1973’te yazar Aziz Nesin tarafından kurulan ve 40 dolayında çocuğun beslenme, eğitim ve bakımını üstlenen Nesin Vakfı, mayıs ayında İstanbul Valiliği tarafından bloke edilen banka hesaplarının henüz açılmadığını açıkladı. Nesin Vakfı, açıklamada bağış için açılan yeni banka hesaplarını da paylaştı.
TIKLAYIN - Nesin Vakfı'nın banka hesapları bloke edildi
TIKLAYIN- Nesin Vakfı yöneticisi Cihangiroğlu: Her şey Rabıta Vakfı ile yaşanan tartışmalarla başladı
Nesin Vakfı’na ait banka hesapları mayıs ayında bloke edilmişti. Nesin Vakfı tarafından yapılan açıklamada banka hesaplarındaki blokenin halen devam ettiği belirtildi. Hesapların bloke edilmesinin ardından zor zamanlar geçirildiği belirtilen açıklamada yazar Aziz Nesin’in oğlu ve Matematik Köyü’nün kurucusu ve yürütücüsü, Nesin Vakfı’nın da bağışçılarından Prof. Dr. Hüseyin Ali Nesin’nin banka hesaplarının bloke edilmesinin ardından İstanbul 3. İdare Mahkemesi’ne verilen dilekçe de paylaşıldı:
“İstanbul Valiliğinin İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğünün E-87385697-489-205718 K ve O’nun görevlendirmesiyle Çatalca Kaymakamlığı’nın K No: 222/01, 12.04.2022 tarihli Sayılı İdari kararı doğrultusunda Vakfın bankalardaki banka hesaplarına yine Vakfa ait bir arsaya tedbir konduğunu; bu idari karara karşı Nesin Vakfı’nın iptal davası açtığını öğrenmiş bulunmaktayım.
1995’te, babam Aziz Nesin’in ölümünden sonra, babama da söz verdiğim üzere, ABD’deki akademik kariyerimi terk edip Nesin Vakfı’yla ilgilenmek üzere yurda döndüm. 27 yıl boyunca Nesin Vakfı yöneticiliği yaptım; kendimi Nesin Vakfı’na, Aziz Nesin’in anısına ve matematik eğitimine adadım. Vakfı birçok tehlikenin eşiğinden döndürdüğümü ama bu süreçte çok yıprandığımı, hatta kimi zaman hayatımın karardığını söyleyebilirim. Ya şansımız yaver gitti ya da aldığımız doğru kararlar sonucu, belki de her ikisi birden, Nesin Vakfı tüm zorlukları aşıp bugünkü oldukça güçlü konumuna geldi. İşbu davanın konusu olan bitişikteki araziyi satın alarak Vakf’a karşı son görevini yerine getirdiğime kanaat getirip yöneticilikten istifa etmek istedimse de bu isteğim Vakıf yönetimi ve yakınları tarafından kabul görmedi. Nihayet, bundan yaklaşık bir ay önce istifa edebildim ve Vakıf yönetimini (Vakıf’tan yetişmiş) gençlere teslim ettim, yani yapılması gerekeni yaptım. İhtiyaç halinde ve gerek görülürse tabii ki tekrar bu yorucu göreve geri gelebilirim, ama buna gerek olacağını sanmıyorum ve ummuyorum. Hayatını Nesin Vakfı’na adamış biri olarak bu davaya müdahil olma hakkını kazandığımı sanıyorum ve bu istikamette karar alacağınıza inanıyorum. Üstelik bitişikteki araziyi satın alma süreci tamamen benim inisiyatifimle ve bilgim dahilinde geçmiştir.
İstanbul Valiliği’nin el koymak istediği arazi konusuna babam Aziz Nesin’in (Nisan ya da Mayıs 1982’de yazdığını sandığım) tarihsiz bir mektubundan bir alıntıyla başlamak istiyorum (iki sayfalık mektubun aslı Nesin Vakfı arşivlerindedir ve fotokopisi ekte sunulmuştur):
"Yazmış mıydım sana, bitişikteki tarla satılıyor. Orasını almam çok gerekli. Başka birisi alırsa biz artık hiç alamayız. Bizim arazi de bize küçük geliyor. Sahibi geldi, dokuz milyon lira istedi. Ne demek yahu dokuz milyon? Ben de 4,5 milyon lira verdim ve 5 Mayısa dek de mühlet verdim. ‘5 Mayıstan sonra gelirsen bu parayı vermem,’ dedim. Bakalım, bekliyorum. Sanırım, benden fazla para vereni bulamayacak ve bana satacak. İyi ama, ben nerden bulacağım 4,5 milyon lirayı? Bende 1 Mayıs günü, sattığım kitaplardan 1 milyon lira olacak. Benim Delilerim’i de 500 bin liraya sattım, demek 5 Mayısta 1,5 milyonum olacak. Adama üstünü de aydan aya 500 bin lira ödemek üzere senet yapmayı önereceğim. Kabul ederse satın alırım, etmezse vakfa araba alacağım."
Mektuplaşmalarımızı yayımlamaya karar vermesinden sonra babamın kitaba eklediği dipnot: "Bu komşu tarlanın satışının ilginç bir öyküsü var. Mal sahibi tarlasını satmak için benden 9 milyon lira istedi. Çevrede soruşturdum, bu tarlanın doğal fiyatının benim önerdiğim 4,5 milyon lira olduğunu öğrendim. En çok 5 milyon lira ediyordu. Satıcı bana ‘Ama 10 milyon lira veriyorlar,’ dedi. ‘Ben bu parayı veremem. Ama şunu bilmenizi isterim sizin tarlanızı almayı çok istiyorum. Çünkü kurduğum vakıf için çok gerekli. Vakıf çocuklarının spor yapacakları alan yok. Sizin tarlanızı alabilirsek bir spor alanına sahip olacağız,’ dedim. Gerçekten de böyle bir gereksinmemiz vardı. Ve aptal bir alıcı olarak bu tarlaya ne denli gereksinmem olduğunu satıcıya açıklamıştım. Tarlasına 10 milyon lira veren olduğunu söyleyince ‘Öyleyse hemen satınız. Ben bu parayı veremem,’ dedim. Tarlanın sahibi ‘Ama, peşin değil taksitle veriyorlar,’ dedi. ‘Taksitle de olsa çok iyi para, hemen satın,’ dedim. Uzun zaman kendisini görmedim. Sonradan öğrendiğime göre benim önerdiğim paraya tarlasını birisine satmış. Çevrede ben aşırı zengin olarak biliniyordum; hâlâ da öyle onlara göre, bana rubleler Sovyetler Birliği’nden yağıyordu. Domuzdan kıl koparır gibi, ne koparsalar kârdı."
Yukarıdaki mektuptan anlaşılacağı üzere bu arazinin alınması Aziz Nesin’in vasiyeti niteliğinde ve ayrıca elzem de. Kırk yıl öncesinde elzemse takdir edersiniz ki bugün daha da elzemdir. Sözlü ya da yazılı, resmî ya da gayriresmî, Aziz Nesin’in her vasiyetini, her dileğini yerine getirmeye çalışıyoruz.
Dolayısıyla arazinin satılacağını duyduğumuzda heyecanlandık. Böyle bir şans bir daha kolay kolay elimize geçmezdi. Satıcıyla aramız iyiydi. Ne de olsa çocuklarımız birlikte büyümüşlerdi. 3 milyon TL değerindeki araziyi (villasıyla birlikte) bize 2 milyon liraya satmaya razıydı ama çok acil paraya ihtiyacı vardı, yaklaşık iki haftada o parayı ödemeliydik, aksi hâlde araziyi bir başkasına satacaktı. Bu kadar para bugün için bile yüksek bir meblağ, hele o gün için çok daha yüksekti. O kadar paramız yoktu tabii ki. Ne bağış kampanyası yapmaya ne de bağış kampanyası için izin istemeye zamanımız vardı. Sadece kendi Facebook sayfamızdan bu araziyi almaya talip olduğumuza dair bir duyuru yaptık. Paylaşımımız her türlü tahminimizin üstünde bir ilgi gördü. Bir iki haftada yeterince katkı sağlandı ve bunu anında Facebook dostlarımıza bildirdik.
Facebook, yapısı gereği, hesap sahibinin başkalarına ulaştığı değil, tam tersine eşin dostun hesap sahibine ulaştığı bir sosyal medya mecrasıdır. Biz kimseye mesaj yollamadık. Sadece bir duyuru yaptık. Bizi sevenler kendi iradeleriyle sayfamıza girip duyuruyu gördüler.
Kapı kapı dolaşıp bağış istemedik. Bizim için gayet kolay olan, gazete, televizyon ve radyo gibi iletişim araçlarına çıkmadık. Billboard’larda yer almadık. Tek yaptığımız bir Facebook duyurusu. Yani biz başkalarına ulaşmadık, başkaları bize ulaştı. Böyle pasif bir duyuruyu “bağış kampanyası” olarak addetmek “bağış kampanyası” kavramını abartılı ve hatta absürt seviyede yorumlamak olduğunu düşünüyorum.
Arazinin alındığı 2017 yılından bugüne, Nesin Vakfı defalarca Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından teftiş edilmiştir. Müfettişlerin de belirttiği üzere, bağışlar sadece ve sadece Vakıf lehine ve çocukların eğitimi için kullanılmış ve hiçbir usulsüzlüğe rastlanmamıştır.
Bir an için teknik bir hata, bürokratik bir kusur, gözden kaçırdığımız bir kabahatimizin olduğunu düşünelim. Böyle bir hatanın cezası ne kadar olabilir ki? Kusurla ceza arasında vicdanın kabul etmeyeceği bir dengesizlik olduğu çok bariz değil mi?
Nitekim Nesin Vakfı’nın bünyesinde 40 dolayında çocuk beslenmekte, okumakta ve eğitilmektedir. Bir o kadar da çalışanı vardır. Bir o kadar çocuğun ve gencin ailesine de uzaktan maddi ve manevi destek verilmektedir. Ayrıca çocuklarımızın etinden, sütünden, yumurtasından yararlandığı hayvanlarımız vardır. Tarlalarımız, meyve bahçelerimiz vardır. Böyle bir Vakf’ın banka hesaplarına el koymak, izansızlık olduğu kadar, “önce çocuğun çıkarları” ilkesine de terstir.
Valiliğin ilgili biriminin bu kararı pek derinlemesine düşünmeden aldığını ama Mahkemenizin yapılan bu haksızlığa son vereceğine inanıyorum.
Sonuç ve İstem: Yukarıda açıklanan nedenler ve Anayasanın 2. Maddesinde yer alan Hukuk Devleti ilkesiyle, Cumhuriyetin temel unsurlarından olan “İnsan Haklarına Saygılı Devlet Olma” ilkesine; ayrıca bağışçılar tarafından Nesin Vakfı’nın faaliyetlerine özgülemiş bulunan bağışlara el konmasının Anayasanın 36. Maddesinde yer alan Mülkiyet hakkına da aykırı olduğunu düşüncesindeyim.
Ayrıca HMK 66/1. Maddesi gereğince davanın Nesin Vakfı tarafından kazanıldığında netice olarak yapılmış bağışlar da özgülendiği faaliyete katkıda bulunacaktır.
Temeli yukarıda açıklanan Anayasa maddeleri çerçevesinde; İYUK 31. madde yollamasıyla HMK 66 v.d maddeleri gereğince; Nesin Vakfı yanında Fer’i Müdahale talebimin kabulüne ; Dolayısıyla ve öncelikle İstanbul Valiliğinin İl Sivil Toplum İlişkiler Müdürlüğünün E-87385697-489-205718 K ve O’nun görevlendirmesiyle Çatalca Kaymakamlığı K No: 222/01, 12.04.2022 tarih ve Sayılı İdari kararın Yürütmesinin Durdurulması talebiyle birlikte Nesin Vakfı’nın açmış olduğu İptal Davasının da kabulüne karar verilmesini dilerim. (20.05.2022)”
Nesin Vakfı tarafından açılan yeni banka hesapları için tıklayınız