HaberTürk gazetesi yazarı Nagehan Alçı, "Türkiye'nin mevcut siyasal rejimine ve oluşturulan sosyal atmosferine ciddi itirazlar yönelten bir gazeteciyim. Kutuplaşmadan düşmanlaşmaya giden zehirli bir hat üstünde bulunuyoruz. İç politikada yaşanan gelişmeleri ve istikameti doğru bulmuyorum." düşüncesini dile getirdi.
Alçı yazısında, "Mevcut politik rejim derken medyasıyla ve partileriyle anaakım muhalefetin de bu rejimin çerçevesinin içinde olduğu asla unutulmamalı. Rejim belli tabu konularda muhalefeti anında kapsama altına alabiliyor. İktidar-muhalefet ayrımının o yüzden bugünkü Türkiye'de fazla bir önemi kalmamış durumda." görüşünü savundu.
Alçı şu ifadeleri kullandı:
"Anaakım muhalefet siyasetçileri ve 'aydın'ları kişi olarak Tayyip Erdoğan'ın muhalifi ancak mevcut siyasal rejimin muhalifi değiller. Elbette böyle olunca 15 Temmuz sonrası oluşmuş milliyetçi-muhafazakar-seküler ulusalcı-İslamcı koalisyonunun yönettiği rejimin başkanı olan Tayyip Erdoğan'ın da gerçek anlamda muhalifi olamıyorlar. Sabah akşam Erdoğan'a en sert lafları edenler de aynı kapsamda. Her şey 'görüntü'den ibaret.
Öte yandan her ne kadar iç politikada yaşanan gelişmelere itiraz etsem de son dönemde dış politikada atılan adımları çok doğru buluyorum. İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog'un Türkiye'ye ziyarete gelmesi ve İsrail ile kuvvetli bir normalleşme yolunun açılması Türkiye toplumunun tamamının menfaatleri açısından son derece faydalı. Bu ziyaretle beraber kalıcı bir yeni dönemin açılacağı kanaatindeyim. İsrail medyasında da hava çok olumlu.
Türkiye'de daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi isteyen muhaliflere de İsrail ile Türkiye'nin bu normalleşme süreciyle şunları söylemek gerekir… Türkiye, dünyadan ve özellikle de Batı aleminden ne kadar koparsa ve ne kadar içe kapanırsa o kadar otoriterleşir. Türkiye ne kadar otoriterleşirse sahici muhalefetin alanı da o kadar daralır. Çünkü muhalefet kendi gücüyle ayakta kalmaktan ziyade Türkiye'nin uluslararası pozisyonunun gerektirdiği ölçüde güç sahibi olabilecek konumda şu an Türkiye'de. Her ne gerekçe ile olursa olsun Erdoğan yönetimindeki Türkiye'nin dünya ile bütünleşme adımlarına karşı çıkarsanız muhalefet olarak akrep yanılgısına düşmüş olursunuz. Yani hükümete zarar vereceğinizi sanarak kendinizi de yutacak bir ateş çemberinin oluşmasına destek vermiş olursunuz. İdeolojik hamaset uğruna Türkiye'nin yeniden dışa açılma gayretlerine itiraz ederseniz bu, aynı zamanda -istemeden de olsa- Türk siyasal rejiminin daha da otoriterleşmesine katkı sağlamaktan başka bir işlev görmez. O zaman "Seçimlerde aday kim olacak" tartışması da boş bir mesele olur."