Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu, 9. Yargı Paketi'nde bulunan "etik ajanlığı" kanun maddesine değinerek, bu maddenin kabul edilmesi halinde " Türkiye’yi dünyaya kapatan, hükümete yakın kuruluşlar dahil bütün sivil toplum örgütlerini, medyayı ve siyasetçileri ajanlık tehdidiyle baskı altına alan karanlık bir dönem başlayacak demektir." dedi.
TIKLAYIN-9. Yargı Paketi'yle "etki ajanlığı" düzenlemesi de geliyor: CHP "Endişelerimiz var" dedi, Adalet Bakanı "Mecbur kalınan düzenlemeler" diye savundu
CHP'nn bu konuda bir şey yapmadığını söyleyen ve konuyla ilgilenen n ilgilenen DEVA Partisi milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun sorularını sıralayan Karaalioğlu'nun köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
"9. Yargı Paketine alındığı belirtilen etki ajanlığına ilişkin kanun teklifi meclisten geçerse;
Adalet arayışı için AİHM’e gitmek, Türkiye’nin itibarı ile oynamak mı kabul edilecek?
Ülke kötü yönetiliyor dendiğinde etki ajanlığı mı yapılmış olacak?
İsrail ile ticareti eleştirmek, iktidarı eleştirmek mi yoksa Türkiye’yi kötülemek mi olacak?
Falanca toplum kesimine ayrımcılık yapıldığını söylemek örtülü casusluk mu sayılacak?
İnsan hakları raporları yayınlayanlar etki ajanı olarak mı damgalanıp cezalandırılacaklar?”
Kanun ifadesindeki geniş tanımla, iktidarın kimi isterse onu hedefe koyacağı kadar belirsiz içeren ve bu yüzden istenildiği gibi kullanılabilecek bir girişimle karşı karşıyayız. İktidar bugün bir işe girişecek ona itiraz eden ajanlıkla suçlanacak; sonra, iktidar -bugüne kadar defalarca olduğu gibi- o işten vazgeçse başta mahkeme tarafından yaftası yapıştırılan her kimse ajanlığıyla kalacak. Ya da iktidar bir işe girişecek, yaptığı şey “devlet yararı” koruması altında olacağı için bunu eleştiren devlet yararı hilafına ve yabancılar adına etki ajanlığı yapmak damgası yiyecek; yarın o eleştiriyi yapan iktidarın sonuçsuz kalan sayısız iç ve dış politika icraatında görüldüğü gibi haklı çıksa da “etki ajanı” olarak damgasını yiyip Türkiye’yi sadece Rusya’ya benzetecek hukuksuz, hukuksuz ve anti-demokratik bir kanundan söz ediyoruz.
Cumhurbaşkanı, partisi, hükümeti, adalet bakanı gerçekten böyle bir Türkiye mi istiyor? Yani, bu kadar acılı demokrasi tecrübesinden sonra, ekonomide, dış politikada gelip dayandığımız yenden kurtulmak adına buldukları çıkış yolu bu mu? Peki, 31 Mart’tan aldıkların söyledikleri mesaj bu mu? Daha demokrasisiz, daha hukuksuz ve dünyaya daha kapalı bir ülke mi?"