Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke görevi Janet Yellen'e devretmeden önce giderayak önemli genç sanayi ülkelerindeki döviz türbülansına rağmen para musluğunu biraz daha kısarak piyasaya enjekte edilen aylık para miktarını 10 milyar dolar daha düşürüp 65 milyar dolara indirdi. Gerekçesi, Amerikan ekonomisindeki canlanma ve istihdam piyasasındaki olumlu gelişmeydi. Ama FED parası erozyona uğrayan kalkınmışlığın eşiğindeki ülkelerin durumuna tek kelimeyle bile değinmedi.
Oysa yükselen piyasaların sıkıntıları yabana atılacak cinsten değil. Kritik durum, merkez bankaları krizle mücadele edebilmek için faizleri sıfıra yaklaştırdığında da söz konusuydu. Faizlerin tabana oturması yatırım sermayesinin sanayi ülkelerinden kalkınan ülkelere akmasına neden olmuştu. Yükselen ülkeler bir anda dünya ekonomisine can simidi olmuş, büyüme hızları katlanmış, yatırımcıya yüksek faiz ve rant getirmeye başlamıştı.
Ülkesinin yabancı sermaye çekecek kadar cazip hale gelmesi her ekonomi bakanını sevindirir. Sermaye girişi, yatırım, büyüme, istihdam demektir. Ama tıpkı tıpta da olduğu gibi, önemli olan dozajdır. Para bolluğu genç sanayi ülkelerine fazla geldi. Paraları revalüasyon baskısına girmiş, ihraç malları pahalanmış, cari açıkları büyümüş, enflasyon oranları artmaya başlamıştı. Rant arayışındaki bol küresel sermaye yükselen piyasaları öylesine karıştırdı ki Brezilya'nın maliye bakanı, "para savaşlarından" ve sermaye transferi kontrollerinden söz etmeye başladı.
Oysa sanayi ülkelerinden sermaye kaçışını başlatan spekülatörler olmamıştı. Para, sürekli rant arayışındaki kurumsal yatırımcıdan, yani banka, sigorta ve emeklilik fonlarından geliyordu. Üç yılda piyasaya 4 bin milyar dolar pompalayıp genç sanayi ülkelerinin dövize boğulmasına yol açan da FED Başkanı Ben Bernanke olmuştu.
Şimdi FED para musluğunu kısmaya, yatırım sermayesi de genç sanayi ülkelerinden sanayileşmiş ülkelere dönmeye başladı. Parlayan ülkeler artık, paralarının pula dönmesinden ve kaçan paranın ekonomik büyümeye ket vurmasından yakınıyorlar. Esasında durumun normale dönmesinden başka bir şey söz konusu değil. FED ekonomi düzelme yoluna girdikten sonra da faizleri sıfırda tutup sonsuza kadar varlık alımı yapamaz. Bu hatayı yüzyılımızın başlarında yapmıştı. FED'in para politikası ipotek krizini doğurmuş ve zamanla dünya ekonomisini çökmenin eşiğine getirmişti.
Aslında Amerikan Merkez Bankası ucuz paradan çıkacağını bir yıl önce duyurmuştu. FED'in rota değiştirmesinden önce de yapısal reformlarla ekonominin dış etkenlere dayanıklı hale getirilmesi mümkündü. Çin, Polonya, Meksika ve Filipinler bunu başardı. Ucuz dövize rağmen bu ülkelerde enflasyon ve cari açık artmadı. Arjantin, Brezilya, Güney Afrika, Hindistan, Endonezya ve Türkiye ise farklı nedenlerden ötürü ekonomisini sağlam temellere oturtamadı. Bunun acısı şimdi çıkıyor.
Ama yine de bir teselli nedeni kalıyor: Döviz türbülansının yol açtığı toz duman dağıldıktan sonra genç sanayi ülkeleri, değeri düşük milli paranın ve Amerikan ekonomisindeki düzelmenin avantajlarını kavrayacaklar. İhracat, ödemeler dengesi ve para istikrarı açısından durumları düzelecek ve yeniden normale dönmüş olacaklar.