Alan Kurdi gemisinde son bulan mülteci dramı ve ordunun yönetime el koyduğu Sudan'daki son durum bugünkü Alman gazetelerinde öne çıkan yorum konuları arasında.Alan Kurdi gemisinde son bulan mülteci dramı ve ordunun yönetime el koyduğu Sudan'daki son durum bugünkü Alman gazetelerinde öne çıkan yorum konuları arasında.
İsmini, 2015'te Türkiye üzerinden AB'ye kaçmak için çıktığı yolda boğulan ve cansız bedeni kıyıya vuran iki yaşındaki bebekten alan Alan Kurdi gemisindeki mülteci dramı sona erdi. Libya'dan Avrupa'ya giden geminin bir göçmen teknesinden kurtardığı ve yaklaşık 2 haftadır denizde mahsur kalan 64 mülteci, dört Avrupa Birliği ülkesi tarafından kabul edildi. Alman Sea-Eye yardım grubu tarafından işletilen Alan Kurdi kurtarma gemisindeki mülteciler Almanya, Fransa, Portekiz ve Lüksemburg'a dağıtılacak. Nordwest Zeitung'un (NWZ) konuyla ilgili yorumu şöyle:
"Alan Kurdi'nin ismi (Aylan) yine bir sığınmacı trajedisiyle birlikte anılıyor. Eylül 2015'te iki yaşındaki bu Suriyeli sığınmacı çocuğun Türk sahillerine vurmuş cansız bedeni dünya çapında sarsıcı bir etki yaratmıştı. Bu kez bu küçük çocuğun adını taşıyan ve Alman Sea-Eye adlı organizasyonun kurtarma gemisindeki 64 sığınmacı Avrupa toprağına ayak basabildi ama büyük bir macera neticesinde. Alan Kurdi'nin ölümünden üç buçuk yıl sonra, Akdeniz'de durum hâlâ hayati tehlike arz ediyor. Geçen yıl Afrika'dan Avrupa'ya kaçmak isterken en az 2275 kişi boğularak can verdi. Peki, Avrupa ne yapıyor? Kavgaya devam. Hâlâ Avrupa içinde mültecilerin dağılımı adaletsiz. Kamuya ait deniz kurtarma birimleri küçültülüyor. Anavatandan kaçışın nedenleriyle mücadele ise henüz emekleme aşamasında. AB ve üyelerinin şu anda yaptıkları şey yeni bir faciayı göze almaktan başka bir şey değil. Ama muhtemelen bu da yeni bir Alan Kurdi fotoğrafı ortaya çıktığında anlaşılacak."
Frankfurter Rundschau gazetesinin aynı konudaki yorumundaysa şu satırlar dikkat çekiyor:
"Alan Kurdi gemisinde bir mülteci dramının sona ermiş olması insanlık adına bir başarı. Yardım ekipleri 62 yardıma muhtaç insanı karaya güvenli bir biçimde çıkarabildi. Uluslararası göç örgütü IOM'un bildirdiği bu yılın başından itibaren kaçışları sırasında boğularak can veren 356 kişinin kaderi ne yazık ki böyle sonlanmadı. Gemideki sığınmacıların Almanya, Fransa, Portekiz, ve Lüksemburg'a dağıtılmış olması da iyi bir şey. Zira aksi halde çoğu Avrupa devleti için bu kaçış öyküsü yine utanç verici bir biçimde sonlanabilirdi. Akdeniz ülkeleri İtalya ve Yunanistan kuzeydeki komşularına kızmakta haklı, zira mülteciler konusunda uzun süre kaderlerine terk edilmişlerdi. Ancak yine de Roma'nın izlediği tecrit politikası için bu geçerli bir neden değil."
Sudan'da aylar süren protestolar 11 Nisan'da Devlet Başkanı Ömer El Beşir'in askeri darbe ile görevden alınmasına yol açmıştı. Askeri Konsey ülkede istikrarın sağlanması için iki yıl geçici yönetim görevi yapacağını açıklamıştı. Ancak protestocular ülkeye sivil bir yönetim gelene kadar sokaklarda kalmaya devam edeceklerini söylüyor. Berliner Morgenpost gazetesi Sudan'daki gelişmelerle ilgili şu yorumu yapıyor:
"Arap Baharı 2.0 kısa sürede başarılı sonuç çıkaramayacak. Eski yönetiminin savunucuları zaman kazanmaya çalışıyor. Askeri yönetim, gösterilerin bu süre zarfında zayıflayacağı düşüncesiyle iki yıllık bir geçiş döneminde iktidarda olacaklarını belirtiyor. Cezayir'de ise şu an eski bir rejim maşası geleneğiyle polis geçen cuma göstericileri şiddetle bastırdı. Yani hem Sudan'da hem Cezayir'deki göstericilerin onları ne beklediğini biliyorlar ve buna da hazırlıklılar. İhtiyaç duydukları şey disiplinli bir şekilde direnmek ve bunu uzun vadeli gerçekleştirebilmek. Ancak asıl dayanıklılık sınavıyla henüz karşılaşmış değiller."
Koblenz'de yayımlanan Rhein-Zeitung da Sudan'daki gelişmleri yorumluyor:
"Namluyu elinde tutan iktidarı da kontrol ediyor. Generallerin uzun vadeli bir sistem değişikliği arzusunda olduklarına dair bir işaret henüz yok. İkinci önemli faktör ise sivil toplum. Demokrasi tecrübesi ise esasen buradaki hiç bir elitte yok. Ekonominin devleri ise mevcut gücünü diktatörlük sırasında nepotizmle (akraba kayrımcılığı) elde etmiş durumda. Devlet baskı aracı olarak kullanılmış durumda. Toplum içerisinde ise her üç kişiden birinin okuma yazması yok. İki yılık bir askeri iktidar özgürlük arayışındaki çoğu Sudanlı için bir çözüm olmasa da en azında ülkeye kısmi bir istikrar getirebilir."
MK,AÜ
© Deutsche Welle Türkçe