Dr. Hülya Arslan*
Trenev Sokağı No:1 Peredelkino.
Rusya’da bir adres.
Rusya’da başkent Moskova’nın 30 kilometre uzağında bir kasabanın bir sokağındaki bahçe içinde iki katlı bir evin adresi. Çok özel bir yerin.
Peredelkino, 1930’lu yıllarda Sovyet yazarlara bir ayrıcalık olarak kurulmuş yazarlar kasabası. Fikri ortaya atan Maksim Gorki. Onaylayan Josef Stalin. 1917’de gerçekleşen devriminin ardından SSCB’nin kurulmasıyla merkez yönetim halkın eğitimine, kültür düzeyinin yükseltilmesine çok önem verir. Malum Rus halkı Puşkin’in dizeleriyle büyümüş, Dostoyevski, Tolstoy, Çehov gibi yazarların eserleriyle serpilmiş. Belki biraz da bu gelenekten aldığı öngörüyle merkez yönetim edebiyatı, toplumun bilinçlenmesi, yeni düzenin faydaları üstüne bir bilinç oluşması için araç olarak kullanma eğilimi gösterir. 1932’de Sovyet Yazarlar Birliği’nin kurulmasına karar verilir. 1934’de Sovyetler Birliği’nin dört bir yanından gelen yazarların katılımıyla ilk kongre yapılır. Bundan bir yıl sonra, 1935’te de Moskova yakınlarında bir “yazarlar kasabası” kurulmasına karar verilir. İşte Peredelkino bu kararla, Sovyet edebiyat tarihine girer. 90 kır evi yapılması hedeflense de ilk hesaplar yapıldığında maliyetin altından kalkılamayacağı anlaşılır ve 30 evin inşasına başlanır. Bu evlerden birine sahip olmak hemen her yazarın hayali olsa da tabi ki kısmeti olmaz. Bunun için eserlerinizin yüksek tirajlı ve çok okunur olması gerekir.
1951’de üçüncü ve son kez Sovyetler Birliği’ne giden evrensel şairimiz Nâzım Hikmet’e de buradan bir kır evi tahsis edilir. Hem de Peredelkino’nun 6 sokağından biri olan Trenev Sokağındaki 1 numaralı ev. Boris Pasternak’ın 1935-1939 yılları arasında yaşadığı evdir burası. Pasternak, dünya edebiyatını zenginleştirdiği şiirlerinin önemli bir kısmını bu evde yazar. Daha sonra, şimdi müze olan ve Doktor Jivago’yu yazdığı evine taşınır. Treneva sokağı 1 numaralı evin bir sonraki sahipleri Andrey Voznesenski, Yevgeni Petrov, Boris Garboyov’dur. Nâzım, evin tahsis edildiği beşinci yazardır. Peredelkino tarihinde bulamadım ama sanırım orada yaşamış tek Rus olmayan yazar. Karısı Vera Tulyakova-Hikmet “Bahtiyar Ol Nâzım”da buraya ilk gelişini şöyle anlatmış:
"Peredelkino’da güzel bir kır evin vardı.
Nedendir bilinmez, yol boyunca bizi üst katta kış odasına dönüştürülmüş havadar ve aydınlık terasta beklediğini düşündüm. Yeri ve duvarları açık sarıydı oranın. Alışık olmadığımız bir tarzdı bu. Terasa ilk kez girdiğimdeki halimi hatırlıyordum. Kitaplar, tablolar ve dünyanın dört bir yanından gelmiş ya da getirilmiş, daha önce görmediğim tuhaf eşyaların ortasında kalmıştım. Çin, Hindistan ve Afrika’dan küçük küçük heykelleri, sanat tarihi kitaplarını, Skira’da yayımlanan ressamlarla ilgili eserleri anımsıyorum. Biz böyle yapıtları henüz bilmiyorduk. Her şey çok yeni ve can alıcı, ilgi uyandıracak türdendi."
Nâzım’ın köpeği Şeytan’la fotoğraflarının çoğu bu evde çekilmiş. 1957’de yazıldığından beri her okuyanın yüreğini dağlayan “Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak” dizeleri Peredelkino ormanında aklında düşmüş. Başta Pasternak, Voznesenski, Yevtuşenko, Simenov, Fadayev olmak üzere dönemin en önde gelen edebiyatçılarıyla burada ateşli tartışmalar yapmış, pek çok eserin dost meclislerindeki ilk okumalarına katılmış.
Yukarıda da yazdığım gibi, Peredelkino Sovyet edebiyat tarihinde çok önemli bir yere sahip. Özellikle 1950’li yıllardan itibaren neler neler yaşanmış. Evlerin duvarlarında, çalışma odalarının masalarında, ağaçlarının altında Sovyet kültür tarihinin izdüşümünü bulmak mümkün.
Ben de her fırsatını bulduğumda buraya gitmeye, zaman tünelinde iki adım geri gidip Peredelkino’nun havasını solumaya çalışırım. Doktor Jivago çevirisine başladığımda edindim bu alışkanlığı. Her seferinde Pasternak’ın yazı masasına, masadan gördüğü muhteşem ağaçlıklı manzaraya bakıp Nâzım’ı düşünürüm. Onca yazarın adı Peredelkino ile özdeş bir şekilde anılırken Nâzım’ın o beryozka ağaçları altında adının anılmaması içimi acıtır. Duvarlarında Abidin Dino’lar, Picasso'larla evi bırakıp arkasına bakmadan çıktığında ona kızan yazar dostları gibi ben de içten içe sitem ederim Usta’ya.
Gene de Türk dostlarıma Peredelkino’yu, yazarlar kasabasının Sovyet edebiyatındaki yerini anlatmak, Pasternak Müzesi’ni ve elbette Nâzım’ın bir dönem yaşadığı yeri göstermek için ısrarcı olduğum doğrudur. Bu Haziran’da da öyle oldu. Rus edebiyatına meraklı 18 arkadaşım, gazeteci ve edebiyat araştırmacısı dostum Olga Klyuçerava’yla birlikte Peredelkino’nun yolunu tuttuk. Pasternak’a bir selam verip Peredelkino Yaratıcılık Evi’nin düzenli yaptığı kısa bir tura katılacaktık. Görevliye, turda Nâzım Hikmet’in yaşadığı evin önünden geçip geçmeyeceğimizi sordum. Genç kızın cevabı canımı sıktı. Tam Peredelkino’nun Nâzım’a kayıtsızlığı gene beni üzecek derken turda bize eşlik edecek İnna Voronova geldi. Aynı soruyu ona da yönelttim. “Evi buraya, ayağınıza getirdik” dedi.
Hiç düşünmediğimiz muhteşem bir olaya tanık olduk. “Yaratıcılık Evi” ilk katta odalarda Peredelkino’da yaşamış, farklı hayat hikayeleri olan dokuz yazarı seçmiş ve evlerini sembolik olarak düzenlemişti. Bunların birisi Trenev Sokağı No:1’deki evdi. Peredelkino’nun ilk yazar evi binası. Pasternak’ın ve Nâzım’ın yaşadığı ev, üstelik Nâzım Hikmet üzerinden tanıtılıyordu. Bu küçücük odanın içinde sembolleşen kocaman hikâyeyi, bir Rus’un ağzından dinledik. Nâzım, bütün ihtişamıyla Peredelkino’ya dönmüştü ve bir anda duvarların ardındaki beryoza ağaçları “./.. Ben oradan geçerken biri, Amca dese gir içeri” dizelerini söylüyordu.
Sergide üç boyutlu sergilenen bir kır evi
* Dr. Hülya Arslan, Yeditepe Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı