Politika

Müsavat Dervişoğlu: Her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa, 22 yıldır devam eden bu izansız düzene baş kaldırıyorum!

"Bizleri bir araya getiren, hür ve müreffeh bir toplum kurma hayalidir. Ortak sesimizi yükselten itirazlarımız, adaleti kendi gücüne ve yönetimine bağlayanlara karşıdır"

12 Haziran 2024 10:44

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'deki değişim ihtiyacına vurgu yaptı. Dervişoğlu, İYİ Parti'nin Türkiye'deki dinamikleri değiştirdiğini ve halkın talep ve itirazlarını temsil ettiğini belirtti. Partisinin, yerel değerleri yok eden ve şehirleri betonlaşmaya sürükleyen politikalara karşı mücadele verdiğini ifade etti. Ayrıca, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiminin gündemi saptırma taktiklerine ve sözde "normalleşme" sürecine dikkat çekti, bu süreçlerin toplumu yoksulluk ve adaletsizliğe ittiğini eleştirdi.

Dervişoğlu, siyasi etiğe ve milletin iradesine bağlı kalmak gerektiğinin altını çizerek, milletin oyu ve güveniyle gelen sorumlulukların önemini vurguladı. İYİ Parti'nin milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı ilkelerle hareket ettiğini, ancak mevcut "şahsım devleti" anlayışına ve Erdoğan'ın kişisel çıkar odaklı politikalarına karşı olduklarını belirtti. Müsavat Dervişoğlu, Merkez Bankası'nın yaşadığı büyük zararın Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılmasını eleştirerek, bu tür politikaların milletin parasını nasıl kötüye kullandığını sorguladı.

 

Dervişoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Milletin çıkarları ve İYİ Parti'nin hedefleri

"İYİ Parti kurulduğundan beri Türkiye'de dinamikler değişmeye başladı. Bu değişim, milyonlarca insanın talep ve itirazlarının İYİ Parti çatısı altında birleşmesiyle somutlaştı. İYİ Parti, toplumun geniş kesimlerinden gelen bu talepleri temsil etme gücünü artırarak sürdürüyor.

Partimizin mücadelesi, yerel değerlerimizi kendi çıkarları için kullananlar, doğal kaynaklarımızı savaş ganimeti gibi görenler ve şehirlerimizi beton yığınlarına çevirenlerle. İnanıyorum ki birlikte zafer kazanabiliriz, çünkü zafer, birçok kalbin birleşmesidir.

Haftalardır bu kürsüden, Erdoğan'ın gündemi saptırma taktiklerini ele alıyoruz. Bu taktikler, gerçek sorunların konuşulmadığı ve çözülmediği sürece, toplumumuzun daha yoksul ve daha adaletsiz koşullara sürüklenmesine neden oluyor. En göze çarpan gündem maddesi ise, sözde "normalleşme" sürecidir.

Bizleri bir araya getiren, hür ve müreffeh bir toplum kurma hayalidir. Ortak sesimizi yükselten itirazlarımız, adaleti kendi gücüne ve yönetimine bağlayanlara karşıdır.

Partimizin temelini oluşturan bu itirazlar, dün olduğu gibi bugün de geçerliliğini korumakta ve hatta artarak devam etmektedir. Karşı karşıya olduğumuz "şahsım devleti" anlayışı, bu ucube rejimle mücadelemizi daha da önemli kılıyor.

Akşener'i işaret etti

Herkes emin olsun, bu rozeti onuruyla taşıyanlar milletin vekili olduklarını her an hatırlarlar. Şerefle taşınan bu rozetten, imza atılan her kalemde şer ve musibet doğmamıştır, bundan sonra da doğmayacaktır. Siyasete bakış açımız şudur: Hukukta olduğu gibi, siyasette de çıkar ve vicdanların bir hiyerarşisi bulunur. Bu hiyerarşinin en üstünde milletin ortak çıkarı ve vicdanı yer alır. Diğer meseleler ise bunun altında sıralanır. Devletin varlığı, milletin varlığı ve bağımsızlığıyla iç içedir. Devlet görevini üstlenmenin anlamı da milletle olan bu bağlılıkla doğrudan ilintilidir.

Bu bağlılık, sizden iki büyük sorumluluk almış olmanızı gerektirir. Birincisi, milletin oyuyla gelen sorumluluktur; ikincisi ise milletin güvenidir. Bu yükler terk edildiğinde, yolun adı siyaset yolu olmaktan çıkar, kişisel çıkar ve gelecek yoluna dönüşür. Tarih, kişisel amaçlarını yabancı siyasi emellerle birleştiren ve bunu mazur göstermeye çalışanlarla doludur. İYİ Parti'de, sarayın karanlık koridorlarından çıkan, bin odada bin fitne yanan sözde siyasete yer yoktur. Bizim siyasetimizde tutulacak tek el, milletimizin nasırlı elleridir.

"Şahsım devleti"

İYİ Parti, milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir çizgide ilerlemektedir. Bu üç özelliği aynı anda taşımanın zorluklarını da gayet iyi biliyoruz. Erdoğan'ın "şahsım devleti"ne, ucube rejimin getirdiği sonuçlara, saray medyasının düzenlediği dünya lideri törenlerine, devlet adamı tiyatrolarına ve sözde "Türkiye milleti" yaratma çabalarına karşı artık sabrımız tükenmiştir!

Karşı çıktığımız şey yolsuzluk, yoksulluk ve kimliksizleştirme sisteminin kendisidir; hepsi tek adam sisteminin ürünüdür. Her türlü dayatmaya ve üzerimizde oynanan oyunlara rağmen, bu ucube nizama karşı başkaldırıyoruz. Vefayı boza sanıp içenlere ve onlara eşlik eden şıracılara hiçbir şekilde ihtiyacımız yok. İktidar ve yandaşlarının bol kepçeyle dağıttığı uslu çocuk şırasını da asla içmeyeceğiz.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek'e açık çağrı: İngiliz sermayesi değil, halkın çıkarlarını savun

Mehmet Şimşek, İngiliz finans sermayesinin çıkarlarını kendi vatandaşlarının çıkarlarına tercih ediyorsun. Soho caddelerinde dolaştığın kadar, bir kez olsun halkın arasında yer al. Emeklinin, asgari ücretlinin, diplomalı işsizin ve ev hanımının yaşadığı sıkıntıları dinle. Sonra kendi vicdanına sor: Asgari ücrete ve emekli maaşlarına zam yapmamanın haklı bir gerekçesi var mı?

"Merkez Bankası 818 milyar TL zarar etti"

Merkez Bankası, 818 milyar TL zarar açıkladı. Bu devasa kaybın gittiği yerleri sorgulamak bizim hakkımız. Acaba bu paralar sanayi yatırımlarına mı, gençlerimizin geleceğine yönelik teşviklere mi, yoksa çiftçilerimizin beklediği tarımsal desteklere mi harcandı? Hayır, ne yazık ki bu fonlar hiçbiri için kullanılmadı. Bu astronomik miktar, tamamıyla Kur Korumalı Mevduat sistemi tarafından emildi. Şimdi soruyorum: Bu nasıl bir yönetim anlayışı? Milletin parası bu şekilde mi korunur? Biz İYİ Parti olarak bu soruların takipçisi olacağız.

"3 emekli bir araya gelse ikramiyesiyle, Diyanet Vakfından bir küçükbaş kurban alamıyor"

Sadece dar gelirli vatandaşlarımız değil, orta gelirli vatandaşlarımız da artık bu bayram kurban alamayacaklar. Yapılan tüm ithalata rağmen kurbanlık hayvan fiyatları geçen seneye göre yüzde 100'ün üzerinde artmış halde. Diyanet'in açıkladığı rakamlara bakın; kurbanlık bağışları yurtiçinde 11 in 750 lira, yurtdışında 4 bin 750 lira. Bu bile gösteriyor ki biz dünyanın 2,5 katı paraya et tüketiyoruz. Makam araçlarından ve ilmi gezilerden asla taviz vermeyen Diyanet diyor ki; parayı bize verin, zaten kimse size vize de vermez, senin de ete ihtiyacın yok gibi istihareye yat, belki rüyanda görürsün. İşte nereden nereye Türkiyem. Dinimize göre büyükbaş hayvana 7 kişi dahil olabiliyorken; Erdoğan Türkiye’sinde 8 emekli bir araya gelip bir kurbanın 7'de bir hissesini karşılayamıyor. Diyanet Vakfı kurban fiyatı 11 bin 750 TL. En ucuz onlarda görünüyor. Yani 3 emekli bir araya gelse ikramiyesiyle, Diyanet Vakfından bir küçükbaş kurban alamıyor. Tebrikler Erdoğan, bu başarı senin. Ne kadar iftahar etsen azdır. Bu kötü gidişin önüne, ancak milli tarım politikalarıyla geçilebilir.

"Köylümüzün hayvancılığa yönelmesini sağlayacak projeler geliştirilmelidir"

Süte verilen teşvik, en az 3 lira olmalıdır. Üreticilerimize yem desteği verilmelidir. Yem bitkileri üretimimiz teşvik edilmelidir. Çayır ve meralarımız ıslah edilmelidir. Köylümüzün hayvancılığa yönelmesini sağlayacak projeler geliştirilmelidir. Sadece köylülerimiz de değil, insanımız, tarımsal üretime teşvik edilmelidir. Şehirlerimizde milyonlarca işsiz, yoksul ve akşam yatağa aç giren gençlerimize, ata topraklarında üretim yapabilmeleri için bir seferberlik başlatılmalıdır. Milli müfredat arıyorsak, yapay zekâ ile tarımı birleştirebilecek, bir eğitim ve istihdam modeline kafa yorulmalıdır. Büyükşehir yasasıyla mahalleye dönüşen köylerimiz, tekrar köy tüzel kişiliğine kavuşmalıdır. Ancak bu tedbirlerle sağlıklı gıdalara ulaşabilir ve sağlıklı nesiller yetiştirebiliriz.

"Asgari ücrete, emekli maaşlarına hakça ve insanca zam yapın"

Eğer babaların çocuklarına bayram harçlığı verebilmesini, karne hediyesi alabilmesini, ailelerin mutlu bayramlar yaşayabilmesini, huzurla o sofraya oturabilmesini tasalanmadan bir tatil yapabilmesini istiyorsanız, adına istikrar programı dediğiniz bu gaddarlıktan vazgeçin. Vatandaşı yoksullukta eşitleyen bu ekonomi politikasından vazgeçin. Asgari ücrete, emekli maaşlarına hakça ve insanca zam yapın. Asgari ücretin ve emekli maaşlarının iktisadi bir sorun değil, insani bir sorun haline geldiğini görün ve bir an önce gerekeni yapın.

"Bu bayram, yoksulluk ve yolsuzluk arasında çırpınan milletin, yüzünün asık olduğu son bayram olsun"

Dünyadaki gelir eşitsizliğinden dert yandığınız, o cafcaflı söyleşilere katılacağınıza, halkın arasına katılın. Artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Bu durumda, bir ailenin yoksulluk sınırının 54 bin TL olduğu yerde asgari ücrete ve emekli maaşlarına zam yapmamak, ekonomistlik emaresi değil ancak gaddarlık belirtisidir. Aynı zamanda bunların alacağı bedduaların da habercisidir. Depremzedelerin kira yardımlarını da kestiniz bayram üstü. Vallahi yatacak yeriniz yok. Bu bayram, yoksulluk ve yolsuzluk arasında çırpınan bu büyük milletin, yüzünün asık olduğu son bayram olsun. Temennimiz, bu kararların bir şekilde uygulanabilmesi ve diplomasinin karar defterlerinde kalmamasıdır.

Müsavat Dervişoğlu'ndan adalet çağrısı: Ateş ailesi ve Türkiye'nin geleceği

Ateş ailesinin bu bayramı, adaletin gölgesi olmadan geçirdiği son bayram olmasını içtenlikle umuyorum. Erdoğan, Ayşe Ateş ile yaptığın görüşmede, dünya lideri olduğun makamın ve her yargı sürecine müdahale edebilme yetkinin gölgesinde, 'Evet, ben bu ülkenin tek adamıyım, cumhurbaşkanıyım ama katillere dokunamıyorum' demen gerekiyordu. O kızların hallerini sorarken, babalarının ölüm sebebini bile açıklayamayan, adı iddianame fakat içeriği ibraname olan bir kağıt yığını olduğunu düşünmeli ve bu vebalin altından nasıl kalkacağını idrak etmelisin.

İYİ Parti olarak, kurucu irademize, hikayemize ve ilkelerimize sadık kalarak, saray rejiminin kuşattığı Türkiye'ye karşı Türk milletinin çıkarlarını savunma mücadelemizi sonuna dek sürdüreceğiz. Üzerime yüklenen bu ağır sorumluluğu, sizlerin çıkarlarını önceleyerek, bilerek ve isteyerek üstlendim.

Şahsım devleti diye anılan bu çete rejimini kesinlikle kabul etmiyoruz. Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında milletimize yabancı olan bu yırtık deli gömleğini yeniden giymekte ısrar eden çevrelerle bir arada olamayız. Biz, millet adına yanlışlara itiraz edenleriz. Unutulmamalıdır ki, milletin merkezi olmak üzere kurulan bu kutlu çatının gerçek sahipleri şahıslar değil, doğrudan büyük Türk milletidir. İYİ Parti, bu anlayışla milletimizin kurduğu, büyüttüğü ve şekillendirdiği bir eserdir."