Muğla’da çevre örgütleri, sekiz köyün tamamının, 15 köyün ise önemli bir bölümünün kömür ocakları için yok edildiği, 37 köyün yok edilme tehdidi altında olduğunu vurgulayarak, “25 yıldır uygulanmayan mahkeme kararı artık yerine getirilerek Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy santralleri ve bunların maden sahaları kapatılmalı; Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir an önce hukuk devleti olmaya dönmelidir” açıklamasını yaptı.
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği, Menteşe’de bulunan Türkan Saylan Çağdaş Yaşam Merkezi’nde termik santrallerle ilgili basın açıklaması yaptı. Çevreciler adına basın açıklamasını okuyan MUÇEP gönüllüsü Candan Süsoy şu şekilde konuştu:
“Muğla, 1980’lerden itibaren üretime başlayan üç termik santral ve bunlara yakıt sağlamak üzere açılan devasa kömür sahaları ile iklim ve doğa düşmanı politikaların ekolojik ve sosyal tahribatını en ağır yaşayan bölgelerden birisi. 25 yıl önce bölge köylüleri tarımsal verimin düşmesine neden oldukları için Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan termik santralleri hakkında tazminat davaları açtı ve Yargıtay bu kararları onadı. Aydın İdare Mahkemesi bu üç termik santral için kapatma kararı verdi.
"Devlette devamlılık esastır"
Danıştay tarafından da onanan karar dönemin hükümeti tarafından Bakanlar Kurulu kararı ile uygulanmayınca, dava AİHM’e taşınmış ve AİHM de mahkeme kararını onamıştı. Ne yazık ki, anayasasında ‘hukuk devleti’ yazan Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ulusal ve uluslararası yasaları yok sayarak ve AİHM kararını uygulamayarak santrallerin işletilmesinin devam etmesine yol vermiştir. Mevcut hükümet de aynı hukuksuzluk politikasını sürdürerek kapatmak bir yana, bu santrallerin neden olduğu ekolojik kırımı her yıl verdiği kapasite teşvikleri ile ödüllendirmektedir. ‘Devlette devamlılık esastır’ anlayışı bir kara mizaha dönüşmüştür.
"Muğla’yı Türkiye’nin havası en kirli illerinden biri haline getiriyor"
Bu santrallere tahsis edilen maden sahalarının yarısına yakını ormanlık alanlardır. Halen baca gazı arıtma tesisleri, katı atık depolama ve kül sahaları gerekli şartları sağlamamalarına rağmen çevre izni alıp çalışabiliyorlar. Bu santrallerin neden olduğu emisyon Muğla’yı Türkiye’nin havası en kirli illerinden biri haline getiriyor. Faaliyete girdiklerinden bu yana 68.000’den fazla erken ölüme ve 98 milyar euronun üzerinde sağlık harcamasına sebep oldukları hesaplanıyor. Termik santraller su kıtlığı çeken ülkemizde aşırı su sarfiyatlarıyla, kömür madenleri ise yok ettikleri yeraltı su rezervleri ile bölgenin su varlıklarını tehdit ediyorlar. Bugüne kadar toplam 360 milyon tonu bulan karbondioksit salımlarıyla iklim krizini derinleştiriyorlar. Bölgenin temel geçim kaynakları olan zeytin, bal ve diğer tarımsal ürünlerde ciddi oranda nitelik ve verim kaybına yol açıyorlar.
"Sekiz köyümüzün tamamı kömür ocakları için yok edilmiştir"
Termik santrallara kömür temin etmek için 60 köy/mahalle kömür işletme ruhsat sahaları içinde kalmaktadır. Şu ana kadar 8 köyümüzün tamamı, 15 köyümüzün önemli bir bölümü kömür ocakları için yok edilmiştir. Ruhsat sahası içinde kalan 37 köy/mahalle yok edilme tehdidi altındadır. Kömür çıkarmak için köylerin taşınması, zeytinlerin, ormanların ve toprağın yok edilmesiyle çok sayıda insan ve canlının yaşam alanlarından koparılması ve göçe zorlanması hem doğal yaşamı tehdit ediyor hem de bölgede yaşayan insanımızı aidiyetsizlik hissiyle ve derinleşen yoksullukla karşı karşıya bırakıyor.
"Alternatifler yaratılabilir"
Diğer taraftan, alım garantisi, kapasite mekanizması gibi teşviklerle kamu bütçesine yılda 200 milyon dolara yakın maliyet getiriyorlar. Üstelik ülkemizin kurulu elektrik üretme kapasitesi, bu santrallerin ürettikleri elektriğin çok üstünde olması, yani kapatılmaları bir elektrik kesintisine yol açmayacağı gerçeğine rağmen. Termik santrallara verilen bir yıllık teşvik ile zeytine dayalı küçük ölçekli işletmeler kurulabilir ve termik santrallerde ve kömür ocaklarında çalışanlar için istihdam yaratılabilir. Termik santralların kapatılması insanları işsizliğe mahkûm etmek anlamına gelmiyor, alternatifler yaratılabilir.
"Öncelikli hedeflerinden biri kömürden çıkış olmalıdır"
Türkiye’nin küresel iklim kriziyle mücadelede 2050’lerin başında ‘net sıfır’ hedefine ulaşmak ve son 20 yılda hızla artan doğa tahribatını azaltmak için öncelikli hedeflerinden biri kömürden çıkış olmalıdır. Bu hedefe uygun olarak, 25 yıldır uygulanmayan mahkeme kararı artık yerine getirilerek Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy santralleri ve bunların maden sahaları kapatılmalı; Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir an önce hukuk devleti olmaya dönmelidir. Ekosisteme ve iklime ağır tahribat veren, insan sağlığına ve sosyal yaşama büyük yıkımlar getiren, emekliye ayrılma yaşı gelmiş olmasına karşın Muğla’nın kömürlü termik santrallerini hukuksuzca çalıştırma ısrarından ve kamu kaynaklarının sermayeye aktarımından artık vazgeçilmelidir.
"Doğayla uyum ve ekolojik sürdürülebilirlik hedeflenmelidir"
Muğla’da kömürden çıkışın tüm yöre halkı için adil olmasına öncelik verilmeli, termik santrallere kamu bütçesinden ayrılan her türlü teşvik ve destek kapatılacak olacak santral ve maden ocaklarında çalışan emekçilere yeni istihdam alanları sağlamak için harcanmalıdır. Kömür dışı sektörlere geçişte, bölgenin potansiyeli ile halkın yaşam biçimi ve tercihlerinin merkeze alınacağı bir planlama yapılarak, doğayla uyum ve ekolojik sürdürülebilirlik hedeflenmelidir. Kömürsüz ve termik santralsız bir Muğla ve dünya mümkündür. İklimi değil sistemi değiştirelim.” (ANKA)