Magazin

Müjdat Gezen: Hiçbir kanala çıkartılmıyorum, işlerim engelleniyor, AKP’li belediyelere giremiyoruz

"Tarık Akan 'Kadıköy'de bir okul açalım' dedi, kimse yer vermedi"

18 Eylül 2016 11:10

Müjdat Gezen, 66 yaşında hayatını kaybeden sanatçı dostu Tarık Akan'ın son olarak, “Kadıköy yakasında bir yer baksana, beraber bir okul bakalım” dediğini, ancak kendilerine kimsenin yer vermediğini anlattı. "Bu meslekte kiracı olup okul açmak zor" diyen Gezen, "Cihangir’de kiradaydık, bizi çıkardılar. Adam tabii baskı görüyor" ifadesini kullandı. 

"Herkes sizi kendi safına çekmek ister, her parti 'Bu adam benim adamım olsa' der" diyen Gezen, "Benim öyle bir bağım yok. Ha bunun riski var mı? Var. Üç defa cezaevinde yattım. İşte hiçbir kanala çıkartılmıyorum, işlerim engelleniyor. Tiyatro turnelerinde AKP’li belediyelere giremiyoruz" diye konuştu.

"Şehir Tiyatroları’ndan ihraç edilen oyunculardan bazılarının öğrencileri olduğunu" söyleyen Gezen, "Denk geldiği dönem itibariyle şaşırılmayacak iş değil. FETÖ’nün yaptığı bu hareketle Şehir Tiyatroları’ndaki bu çocukların ne ilişkisi var? Şehir Tiyatroları’nın Genel Sanat Yönetmeni Süha Uygur’a telefon açtım, 'Sen ne diyorsun bu işe' dedim. 'Müjdat Abi, elim kolum bağlı ben de duruyorum, nedenini ben de bilmiyorum' dedi. Çok üzücü" yorumunu yaptı.

Hürriyet'ten İpek İzci'nin sorularını yanıtlayan (18 Eylül 2016) Müjdat Gezen'in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

 

"Mizahçı muhalif olur"

 

Tiyatro tamam ama televizyonda, beyazperdede yoksunuz.

- Siyasi görüşümden dolayı Halk TV dışındaki hiçbir kanala çıkamıyorum. Mizahçı muhalif olur, ben de muhalifim. Her devirde ama... Mustafa Kemal’in “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözünü benimsedim, ben de bağımsız olmayı seçtim ama bağımsızlık risklidir.

Neden?

- Çünkü herkes sizi kendi safına çekmek ister, her parti “Bu adam benim adamım olsa” der. Benim öyle bir bağım yok. Ha bunun riski var mı? Var. Üç defa cezaevinde yattım. İşte hiçbir kanala çıkartılmıyorum, işlerim engelleniyor. Tiyatro turnelerinde AKP’li belediyelere giremiyoruz.

Cezaevine ilk girişiniz ne zaman?

- 12 Eylül’de... ‘Çizgilerle Nâzım Hikmet’ kitabı nedeniyle... Üstelik kitap yazılalı da beş yıl olmuştu. Diyarbakır’da bir adamın evinde kitabı ‘yakalamışlar’. Halbuki piyasada satılıyordu. Zaten polis beni almaya geldiğinde şaka zannettim.

Sonra?

- O kitabı Savaş Dinçel’le birlikte hazırlamıştık. Bayrampaşa Cezaevi’ne de beraber girdik. Karşımızda 50 kişilik bir grup, ellerinde ve ayaklarında zincir... Savaş “Hiiih” dedi, “Bize de zincir vururlar mı?” “Niye vursunlar oğlum, biz kitap yazdık” dedim.

Ama...

- Ama vurdular. Cezaevi arabasında, adliyeye giderken arabadaki o minicik aralıktan adımı gördüm. O zamanlar Emel Sayın ve Ajda Pekkan’la Yenikapı’daki meşhur Çakıl Gazinosu’nda şov yapardık. Neonda gördüm adımı, ‘Müjdat Gezen’ yazıyor. Matrak bir duyguydu. Neyse ki hemen beraat ettik.

Diğer ikisi?

- Yine sıkıyönetim zamanı, sıkıyönetim tavrına karşı gelmekten yattım. Diğerinde defilm çekmeye yurtdışına gidiyordum, silahlarla uçağa gelip indirdiler. O da 1980’de. Bilinmeyen bir askeri birliğe götürdüler, albay “Neden geldiniz” dedi, “Bilmiyorum” dedim. “Suçunuzun ne olduğunu araştırın. Siyasi şubeye gidin, hakkınızda dosya var mı bakın” dedi.

Ne çıktı?

- Hiçbir şey. Hâlâ ne olduğunu bilmiyorum. Şimdi de öyle. Milim fark yok. Alıyorlar... Türkiye böyle evrelerden geçiyor. Bahtsız bir toplumuz. Bir halk olarak buna layık değiliz ama öbür lafta da diyor ki “Toplumlar layık oldukları yönetim sistemiyle yönetilirler”. Bir ara Atatürk yönetimine layıktık demek ki.

Toplumda nasıl bir dönüşüm görüyorsunuz?

- Cehalete doğru hızlı bir gidiş var. Ne Facebook’um var ne Twitter’ım... Oradaki jargon çok fena. Aleni küfürler vs... Hiç bu kadar seviyesiz olmamıştık. Belki bu duygu içimizde vardı. Ama din kisvesi altında geçinen insanların bu kadar terbiyesiz olmaları dayanılır gibi değil.

 

Şehir Tiyatroları’ndan ihraç edilen oyunculardan bazıları öğrencilerim. Denk geldiği dönem itibariyle şaşırılmayacak iş değil. FETÖ’nün yaptığı bu hareketle Şehir Tiyatroları’ndaki bu çocukların ne ilişkisi var? Ya da mesela polislerin başörtüsü takmasıyla FETÖ hareketinin ne gibi bir ilişkisi var? Her şeyi aynı torbaya koyarsanız bu, meclisteki torba yasaya benzer. Şehir Tiyatroları’nın Genel Sanat Yönetmeni Süha Uygur’a telefon açtım, “Sen ne diyorsun bu işe” dedim. “Müjdat Abi, elim kolum bağlı ben de duruyorum, nedenini ben de bilmiyorum” dedi. Çok üzücü.

 

"Tarık Akan 'Kadıköy'de bir okul
açalım' dedi, kimse yer vermedi"

 

Tarık Akan “Kadıköy yakasında bir yer baksana, beraber bir okul bakalım” dedi fakat bize kimse yer vermedi. Bu meslekte kiracı olup okul açmak zor. Cihangir’de kiradaydık, bizi çıkardılar. Adam tabii baskı görüyor. Oradan çıkarılmamızın nedeni de binada sigara içilmesiydi. Alt kat, üst kat ve onun üstü bizi şikâyet etti ve mahkemeyi kaybettik. Hükümetle, bakanlarla da 17 davam vardı, hepsini kazandım. Son iki davayı da Cumhurbaşkanı affetmiş. Ama bu, duruşumdan ödün vermem anlamına gelmez. Sanat, bizatihi de mizah zaten karşı duruştur. Ben niye “Her şeyi çok güzel yapıyorsunuz efendim, muhteşem, harikasınız, paraları çok güzel yiyorsunuz, harika rüşvetler yiyorsunuz, fikir özgürlüğü konusunda sizden iyisi yok” gibi bir şey söyleyeyim ki... Bu, yalnız mizahçıya değil kimseye yakışmaz.


Söyleşinin tamamı için tıklayın