Politika

Murat Belge: Bir Kürt siyasetçi olsam, egemen siyasetin talebiyle şu anda PKK'yı lanetlemeyi aklıma getirmem

'Gördüğüm kadarıyla HDP'liler de öyle bir şey yapmıyor'

18 Temmuz 2015 16:36

Taraf yazarı Murat Belge, AKP'nin defaatle dile getirdiği ve son olarak da koalisyon müzakereleri kapsamında yaptıkları görüşmede de HDP'ye yaptıkları "PKK ile aranıza mesafe koyun" çağrısını irdeledi. "Egemen siyaset şimdi bunu talep ediyor, Kürtler’in siyasi partisinden: 'Madem şöyle şöyle oldum diyorsun, PKK’yı lanetle!' diye bağırıyorlar" diyen Belge, Ben bir Kürt siyaset adamı olsam, bunu aklıma getirmezdim; gördüğüm kadar, parti adına konuşanlar da öyle bir şey yapmıyor" ifadesini kullandı.

Belge'nin Taraf'ta "7 Haziran'dan sonra HDP" başlığıyla yayımlanan (18 Temmuz 2015) yazısı şöyle:

7 Haziran seçimi yaklaşırken düşünüyordum: Bu seçim elbette ki Türkiye’nin yakın tarihinin yönünü belirleyecek, ama ayrıca iki siyasi partinin bundan böyle alacağı biçimi derinden etkileyecek… (“İki parti” yerine isterseniz “iki siyasi çizgi” diyebilirsiniz). Bunlar CHP ve MHP değil. Bunlar AKP ve HDP. Seçimden kazançlı çıksalar bir türlü, kayıpla çıksalar başka türlü, ama 7 Haziran’da alınan sonuç bu iki parti için çok önemli.

Nasıl olduysa oldu, 7 Haziran’ın kazananı ve kaybedeni benim gönlümden geçtiği şekilde belirlendi. Bu yeni biçimlenişle HDP Kürt siyasi hareketinde “yeni” dememiz gereken bir rolü oynayabilecek noktaya geldi.

Her zaman olduğu gibi, somut bir konjonktürün somut bir sonucu. AKP’nin kaptanının iç ve dış koşullar karşısında kendi başlattığı “barış süreci”ni baltalamaya karar vermesi, CHP’nin Kürt sorunu karşısında kökenlerinden (ve bir kısım üyesinden) ileri gelen çaresizliği, solun bir “ağız”ının olmaması ve HDP’nin içindeki dengeler, daha da birçok şey bir araya geldi. Sonuç: AKP’ye giden Kürt oylarının önemli bir kısmı HDP’ye döndü. Batılı ölçülerde, sola açık, ”modern” bir demokrasiden yana olanlar (bu doğrultuda konuşan tek parti olan) HDP’ye döndü. Bunlara, “Barajı bir geçerlerse Tayyip havasını alır” diyen ve aslında hiç “HDP dostu” olmayanlar da eklendi.

Şimdi yeniden seçim olsa HDP’nin oylarının biraz daha yükseleceği kanısındayım. “Nasıl olsa geçemez, oyumuz boşa gider” diyenleri de çekebilecektir çünkü.

Bu durum, HDP’nin önünde ciddi bir potansiyel açıyor. Hepimiz biliyoruz: silâhlı gerilla savaşı yerine siyasi mücadele yolu bu. HDP şimdi bu ikincisini bu toplumda Kürt siyasi hareketinin ana çizgisi haline getirebilir, getirmenin bazı imkânlarına sahip. Koşullar, bu hareketin çok-parçalı olmasını getiriyor. En güçlü varlık, dağdakiler; ama çoğunluğun gözü, dağdan adaya doğru kayıyor. Bu koşullarda “siyasi parti”, bu iki iradenin sözcüsü olmak durumundaydı –kendisi bir “irade” değildi. Şimdi kendisi bir irade olabilir, belirleyici irade dahi olabilir.

Bu durumda “dağ” ve “ada” bunu sindirir mi, kabullenir mi, bilemem. Olabilir.

Ben bir Kürt siyaset adamı olsam, şu konjonktürde, varımı yoğumu sivil siyaset yoluna yatırırdım. Ama bunu yaparken, bundan önceki aşamaların aktörlerine sırtımı dönmezdim. Buradaki egemen siyaset şimdi bunu talep ediyor, Kürtler’in siyasi partisinden: “Madem şöyle şöyle oldum diyorsun, PKK’yı lanetle!” diye bağırıyorlar. Ben olsam bunu aklıma getirmezdim; gördüğüm kadar, parti adına konuşanlar da öyle bir şey yapmıyor.

“Pentatlon”, “dekatlon” gibi bir şey bu. Yarışa yüzmeyle başladık, şimdi sıra koşmada. Yüzmenin mantığı başka, koşmanın mantığı başka. “Burada silâhlı eylem yapmayın” diyor HDP. Bunu, yüzde 13 oy alarak barajı aşmış ve 80 milletvekili çıkarmış bir parti olarak söylüyor.

Bu yeni durum karşısında MHP’nin benimsediği tavırlara bir mantık bulmak zor. Bunun tek cevabı, görülebilir cevabı, MHP’nin karşısında silâhla gerilla savaşı yapan bir Kürt hareketi görmek istemesi olabilir. Ama onu ve sonuçlarını göreceğimiz kadar görmüştük. Ne sonuç alındığını da görmekteyiz. Devlet Bahçeli’nin bu noktada böyle bir çizgiyi seçmesinin kendi tabanında da sevinç yarattığını düşünemiyorum. Yoksa, böyle kangren halinde bir vurkırın sürüp gitmesi MHP’nin kendine kadro devşirmesi için elverişli bir zemin mi yaratıyor?

Neyse, belki zaman içinde daha iyi anlarız böyle davranmanın nedenlerini.

Sonuç olarak 7 Haziran HDP’nin duruşunu, konumunu derinden (ve bana göre mümkün olan en olumlu biçimde) etkiledi. Aslında, sözlük anlamının yanı sıra, mecazi anlamda da, baraj aşıldı. Bu, her şeyden önce, bir “gelecek perspektifi” demek. Yani, “kendi elinle kuracağın bir gelecek parti perspektifi” demek.

Seçim, milyonlarca insanın iradesi, bu sonucu, bu çok önemli sonucu yarattı.

Bunun değerini bilmek gerek.