Gündem

Murat Yetkin: ABD Cumhuriyetçi Parti Senatörü Graham'ın mesajları Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği hakkında boş umutlara meydan vermeyecek kadar net

25 Haziran 2020 09:38

Gazeteci-yazar Murat Yetkin, "ABD Cumhuriyetçi Parti Senatörü Lindsey Graham’ın 24 Haziran’daki video konferans sırasında söyledikleri belki de Türk iş temsilcilerinin duymak istediği mesajlar değildi. Ancak, özellikle ekonomi ve ticaret alanında, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği hakkında boş umutlara meydan vermeyecek kadar netti." düşüncesini dile getirdi. 

Yetkin, "Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak ve Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, (şimdikinin beş katı olan) yıllık 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi üzerine bir şeyler duymak istiyordu Graham’dan, bu görüşmeyi ayarlamak kolay olmamıştı. Bu hedef Covid-öncesi günlerde hem ABD Başkanı Donald Trump hem de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dilinden düşmüyordu. Graham gerçi ekonomi ve ticaretten konuştu. Ama iki ülkenin birbirine daha çok mal satması yerine “ekonomileri bütünleştirecek” bir Serbest Ticaret Anlaşmasından yanaydı. Örneğin ABD ve Türkiye Afrika’da beraber iş de yapabilirlerdi, Çin’e karşı. Ama bunun da belli şartları vardı." görüşünü savundu. 

Yetkin, "Türk iş insanları için belki en iyi senaryo Graham’ın, Türkiye’nin Rus S-400 füzeleri satın almasının ve ABD’nin ortak üretilen F-35 jetlerinin satışını bloke etmesinin hala bir sorun olduğunu ancak Trump ve Erdoğan’ın bunu aşacağına inandığını söylemesi olabilirdi. Ancak Graham S-400 konusunun Kongre için hâlâ en büyük sorun olduğunu daha baştan söyledi; özellikle de bu seçim yılında. Adeta bir ön şarttı S-400. Üstelik tek sorun S-400 de değildi." değerlendirmesinde bulundu. 

Yetkin, "İkinci sorun da ekonomiyle değil, siyasetle, uluslararası siyasetle ilgiliydi: Suriye. Graham, “Şam’ın Tahran tarafından yönetilmediğinden emin olacak” bir çözüm istediklerini söyledi, Suriye’de İran etkisini görmek istemediklerini vurgulayarak. İran, malum, Rusya ile birlikte Türkiye’nin Astana Sürecindeki ortağı. Trump’a en yakın Senatörlerden biri olan Graham, Türkiye’nin PYD/YPG konusundaki güvenlik sorunlarına anlayıp saygı duyduklarını, ancak Suriye’deki Kürt meselesine de bir yol bulunması gerektiğini söyledi." ifadesini kullandı. 

Yetkin yazısında şunları kaydetti: 

Graham’ın işaret ettiği üçüncü koşul ise Çin’le ilgiliydi. DEİK ve TAİK üyelerinden ABD ile birlikte Asya’da, Avustralya-Pasifik’te de çalışmanın mümkün olup olmadığı soruları geldi. Graham “Hayır” dedi; Asya çok büyük bir alandı, Pasifik ise Türkiye’ye çok uzaktı. Afrika, ABD’nin Türkiye ile çalışmak istediği hedefti, amaç “Çin ürünlerine ve Çin etkisine alternatif” oluşturmaktı. “Bu amacım bu” diye vurguladı. O arada Libya’dan ve Türkiye’nin Libya’da Hafter ve Rusya ile yaşadığı sorunların farkında olduklarına da kısaca değindi. Adeta Çin etkisini kırmak için Libya’nın Türkiye ile birlikte Afrika’ya yeni bir kapı açabileceğini ima ediyordu, ama ayrıntıya girmedi.

Graham, siyasi sorunlar çözülürse Türkiye ile iki sektörde olası işbirliğine vurgu yaptı. Biri emtia sektörüydü ama daha önemlisi tıbbi malzeme ve ilaç sektörüydü. “Türkiye” dedi, “Bu konuda hem Amerika hem Dünyaya yardımcı olabilir” ve ekledi sektörüne özel bir vurgu yaptı. Tabii ki burada da konu aynıydı: “Böylece Çin’in tıbbi cihaz ve ilaç tedarik zincirindeki egemenliğine son verilebilirdi.”

Sadece altı ay önce, Türkiye’nin ABD ile daha fazla ticaret yapma arzusu önünde büyük bir sorun vardı: S-400 / F-35 sorunu. Görünüşe göre bu hâlâ bir numaralı sorun ve bu çözülmeden ticaret hacminde kayda değer bir artış beklemek gerçekten çok zor. Ama artık iki sorun daha açıkça sayılıyor: Suriye ve Huawei.

S-400 konusu Rusya, Suriye konusu Rusya ve İran ile ilgili, Huawei ise Çin ile. Washington, Ankara’yı kendi tarafını seçmeye zorlamak isterken, Ankara hem bütün yumurtaları aynı sepete koymak istemiyor hem de ABD ve NATO ile ittifak ilişkilerini canlı tutmak.

Yine de Graham’ın toplam yarım saatlik bir video konferansta bu üç noktayı üç kez tekrarladığına bakarak, COVID-sonrası dünyanın siyasi açıdan da daha zor bir dünya olacağını söylemek mümkün görünüyor.

Yazının devamı için tıklayın