04 Ekim 2021 22:26
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "çözüm yeri meclis, muhatap HDP" açıklaması ile İyi Parti lideri Merak Akşener'in "HDP meşrudur" sözlerine ilişkin "Bunun arkasında bir gizli el aranmamalı. Olsa olsa Maradona'nın tabiriyle bu 'Tanrı'nın eli' olabilir" yorumunu yaptı. Sancar, "'Kürt sorunu diye bir şey artık yoktur' diyor ama sadece bu konuyla ilgili değil bu sözleri. Mesela ekonomik kriz yoktur, marketler açacağız enflasyon düşecek diyor. Bu iktidar bir tür acz içindedir" dedi.
"Bunun arkasında bir gizli el aranmamalı. Olsa olsa Maradona'nın tabiriyle bu 'Tanrı'nın eli' olabilir. Çünkü siyasetin doğal akışı bunu gerektiriyordu."
Sancar: Türkiye siyaseti bir tıkanma yaşıyordu uzun süredir. 7 Haziran'da yapılan seçimlerin ardında yaşananlar ve seçimlerin yenilenmesiyle içine girdiğimiz süreç bir tıkanma sürecidir. Son dönemin tıkanmasında dönemeç olarak alabileceğimiz kritik tarih 7 Haziran 2015 seçimleri ve sonrası. O tarihten bu yana ne değişti? Bir defa araya çok önemli olaylar girdi mesela 1 Kasım 2015 seçimleri, 15 Temmuz 2016, OHAL, Anayasa değişikliği, referandumla hükümet sistemi değişti ve ilk defa o sisteme göre bir seçim yapıldı. Bu sürecin büyük bir kısmı aslında tıkanma ile geçti. Kitlelerde özellikle düzenden, iktidardan ve politikalardan rahatsız olan geniş kesimlerde karamsarlık egemen olamaya başlamıştı. Demokrasi bizim için uzak bir hayal, barış bizim için ulaşılmaz bir ütopya gibi duygular.. Ama 2019'da bu kırıldı. Kısmen kırıldı diyeceğim çünkü 2019 yerel seçimlerinde iktidarın bütün imkanları kullanmasına rağmen seçimi ciddi bir yenilgiyle bitirdiğini gördük. Biz burada kendimizin ve partimizin özel bir rolü olduğunu söylemeyi, işin hakkını vermenin bir gereği olarak görüyoruz.
Güner: Çekingence söylüyorsunuz ama...
Sancar: Çekingence söylediğimiz yerlerde bir tür kibir ve küstahlık yapma derdinin yani oraya düşmeme kaygısıyla yapıyoruz yoksa fiiliyatta ya da gerçeklikte o dönüşümü o dönüm noktasını geçmeyi sağlayan politika ve parti bizdik. Türkiye de bunu biliyor. Siyasi ve toplumsal bir mesele olarak konuşmayı tercih ediyoruz yoksa bir partinin kendi konumunu öne çıkarıp herkesi iten kakan bir üslupla konuşmayı asla doğru bulmuyoruz. 2019 yerel seçimleri bir tür o karamsarlık kuyusundan çıkmaya doğru güçlü bir hamle oldu ve evet seçimlerle bu iktidar yenilebilir, bu gidişata seçimlerle oylarımızla ve tabanda bir araya gelerek dur diyebiliriz düşüncesi oluştu.
Güner: Özgüven de getiriyor mu?
Sancar: Bence evet getiriyor. Muhalif seçmenin karamsarlığa ve umutsuzluğa kapıldığı zamanlarda özgüven de kayboluyor aslında iki duygu ortaya çıkmış oluyor. Ya nihilist bir yere gidiyorsunuz yani bütün siyaseti ve memleket dertlerini bir kenara bırakıp hayatıma yoğunlaşayım diyorsunuz yani siyasetten umudunuzu kesiyorsunuz geleceği kendi kişisel hayatınızı kurtarmaya göre şekillendirmeye çalışıyorsunuz veya sinizm duygusuna kaçıyorsunuz yani o da olur bu da olur. Bu tehlikelidir. Demokrasi isteyen, bu ülkede bir arada yaşamanın temellerini birlikte kurmayı arzulayan insanların kaygı duyması gereken bir duygudur bu söylediklerim.
Güner: Konsensus anketinde "Türkiye'de demokrasi var mı" sorusuna hayır yok diyenlerin oranı yüzde 53 çıkmıştı.
Sancar: Bir diğer soru da demokrasi az vardır diyenlerdir. Demokrasi vardır diyenlerin oranını da görmek lazım. Biz kilit bir parti olduğumuzu biliyoruz. İster anahtar, ister kilit... Biz anahtar demeyi tercih ediyoruz kilitlenmiş yeri açmak istiyoruz. Kilitlenen nedir? Siyasetten umudun azalması bir kilitlenmedir, tehlikelidir. Karamsarlığa saplanmak tehlikedir, kilitlenmedir. 2019'da bu kilidin birkaç devrini döndürmeyi başardık ama her şeyi kendimize mal edecek kadar da narsist değiliz ancak gerçekçi olalım ki o çok koyu ortamdan çıkışta önemli bir dönemeçti.
Güner: Kilidi açacak parti HDP miydi? Kayyumlar atandı, kapatma davanız var, moraliniz düşük.
Sancar: Biz güçlü bir partiyiz. Neden biz açarız onu söyleyeyim çünkü kilitlemeyi bir plan olarak uygulayan güçler iktidar güçleridir, başka güçlerdir. Bizim üzerimizden toplumu kutuplaştırıyorlar, muhalefeti bizim üzerimizden bölmeye çalışıyorlar, demokrasi güçlerini bizim üzerimizden bizi bahane ederek, bizi argüman olarak kullanmak suretiyle kuşatmaya çalışıyorlar. Böylece bizim üzerimizden ülke kilitlenmek isteniyor. Bu durumun bilincinde bir partiyiz ve o kilidi bizim üzerimizden sıkılaştırmalarını önleyecek ve giderek açacak politikalar üretme mecburiyetiyle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Sorumluluğumuzun gereğini yapmak için uzun süredir çalışıyoruz bu yaz aylarını da yoğun geçirdik. Deklarasyon bunun bir ürünüdür.
Güner: Siz seçildiğinizde, "yeni bir dil olmadan yeni bir dünya kurulamaz bizim dilimiz yüzleşme ve adalet olacak" demişsiniz kongrede. Bugün o tutum belgesinde de çok diplomatik bir dil kullanmışsınız. Tutum belgesi mesajını ulaştırdı, doğru anlaşıldı diyor musunuz?
Sancar: Kongre konuşmamda kullandığım o söz benim hayatımda son derece önemi olan bir yazarın son derece yol gösterici bir sözüdür. Yazar Ingeborg Bachmann'dır. Dilde 'mış gibi' yaparak oynamaya çalışırsanız o dil gelir sizi vurur. Yeni bir dil yaratıyormuşum gibi numaralara kaçarak çaba içine girerseniz, o dil sizi affetmez topum da görür. Bizim amacımız adalet, yüzleşme, demokrasi ve barış bunu da yeni bir dil kurarak yapmamız gerekiyor. O günden bugüne kurmak için partinin bütün birimleri çalışıyor. Çok büyük engeller var ama biz bunları mazerete dönüştürmek istemiyoruz. Operasyonlar, baskılar, arkadaşlarımız cezaevinde, medya ambargosu.. Yok sayılırsanız yok olmuyorsunuz. 'Kürt sorunu yok' deyince nasıl Kürt sorunu yok olmuyorsa HDP yok sayılarak HDP yok edilemiyor tam tersine biz inatla, inançla, kararlılıkla çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve iddiamız var. Siyasette yapıcı bir rol ve kurucu bir aktör olmak istiyoruz. Hem siyaseten hem de temsil ettiğimiz sosyoloji de bunu hak ediyor ve bunu yapacak niteliklere sahip. Deklarasyon bir mimarlık çalışmasıdır fakat herkesin samimiyetle inanmasını isterim 3 ay saha çalışması ve 1 ay da 3 sayfalık metni yazma çalışmasıydı.
Güner: Bunu koyarsak alınganlık olur deyip üstünü çizdiğiniz sözcük oldu mu?
Sancar: Siyaset tartışmalarında adı konsun konmasın anahtarın HDP olduğu belli. HDP ne yapacak diye spekülasyonlar yürütülüyor. Biz de ne yapacağımızın ilkelerini deklarasyonla açıklayalım ama önce halka soralım dedik. MYK kararıyla komisyon oluşturmuştuk yazım ekibi vardı ama yazım ekibi her taslağı her seferinde bu kurullardaki tartışmalara göre yeniden düzenledi ve eş başkanlara gönderdi. Her seferinde biz eş başkanlar kelime kelime çalıştık. Amacımız ne? Amacımıza göre bir dil bulmalıyız önemli soru bu. Bizim amacımız toplumla müzakere, siyasetin diyalog ve müzakere üzerine kurulması gerçeğini tekrar herkese göstermek ve burada her türlü görevi, sorumluluğu üstlenmeye ve yerine getirmeye hazır olduğumuzu anlatmaktı hedefimiz. Sadece belirli parti ve kesimlere hitap eden bir metin değil. İktidara da seslenen yanı var.
Güner: Yumuşak bulduğunu söyleyen yorumcuya ne dersiniz?
Sancar: Buraya sert oraya yumuşak duralım diye bir kaygımız hiç olmadı. Bizim kaygımız temel hedefimiz kendi duruşumuzu ve yürümek istediğimiz yolu ne kadar açık belirtebilirsek o kadar açıklayalım. Çok açık şekilde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin değiştirilmesini istiyoruz demişiz. Bu güne kadar yaşanan ekolojik sorunlar, kadın meselesi, gençlik meselesi, yoksulluk bunların hepsi mevcut iktidarın politikaları. Bazı çevreler şuna alışmış çok ağır ve sert sözler kullanmadan sanki anlatılmaz. Siyasi tavır ancak sert sözlerle ifade edilebilirmiş, hayır. Metinde muhalefete de çağrılarımız var iktidara da var. Kürt meselesindeki çağırımız da bellidir. Silah ve şiddetin çözüm olmadığını söyleyerek de bir çağrı yapmış oluyoruz. Müzakere, diyalog ve bunun üzerine kurulmuş siyasal mekanizmalar önümüzü açar diyoruz. HDP buna hazırıdır ve bunu yapmak içinde üzerine düşen her türlü görevi yerine getirmekte samimidir. Bunu anlatmaya çalıştık. Çok farklı toplum kesimlerine dokunabildiğimizi, onlara temas edebildiğimizi gördük. Bu bir birikimin sonucudur. Aylardır yürüttüğümüz çalışmaların sonucudur ama elbette bizden önceki arkadaşlarımızın da birikimlerinin rolü vardır.
Güner: Cumhurbaşkanı'nın, "Kürt sorunu çözüldü" demesini nasıl yorumlarsınız?
Sancar: 'Kürt sorunu diye bir şey artık yoktur' diyor ama sadece bu konuyla ilgili değil bu sözleri. Mesela ekonomik kriz yoktur, marketler açacağız enflasyon düşecek diyor. Bu iktidar bir tür acz içindedir.
Güner: Mesela TRT Kürdi'nin açılması sorunun çözümünde bir madde midir?
Sancar: Bence Kürt sorununu bütünlüklü olarak baktığınızda tabi ki bir adımdır ama nereye vardı? Kürtçe seçmeli ders konuldu ama Kürtçe seçmeli dersin anlam ifade edebilmesi için Kürtçe ders verebilecek öğretmen gerekiyor. Fakültelerini, akademilerini ve yüksek lisans programlarını açacaksınız. Mardin Artuklu Üniversitesi'nde açıldı ardından kapatıldı. Ders seçilmiyor deniliyor halbuki öğretmen yok olanlar da atanmıyor. Kürt sorunu aynı zamanda yerel yönetimlerle ilgili bir sorundur, yerel demokrasi sorunudur. Yerel demokrasi bu meselenin en önemli boyutlarından biriyken, iktidar yerel yönetimleri ortadan kaldırdı kayyum politikasıyla. Oradaki halkın seçtiği yüzde 75 ki bazen 80 ile ve bu şehirlerin yüzde 90'ında Kürtler yaşıyor. Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını yok saymaktır. Atanan kayyumların geldiğinde ilk yaptığı iş daha önce açılmış kurumlarda konulan Kürtçe isimleri değiştirmek oluyor. Geri kalmışlık zincirini kırdık diyorlar. Gelir dağılımındaki en yoksul iller, okul sınavlarında en başarısız iller neresi? Sağlık hizmeti bakımında en yoksul iller nereler? Devletin resmi verilerine bakarak görebilirsiniz. Cumhurbaşkanı çözdük diyorsa eğer neden daha birkaç hafta önce Diyarbakır'a gidip çözüm sürecini biz bozmadık diyor; neden çözüm sürecini sonuna vardırdık, başardık, amacımıza ulaştık demiyor. Çözüm süreci bitti biz durduğumuz yerdeyiz diyor. Çözüm süreci sonuca varmamışsa Kürt sorunu çözülmemiştir. Nasıl bitirdiniz peki?
Güner: Bunu çözmek için yeniden bir irade ortaya koyun diye bir çağrı mı var?
Sancar: Devletin her kademesine, ki bunun içinde iktidar da var, bütün siyasi aktörlere çağrımız var.
Güner: "İtlafı gereken haşere sürüsü" diyen bir siyasi parti de var. Siz ona çok kızdınız.
Sancar: Bu parti kaça düştü görüyorsunuz. Gerilim, kışkırtma ve şiddet diliyle nere vardı? İktidar nereye vardı bu dille? 2018 seçimlerine bakarsanız YSK'nın bütün manipülasyonlarına ya da çeşitli avantaj yaratma hamlelerine, bütün devlet imkanlarını kullanmalarına rağmen aldıkları oydan şimdi neredeler?
Güner: Şunu mu anlamamız gerekir bu işbirliği ve bu dil onlara zarar veriyor. MHP bu beraberlikten koparak yeniden bir adım atma ihtimali görür müsünüz?
Sancar: Şu an bu iktidarı kim temsil ediyorsa öncelikle çözümsüzlüğü derinleştiren politikalardan vazgeçsin. Savaş, güvenlikçi politikalar, siyaseti mahkum etme, kayyum atamaları, siyasi davalar bütün bunlar dursun. Kobani davası durup dururken açılmadı, belli ki iktidarın dürtmesiyle veya planlamasıyla açıldı. 6 yıl sonra açılan bir davayı nasıl açıklarsınız? AİHM kararları uygulanmıyor, uygulayın diyoruz. Biz üzerimize düşen görevi yapıyoruz. Yaparlarsa bu adımları attılar biz de hemen Cumhur ittifakıyla iş tutalım gibi yorumlanması kadar yüzeysel ve zekadan uzak bir tutum olamaz.
Güner: Ferit Melen, "En büyük hatamız Kürtleri sadece susturmak için çaba harcamamız. Kürt sorununu biz doğurduk ve kontrol edemez hala geldik" demişti. İsmet Sezgin ise, "Seneye Güney Doğu dağlarında piknik yapacağız"
Sancar: Yoktan buraya gelmemiz Cumhurbaşkanı'nın lütfuyla olmadı. Türkiye'nin bir gerçekliği var ve bir siyasi toplumsal ihtiyaç ve mücadele var. Bunca yıl uygulanan bu politikalara rağmen kendi taleplerinden, kimliğinden ve haklarını isteme duruşundan vazgeçmemesidir. Eğer teslim olmuş olsaydı Kürt halkı eğer asimilasyona direnmeseydi eğer varlığını korumayı bu kadar çok önemseyip bu kadar çok bedellerle yürümeseydi o zaman bugün Kürt sorunu yoktur demeye bile gerek kalmayacaktı belki Kürt kalmayacaktı belki de. Kürdün varlığını tanımak bir aşama olarak gösterilecekse bu vahim bir konudur. Bunları birer ilerleme sayacaksak durum vahimdir. Kürdün kendi kimliğiyle yaşaması için ne gerekiyor? Anadilini sadece öğrenmesi değil hayatını yaşaması için hakları ne ise onların tanınması gerekiyor.
Bingöl'deki iki işçi kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum. Bu tür saldırıları asla kabul etmediğimizi her seferinde söylüyoruz, kınıyoruz. Bizim internet sitemizde bazen sehven atlanmış olabilir ama bu tür saldırıların hepsiyle ilgili açıklama vardır. Bunu da yeterli görsünler diye yapmıyoruz bizim duruşumuz bu. Şiddet ve silah meselesi konusunda biz üzerimize düşen her türlü konuda hazır olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz. Bu ülkenin gündeminden kanı, silahı, şiddeti çıkarmak için en kritik sorumluluğun bize düştüğünün farkındayız. Burada siyasetin alanının genişletmek ve Türkiye toplumunun farklı kesimlerine derdimizi anlatmak, barış yolunun nasıl kurulabileceğini birlikte barış içinde yaşamanın imkanlarının nasıl yaratılacağını anlatmak gibi bir derdimiz var. Bizi anlamıyorlar gibi bir cümleyi kurmak hakkımız yok. Eğer toplum anlamıyorsa sorun toplumda değil bizdedir diyerek yaklaşmayı hedefliyoruz.
Toplumun aslında çözüm-barış- demokrasi ortamına hiç uzak olmadığını yakından bilen biriyim. 2013-2015 arası çözüm sürecinin ilk döneminde Akil İnsan Heyeti içerisindeydim ve Marmara Bölgesi'nde çalıştım. Başlarken sürece toplumsal destek anketlerde yüzde 50-60 arasındayken bu çalışmaların neticesinde yüzde 80'lere çıktı. Türkiye'de yaşayan farklı kesimlerden halklar, inanç grupları birlikte barış içinde yaşamaya hazırlar yeter ki siyasal, hukuksal temeli doğru oluşturulsun.
Güner: Helin Alp ile yaptığınız röportajda, "Düzenin değişmesi gerektiği gerçeğini ıskalayan restorasyon politikalarını doğru bulmuyoruz. İktidar değiştirmek elbette önemli ama iktidar değişimi düzen sorunundan bağımsız ele alınamaz" demiştiniz. Cumhuriyet'in 100'üncü yılında nasıl bir Türkiye olacak?
Sancar: Gerçek kutlama Cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmakla olacak. Demokratik Cumhuriyet olursa gerçekten 100'üncü yıl büyük kutlamaları hak edecek ve eminim olacaktır o kutlamalar. Düzen konusunda büyük bir devrimi kastetmiyorum. Köklü değişim, çok daha iyi bir toplum ama siyaseti de gerçekler üzerine kurmak lazım. Gerçekleri ıskalayan herhangi bir yaklaşımın başarı şansının da olmayacağını bilmek lazım.
90 konsepti neydi? Kürt sorununa her türlü şiddet, savaş ve güvenlikçe araçla yaklaşmaktı. Şimdi ne yarattı? Devlette çeteleşme, korkunç bir yozlaşma ve inanılmaz bir kirli kara ekonomi. Uyuşturucu ve silah ticaretinden her türlü cinayetin işlenebileceği çete ilişkilerine varabilene kadar bir düzen yarattı. Bu düzen Susurluk'ta patladı. Yaşadığımız onca tecrübeye rağmen o düzeni değiştirebildik mi? o düzeni yaratan kaynakları değiştirebildik mi? Değiştiremediğimiz için 2015 konseptine geldik. Şimdi çözüm yolu olarak bunları ifşa ederiz, Sedat Peker'i susturmakta ya da bu meselenin konuşulmasını ve yargı konusu olmasını engellemekte görüyorlar oysa canavar büyüdü. Bunu yaratanlar belli: Demokrasiden uzaklaşma, hukuk devletini askıya alma, her türlü etik değer çiğnemek ve kendi kişisel veya siyasal amacına ulaşmak için her yolu mübah görmek. Yeni bir başlangıç yapacaksak Susurluk'u da ona giden süreci de, 2015'ten bu yana oluşan sürecin kaynaklarını da görmek zorundayız. Bu kaynakları üreten bir düzen var. O düzenin bu unsurlarını değiştirmek gerekiyor.
Güner: CHP'nin çözüm yeri Meclis, muhatap HDP'dir açıklamasıyla bir perde daha açıldı. Futbolda kısa paslar vardır. Peş peşe gelen bu açıklamalar bir el tarafından yönetilen siyasi paslaşmalar gibi görülüyor. CHP'nin Erbil'e gitmesi de mesela bunun parçası gibi...
Sancar: Bir gizli el mi var diye soruyorsanız gizli el yok. Ama en fazla gizli el diyebileceğiniz şey benim çok hoş bulduğum metafor çok çok sevgili değerli Maradona'nın 'Tanrı'nın eli' dediği şey olabilir. İngiltere'ye golü elle attıktan sonra, "Benim değil 'Tanrı'nın eli" demişti. İnanın şu anda olan şey, o doğal akış içinde karşılıklı etkileşimin toplumdan aldığı sinerjiyle akışıdır. Bir büyük el, komplo, planlanmış bir davranış da olabilirdi. Ama yok. Bizim çeşitli partilerle diyaloglarımız, görüşmelerimiz oluyor. Fakat bunların hiçbiri planlanmadı. Biz bundan 3 ay önce bu dönem için hazırlıklar yaptığımızı ilan ederek çalışmaya başladık. Tabi ki oradan gelen etkiler başkalarının dikkatini çekti ve başkalarının alanına yansıdı. İhtiyaçlar daha açık görünmeye başladı. Mecburiyetler bazen en iyi öğretmenlerdir. Seçim diye bir gerçeklik var. İktidar hedefi için ne yapmak gerektiğini düşünüp taşınıp tartıyorlar. İki anahtar olduğu söyleniyor biri HDP biri Kürt seçmen. Yani yol bize çıkıyor. HDP'nin temsil ettiği Kürtler çok güçlüdür. Türkiye'de 10 Kürt'ten 7'si HDP'li. Bu oran bir süredir sabitlendi. Daha önce 5 AKP olabiliyordu, 4 biz olabiliyorduk, 1 diğer.
Güner: Selahattin Demirtaş cezaevinde ve bugün yazdığı yazıda sol partilere büyük görev düştüğünü yazmış.
Sancar: Bu deklarasyon büyük bir orkestra başarısı olarak görülmektedir. Demirtaş da dahil olmak üzere içerideki eski eş genel başkanlarımız, Sabahat Tuncel, Figen Yüksekdağ gibi hepsinin görüşünü aldık. Partinin bütün unsurlarının tartışarak ortaya çıkardığı zor bir malzemeden güçlü bir şarkıdır. Bu şarkıyı çok güçlü bir orkestra başarısı olarak görmek gerekiyor. Demirtaş'ın yaptığı şey de partinin bu politikasına destek vermektir, biraz daha açıklamaktır. Her seferinde yapması da bizim bu büyük orkestrayla oluşturduğumuz uyumu desteklemek ve güçlendirmek içindir
© Tüm hakları saklıdır.