Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, Panama Belgeleri'nde adı geçen Türklere seslenerek, "Belli ki paranız, ondan gelen gücünüz olmasa 'adam sayılmamak'tan korkuyorsunuz, çok haklısınız, bakıyorum da, hiçbiriniz para gücünüz olmasa adam yerine koyulacak tipler değilsiniz" dedi. "Panama belgelerinde adı geçen Türkiyelilerin çevirdikleri dolapları okudukça insanın bir kez daha midesi bulanıyor" diyen Nuray Mert, "Ortalara dökülen, söz konusu miktarların ötesinde, tam anlamıyla 'çirkin insanların kirli hesapları'" ifadesini kullandı.
Mert’in Cumhuriyet’te “Çirkin insanların kirli hesapları” başlığıyla bugün (08.07.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Dünya, güç hırsı, dolayısı ile para, mal düşkünlüğü, açgözlülük, bu uğurda haksızlık, zorbalık üzerine dönüp duruyor, bilmez değiliz. Bizim ülkemizde, bu düzen yeni ortaya çıkmadı, böylelerine ön açan, iş tutan, menfaat sağlayıp onlardan menfaat edinen ilk iktidar bu değil, bunu da biliyoruz. Yine de gazetemizin yayımladığı Panama belgelerinde adı geçen Türkiyelilerin çevirdikleri dolapları okudukça insanın bir kez daha midesi bulanıyor, insanlığından utanıyor. Ortalara dökülen, söz konusu miktarların ötesinde, tam anlamıyla “çirkin insanların kirli hesapları.” Tabii mesele sadece, burada kazanılanın vergiden kaçırılmak için karanlık hesaplara devredilmesi değil, memlekette kalandan ne vergi alınır, o vergi nerede harcanır, orası da ayrı bir hikâye, ama insan yine de “bu ne utanmazlık, kimden neyi kaçırıyorsun, ne yapacaksın paracıklarını kaçırıp, üst üste dizip, bunca dolap çevirip, mezara mı götüreceksin” demeden edemiyor. Sahiden nasıl insanlar bunlar ve bunlar gibi daha nicesi? Nasıl rahat uyurlar, ne hayrını görürler veya görmeyi umarlar bunca ihtirasın? Bir tanesinin açıkça söylediği gibi, “milletin anasına kastetmenin”, bu uğurda binbir dolap çevirmenin sahici kazanımı nedir? Nedir insanlardan istediğiniz, ne yaptı size millet ve anaları, bu neyin öfkesi, hırsı? Bizi kandırmanız mümkün değil de, sahi siz kendinizi neyle kandırıyor, avutuyorsunuz?
Şeytan merdiveni...
Belli ki paranız, ondan gelen gücünüz olmasa “adam sayılmamak”tan korkuyorsunuz, çok haklısınız, bakıyorum da, hiçbiriniz para gücünüz olmasa adam yerine koyulacak tipler değilsiniz, çünkü başka değeriniz, başka meziyetiniz yok. O nedenle, varsa yoksa para, siyasi güce çevrilmiş para, paraya çevrilmiş siyasi güç, tam bir şeytan merdiveni. Biliyorsunuz ki, paranın satın aldığını sandığınız sahte saygınlık, ayağınız kaydığında başka mecralara akacak, size gücünüzden dolayı saygı gösterenler, sizden beter soytarılar, o nedenle kaybetmekten korkmakta haklısınız. Peki, ne olacak, cibilliyetsiz üç beş kişi önünüzde el pençe dursa, ne olacak sizin gibi üç beş muhterisi sollayıp, bir adım öteye çıksanız? Sahi kendinizi nasıl hissediyorsunuz, ruh sağlığınız nasıl? Sahiden mutlu ediyor mu sizi bunca alavere dalavere içinde yaşamak? Sizden güçlü olanlardan tir tir korkarak, önlerinde ağlaşarak, gözden düşmemek için hayatınızı zehrederek yaşamak nasıl bir şey? Bir dakika bile durup ben ne yapıyorum, niçin yapıyorum diye düşünmez misiniz? Benden tavsiye, sakın durmayın, bir dakika düşünmeyin, yoksa dünyanız altüst olur, belki de o nedenle hayatınız durup düşünmekten kaçanların amok koşusu.
Öncesini, sonrasını, öncekilerin yalanlarını, dolanlarını bir yana bırakıp, mevcut iktidara gelelim; bu mudur kutsal davanızın ön verdiği düzen? Bunlar mıdır “dava arkadaşlarınız”, öyle ise “dava”nızın ne olduğunu izaha gerek yok, insanlık tarihi zaten ihtiras ve zorbalığın işbirliği örnekleri ile dolu. Asıl önemlisi, bu rezilliklere nasıl ve ne adına meşruiyet sağlandığı. Şimdilerde, o meşruiyetin kaynağı, din, iman, vatan, millet, öyle değil mi? İktidarın etrafında eli kalem tutanların “ümmetin ümidi” dediği Türkiye’nin gerçek yüzü, para, pul, güç, ihtiras sarmalından başka nedir, nasıl tezahür ediyor, bir anlatsalar da anlasak? Bu ülkenin “ak” yüzü bu ise kara yüzünü artık siz hesap edin. Siz âlemi ve de ümmeti salak mı sanıyorsunuz? Sizden önce, din, millet, devlet kalkanı ardına saklanan niceleri oldu, Saddam Hüseyin işi kanıyla Kuran yazdırmaya kadar vardırmıştı, o da sonuna kadar Filistin davasının savunuculuğuna sarılmıştı. Bırakın onu, “Nusayri azınlık rejimi” dediğiniz Esad rejimi bile sonunda işi din siyasetine döndürmüştü, son dönemde Suriye’de cami inşaatından, hafızlık kursundan geçilmiyordu.
Göz boyama
Bir yandan, memleket talan edilecek, işler sarpa sarınca, para gelsin de nerden gelirse gelsin diye, “parayı getirenin anası babası, parayı nereden bulduğu sorulmayacak” diye davetiye çıkarılacak, bir yandan “Ayasofya’da ilk ezan, ibadete açıldı açılacak” diye gözler boyanacak. İşin özeti bu değil mi? Ne demek, “parayı nereden buldun diye sorulmayacak”, “haram” paraya kucak açmak değil mi? “Terör, uyuşturucu parası olmayacak”mış, madem kaynağını sormayacaksınız, neyin parası olduğunu nereden bileceksiniz, zaten helal yoldan para kazanan kaynağını açıklamaktan neden çekinsin? Nihayet, sanıyor musunuz ki, o paralar size hayredecek, kendinizi de memleketi de öyle bir girdaba soktunuz ki! Allah müstehakınızı versin.