttılar, orası işyeri ticaret ve ofis olacak. Parselleri birleştirerek, adaları tek parsel haline getirdiler, burada ya ada ada satışını yapacaklar ya da kültür varlıklarının ranta tahvil edileceği yeni bir model kuruyorlar. Saraçoğlu da bunun laboratuvarı olacak. Ortak akıl ve bilime uygunluk istiyoruz"
Mimarlar Odası'nın önerisi neydi?
"Mimarlar Odası olarak öncelikle Cumhuriyetin biricik eserine yönelik ortak akıl öneriyoruz. Restorasyon süreci bizim meslek disiplinimizin bir parçası, mimarlar odasının, koruma restorasyon uzmanları derneğinin ve docomomo Türkiye’nin içerisinde olduğu bir ekiple restorasyon sürecinin, bilime uygun şekilde yapılmasını biz de istiyoruz. Ama işlevini özgünlüğünü yarattığı değerleri değiştirirseniz, bu bir koruma değildir. Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak 2013 yılında Saraçoğlu Mahallesi kent düşleri proje fikir yarışması açtık tıpkı Ulucanlar cezaevinin müzeye dönüşmesi süreci gibi. Yarışmada çıkan önerileri kamuoyu ile paylaştık. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül sahiplendi. Mimarlar Odası ne derse o yapılsın dedi. Ama bu da siyasetin değişim arenasında gerçekleşemedi. Yapılması gereken çok açık, Saraçoğlu gibi bir değer ranta konu edilmez, kamusal kullanımla sadece binaların restorasyonu yapılarak, özgünlüğü korunarak, binalarda yaşam başlamalı. Işıkları yanmalı, çocuklar o ortamda büyümeli. Kentin ortasında pandeminin biricik ilacının mekansal örneği Saraçoğlu aynı zamanda. Orası kent demokrasisin, mekansal eşitliğin alanı, doğayla insanın hemhal oluşunun mekanı. Bugün pandemi sürecinde, herkesin ihtiyaç duyduğu nefes alanı, komşuluk ilişkileri bürokrasi ilişkileri, yönetenle yönetilenin karşılaşma mekanı. Bunlar pekala devam edebilir. Ankara Büyükşehir Belediyesi, Saraçoğlu Mahallesine yönelik bir tek kelime etmedi. Sadece Koruma kurulunda kararlara şerh koydu. Oysa bir kentin kalbine, Cumhuriyetin biriciğine ilişkin bir söyleminiz olmazsa o kentin geleceğinde sözünüz iziniz , kaybolur. Belediye böyle bir alanın kentin kalbinin ranta kurban edilmesine sessiz kalırsa, Ankara gider. Ankara Belediyesi, Saraçoğlu Mahallesinin demokratik belediyeciliğin merkezi yaşam alanı haline getirebilir. Belediye başkanları orada oturabilir. Böylece halkıyla sokakta karşılaşma, komşu olma şansı olur. İşine yürüyerek gitme fırsatını yakalar Yok eğer sessiz kalınırsa , bu daha başlangıç, sonra sıraya ulus girer, Cumhuriyetin mekansal ve kentsel ideolojisinin biricik temsili Ankaranın tüm değerleri neoliberalizmin metası haline gelir. Kültürel varlıklarımız, varlık olmaktan çıkar. Bu da tüm Anadoluya yayılır. Biz Cumhuriyetin kamusal kullanımının devam etmesini istiyoruz. Bize ait olanın, parası olana verilmesini istemiyoruz, özgünlüğünün bozulmasını, cumhuriyetin mekansal izlerinin silinmesini istemiyoruz. Bu bir bellek silmedir. Belleğimizin anılarımızın silinmesini istemiyoruz."
Bakanlar hakkında neden suç duyurusunda bulunuldu, nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
"Bu ülkenin bakanları, kanunlara ve anayasaya karşı sorumludurlar, 2863 sayılı koruma kanuna, Anayasanın kültür varlıklarının korunmasını sağlayan 63.maddesine restorasyon bilimine aykırı uygulamalar yapılıyor yani evrensel bir değer, bir kültür ve onun izleri yok ediliyor. Bunları sağlamakla yükümlü olan ve sorumlu olanlar hakkında suç duyurusunda bulunduk, görevlerini kötüye kullanıyorlar çünkü."
Mimarlar Odası ve sizin hemen her etkinliğiniz, iktidarın tepkisiyle karşılaşıyor. Bir kriminalize etme çabası da var. Bunun nedeni ne, iktidar neden meslek örgütleriyle ortaklaşmıyor?
"Meslek örgütleri Anayasal kuruluş olarak iktidarın meslek alanındaki yaptıkları işlerin bilimsel denetimini yapan örgütlerdir. Kamu yararını önceleyen yapılar olarak bilimin ve tekniğin gösterdiği yoldan gidiyoruz. İktidar bilim ve tekniğin yolunu değil, rantın ve ben bilirimin yolunu seçiyor ve kültürel ve doğal varlıklarımızı varlık olarak değil, kaynak olarak görüyor. Gerçekleri söyleyenleri yok etme, kriminalize etme yaklaşımı içerisinde oluyorlar. İstiyorlar ki kimse onların yaptıklarını eleştirmesin. Yanlış yapıyorsan eleştirileceksin. Denetleneceksin, yönetilen kendi şirketi, kendi evi kendi parası değil, hepimizin sahip olduğu değerleri yönetme sürecini ‘bildiğimi okurum’ diyerek yapamazlar. Meslek odaları ile ortaklaşmalar için kamucu bir bakış açıları olması gerekir. Maalesef çok uzun süredir bu bakış açısı yok . Bizim gibi meslek örgütleri Cumhuriyetin, kamusal bakış açısının bilimsel yöneliminin sigorta örgütleridir. Derdi rejimle hesaplaşmak olanlar, rejimin sigortaları olan örgütlerle de hesaplaşmak istiyorlar. Onun için çoklu oda tartışması, yetkilerin sınırlandırılması, yasaların değiştirilmesini isteyerek dikensiz gül bahçesi istiyorlar. Ancak nafile. Güneş balçıkla sıvanmaz."
Sosyal medyada, tarihi kapının yerine konulan bir çelik kapı fotoğrafı paylaştınız. Benzer gözlemleriniz var mı?
"Tarihi kapının yerine koyulan çelik kapı, zihniyeti gösterdi. Mozaik zeminleri de seramikle kapladılar, gıcır gıcır, fayanslar döşemişler, Ankara’nın ilk merkezi ısıtmalı evlerindeki döküm radyatörler yerine, yenilerini takmışlar. Binaların girişlerindeki Ankara taşlarını kaldırıp, zemini beton dökerek yükseltmişler. İçerideki ahşap kapıları çıkartıp yerine Amerikan panel kapılar koymuşlar. Türkevinde kullanılan ahşap kafeslere gönderme olarak yapılan ahşap kafesler yerlerde kırık dökük, parçalanmış Bir dönemin kültürü ve izlerini yok ediyorlar. Dip sokaktaki bakı terasının duvarını parçalamışlar, zarar vermişler. Çalışan işçiler, orayı bir inşaat gibi görüyor. Teknik elemana çelik kapıyı nasıl takarsınız tarihi kapıyı nasıl çıkartırsınız dediğimde, kapı tescilli değil dedi. Bir kültür varlığının, kentsel sit alanın her şeyi korunmaya değerdir. Bunu bilmeyen insanlar Saraçoğlu’na zarar veriyorlar. Ankaralılar geçmişlerine kültürel değerlerine, kamusal kullanımlarına sahip çıkarlarsa, Cumhuriyetin biricik eseri Saraçoğlu Mahallesini görürler. Boya yapıyorlar, cila yapıyorlar, tabiî ki rant girecek deyip içeriğinin yok edilmesine, değerinin satılmasına izin verirlerse onları bekleyen Saraçoğlu Mahallesi olmayacak, Saraçoğlu Plaza, Saraçoğlu Rezidans olacak. Mahalle sıcaklığından, plaza soğukluğuna, kamusal olandan ticari olana doğru giden bir yok oluştur hepimizi bekleyen."
© Tüm hakları saklıdır.