2018 Nobel Barış Ödülü 'cinsel şiddetin silah savaşı olarak kullanılmasının sona erdirilmesine yönelik çabalarından dolayı' doktor Denis Mukwege ve Ezidi aktivist Nadia Murad'a verildi.
Nobel Ödülü'yle ilgili yapılan açıklamada, "Her ikisi de bu tarz savaş suçlarına dikkat çekilmesine ve bunlarla mücadele edilmesine odaklanan çabalara önemli katkılar yaptı... İkisi de kendi yöntemleriyle savaş zamanlarındaki cinsel şiddetin daha çok görünür kılınması ve bunu yapanların da yaptıklarından sorumlu tutulması için mücadele etti" denildi.
Mukwege, Panzi Hastanesi'ni kurdu
1955 yılında doğan Mukwege, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusunda bulunan Bukavu kentindeki Panzi Hastanesini kurdu. Bu hastanede, toplu tecavüze uğrayan kadınların tedavisi yapılıyor.
"Tarihinde görülmemiş düzeyde bir vahşilik"
Mukwege, kısa bir süre önce düzenlenen bir ödül töreninde yaptığı açıklamada, "Tüm kurbanlar çok vahşi şekilde tecavüze uğramış halde geliyor. Hastaneye ulaşabilecek kadar hayatta kalabinelerde olağanüstü fiziksel ve psikolojik yıkım olduğu görülüyor. Gelenlerin büyük bir bölümünün jenital bölgelerinde kurşun ya da sivri cisimlerle yaralanmalar mevcut oluyor. Bu, bu bölgenin tarihinde görülmemiş düzeyde bir vahşilik" demişti.
IŞİD tarafından kaçırılmış, cinsel şiddete maruz kalmıştı
25 yaşındaki Kürt insan hakları savunucusu Murad da, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından kaçırılan ve esir kaldığı süre boyunca cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalmış binlerce Ezidi kadından biri.
Murad, örgütün elinden kurtulduktan sonra Ezidi katliamının tanınması için mücadele vermeye başladı.
Murad, Sincar yakınlarındaki Kocho köyündeki evinden alınmış, Musul'a götürülmüş ve burada işkence ve tecavüze uğramıştı. Murad daha sonra kaçmayı başarmış ama Sincar saldırısı sırasında altı erkek kardeşini ve annesini kaybetmişti.
Murad, 2016 yılında kendisi gibi IŞİD'in elinden kurtulan insan hakları savunucusu Lamiya Başar ile birlikte Avrupa Parlamentosu (AP) Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü'nü kazandı.