02 Mart 2025 21:31
Güncelleme: 02 Mart 2025 21:39
Abdullah Öcalan'ın çağrısı ve Kandil’in aldığı ateşkes kararının ardından Kürt siyasetinde kapsamlı değişim ve dönüşüm kapsamında harekete geçildi. Sorunun muhatapları, çözüme yönelik etkinlikler düzenlerken sürecin ruhuna uygun çalışma yapmak amacıyla DEM, Parti Meclisi ve eş başkanlarını topladı. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, “Çağrıyı kundaklamaya izin vermeyeceğiz” sözüne dikkat çeken Dem Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Sözlerini değerli buluyoruz. Sayın Bahçeli, sürece yönelik sabotajlara izin vermemenin yolu yasal düzenlemelerdir” dedi. Yeni dönemi “Değişim ve dönüşüm dönemi olarak” isimlendiren Bakırhan, Meclis’i işaret ederek, “Çağrı bekleniyordu evet yapıldı. Artık hukuki ve siyasi düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Meclis son 50 yılda çok önemli rol oynama ile karşı karşıyadır. Bu çağrının bir muhatabı da Meclis’tir" dedi.
Öcalan'ın silah bırakma ve örgütün feshine yönelik açıklaması iktidar ve muhalefet toplumun ezici çoğunluğundan olumlu tepki alırken, Güneydoğu’da kapsamlı görüşme ve soruna yönelik toplantılara kapı araladı.
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) tarafından 2013’ten bu yana Diyarbakır merkezli düzenlenen "Tigris Diyalogları" toplantısında; örgütün silah bırakması ve feshine yönelik gelişmeler ele alındı. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odasında düzenlenen toplantıda, "Kürt Meselesinin Çözümünde Ortaklaşmak", "Siyaset Çözümden Ne Anlıyor?" ve "Devletin, Kürtlerin ve Muhalefetin Çözüm Gerekçeleri Birbirine Ne Kadar Yakın?" başlıkları ele alındı.
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, DEVA Partisi Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Prof. Dr. Mümtazer Türköne, Prof. Dr. Mesut Yeğen, Prof. Dr. Mehmet Altan ve Kürt Çalışmaları Merkezi’nden Reha Ruhavioğlu‘nun konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, Öcalan’ın açıklaması, örgütün yanıtı ve sonrasında Kürt sorununa ilişkin yapılacak çalışmalar konusu kapsamlı olarak tartışıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan DİTAM Başkanı Mesut Azizoğlu, MHP lideri Bahçeli'nin açıklamaları, Öcalan'ın çağrısı ile Kürt meselesinde yeni bir aşamaya geçildiğini söyledi. Azizoğlu, bu gelişmelerin çözüm sürecine dair herkesin ortak bir kanaate varmasına olanak sağladığını belirterek, bundan sonraki süreçte tüm kesimlerin, Kürt meselesinin nasıl çözüleceği konusunda net görüşler ortaya koyması gerektiğini söyledi. Çözümsüzlüğün Türkiye’ye 100 yıldır kaybettirdiğini ifade eden Azizoğlu, şöyle devam etti:
“Kürt meselesinde çözümsüzlük 100 yıldır sadece Kürtlere değil bütün Türkiye’ye kaybettiriyor. 100 yıllık süreçte yaşananları, yapılan yanlışları doğru bir şekilde değerlendirmeden, diğer gerekçeleri ve talepleri göz ardı ederek, sadece tek bir gerekçe üzerinden bir çözüm aramak eksik bir yaklaşım olur ve çözüme ulaşmayı zorlaştırır. Bu sorunun çözüldüğü gün herkesin kendi gerekçesini bu çözümün içinde bulması gerekiyor.”
DEM, sürece ilişkin yol haritası hazırlamak için toplandı
Öcalan'ın çağrısı ve örgütün ateşkes kararı sonrası DEM Parti yönetimi, PM ve İl Eş Başkanlarını Ankara’da parti merkezinde topladı. Geniş katılımlı toplantının açılış konuşmasını Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan yaptı. Konuşmasında Öcalan'ın örgüte çağrısı ve çağrıya olumlu yanıt verilmesine dikkat çeken Bakırhan, “Bugün burada çok önemli bir tarihe tanıklık ediyoruz. Yaklaşık yarım asır önce, bugün bulunduğumuz kentte kurulan partinin lideri bir çağrı yaptı. Yeniden yapılandırma, dönüştürme çağrısı yaptı, yeni araç, gereçlerle demokratik bir zeminde sürecin gelişmesi gerektiğini söyleyen bir çağrıydı. Önemliydi. 50 yıldır süren çatışma zemininden çıkılmasını ve demokratik bir zeminde sorunların diyalog ve müzakere ile tartışılarak çözülmesine dönük bu çağrı önemliydi, olumluydu. Çağrı yapıldığı andan itibaren ulusal ve uluslararası kamuoyu tarafından yakinen takip edildi. Çatışmaların sürdüğü coğrafyamızda çatışmasız, şiddetsiz, savaşsız bir sürecin işaret edilmesi çok değerlidir, kıymetlidir, önemlidir. Biz de bu çağrıya çok büyük anlam ve kıymet biçtik. Hem Eş Genel Başkanlarla hem de giden heyet verdiği ilk demeçlerde aynı şeyi söyledik. Çağrının ismi de çok önemliydi. İsmi içeriğinden fazlasını anlatan başlıktaydı. Başlık Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıydı” dedi.
Çağrıyı çok anlamlı buldukları için çok büyük kıymet biçtiklerini vurgulayın Bakırhan, çağrının isminin de çok önemli olduğunu söyledi. Bakırhan’ın açıklamalarına ilişkin satır başları şöyle:
“Ülkenin dört bir yanında, her iki yakasında da halklar çok büyük acılar yaşadılar. Bunu sanırım en fazla gören, bilen, içinde olan sizlersiniz. Bu süreç tam da bu acıları gidermeye dönüktü, bir daha acı yaşanmasın diye yapılan bir çağrıydı. Önümüzdeki dönem acılarımız var evet ama acıları yarıştırmadan ortak geleceğimizi inşa etmek için tartışacağız, çalışacağız. Türkiye halkları bu acılardan sonra onurlu bir barışı fazlasıyla hak ediyor. Onurlu bir barış bu topraklara kesinlikle gelmeli. Sayın Öcalan'ın çağrısı da acı dolu geçmişe yapılan cesur ve tarihi bir müdahaledir. Kangrene dönüşmüş, acıya yol açmış Kürt-Türk ilişkilerini yeniden düzenlemek istiyor, bunun düzenlenmesi için yeniden bir adım atıyor. Bu çağrı kesinlikle boşta kalmamalı, uzatılan el havada kalmamalı. Bunun için hepimize, en fazla da PM’mize görev düşüyor, muhalefete görev düşüyor, iktidara görev düşüyor. Bu çağrı sadece bir çağrı olarak kalırsa yazık olur. Her birimizin bu çağrının anlamına ve önemine denk bir duruş göstermesi gerekiyor.
Çağrının somut adımlara dönüşmesi, siyasi ve hukuki düzenlemeler artık kaçınılmazdır. Çağrı bekleniyordu evet çağrı yapıldı. Çağrı sonrası örgüt olumlu ve pozitif bir cevap verdi. Artık hukuki ve siyasi düzenlemeler de bir an önce hayata geçirilmelidir. Ertelenmemelidir. Önüne kimi bahaneler konulmamalıdır. Bu konuda meclise tarihi bir rol düşüyor. Belki meclis son 50 yılda çok önemli rol oynama ile karşı karşıyadır. Bu çağrının bir muhatabı da Meclistir. Adımların atılması, yasal ve anayasal düzenlemeler için meclis çok önemli bir zemindir. Umarım önümüzdeki günlerde Meclis de bu konuda bir yol alır ve bu çağrıya uygun düzenlemeleri yapar.
Yeni bir hikâye yazma dönemindeyiz. Çatışmaların olmadığı, insanların yaşamlarını yitirmediği, bu ülkenin enerjisinin ve ekonomisinin boşa harcanmayacağı, bir arada eşitçe yaşayacağımız bir hikâyeyi yazmak bugün daha mümkündür. Onun için çok kıymetlidir. Bu sürece katkı sunmak, destek sunmak lazım. Bu süreç sadece alkışlarla ve eleştirilerle gidecek bir süreç değil. Biz alkışlıyoruz ama bize de büyük görevler düşüyor. Bunları da layıkıyla yerine getirmek için dünden daha fazla çalışması gerekenler bugün bu salonda oturan siz değerli PM üyeleri ve il eş başkanlarımızdır. Yine bu süreci eleştiren, karşı duran kimi çevreler de var yaygın olmasa da onları da bu tavırlarını tekrar gözden geçirmeye davet ediyorum. Allah aşkına 50 yıldır acılar yaratan, ülkeyi çürüten, çökerten bir sorunun, silahların ve çatışmaların ortadan kalkmasını sağlayacak bu çağrının neyine itiraz edilir, niye karşı çıkılır. Bunu anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Olsa olsa bunun tek bir sebebi olabilir. Demek ki bu çatışmalı ve acılı süreçten birileri palazlanıyor, rant elde ediyorlar. Başka bir anlamı yok. Çatışma ve şiddet olmasın demokratik zeminde sorunlarımızı çözelim önerisine kim niye karşı çıkabilir? Bu sorunun cevabını gerçekten keşke bilsek, anlasak.
Dolayısıyla alkışlanacak ve sadece desteklenecek bir süreç değil, herkesin sorumluluk alacağı, bu çağrının başarıya ulaşması için katkı sunacağı bir süreçte olduğumuzu da belirtmek istiyorum. Hiç kimsenin ama hiç kimsenin bu süreci heba etme gibi bir lüksü yoktur. Bu süreç heba edilmemelidir. Çağrı demokratik Türkiye isteyen herkese büyük sorumluluklar yüklüyor. Bu sorumluluktan kimse kaçmasın. Demokratik Türkiye deyip sonrasında çeşitli gerekçeler ve bahanelerle bu sürecin ilerlemesinin önünde engel olmak gerçekten Türkiye halklarına yapılacak en büyük kötülüktür.
Ülkemiz hep çoklu krizlerle tarif ediliyor. İlk defa çoklu krizlerle değil, çoklu kazançlarla anılacak, tartışılacak bir sürecin başlangıcındayız. Çoklu krizler yerine çoklu kazançların olacağı bir süreci birlikte yaşayacağız. Çağrıya sahip çıkmak gerçek Türkiye vatanseverlerinin ve yurtseverlerinin görevidir. Vatanseverim, yurtseverim diyenler en fazla bu çağrıya sahip çıkmalıdır. Bu vesileyle Sayın Öcalan’ın özgür çalışma ve yaşam koşulları da oluşturulmalıdır. Daha önce ce bunu defalarca söyledik. Bu çağrıyı yapan Sayın Öcalan’ın uygun koşullarda bu sürece katkı ve destek sunmasının bence yol ve yöntemi bulunmalıdır. Sayın Öcalan'ın demokratik mücadelesini özgür bir ortamda yürütmesi de aynı zamanda artık bir zorunluluktur. Bu süreç heba edilecek bir süreç değildir. Kağıt üzerinde kesinlikle kalmamalıdır. Kağıt üzerinde bu çağrıyı bırakacak olanlar tarih önünde çok büyük bir sorumluluk ve yük altına gireceklerdir. Çağrı yenme ve yenilme çağrısı değildir. En önemlisi de burasıdır. Kimsenin yendiği, kimsenin de yenildiği yok. Ama Türkiye’nin, halklarımızın kazanacağı bir süreç emrediyor bu çağrı. Bunu yenme ve yenilmeden çıkarıp ülkenin kazanacağı, ülkenin refah ve huzura kavuşacağı bir şekilde düşünmek lazım. Çözümü Kürtlere lütuf, Türklere zül olarak görmemek gerekiyor. Kimsenin lütuf yaptığı, kimsenin de kaybettiği bir süreç değildir.
Peki iktidar bu süreçte ne yapacak, devlet ne yapacak, çözüm projeleri nedir, bu meseleyi nasıl çözecekler? O konuda da toplumun kamuoyunun bizlerin de beklentisi var. Çağrı yapıldı, örgütü cevap verdi. Şimdi yanıt iktidar ve devletin kendisindedir. Buyurun, çağrının amacına ulaşması için sizler ne yapacaksınız sorusu orta yerde duruyor. Sayın Erdoğan, önceki gün çağrıyı sahiplenen bir açıklama yaptı. Bu çağrıyı baltalamaya çalışanlara müsade etmeyeceğini ifade etti ama zamana yayılmamalı. Somut adımlar atılmalı bu konuda. En büyük baltalamanın önüne, somut adımlar atmanın geçebileceğini belirtmek istiyorum.
En fazla da iktidara ve mensuplarına söylemek istiyorum. Yine Bahçeli’nin çağrıya ve PKK’nin tutumuna ilişkin vurgularını kıymetli buluyoruz. Dün açıkladı. "Bu çağrının kundaklanmasına izin vermeyeceğiz" dedi. Kıymetliydi. Evet izin vermemenin yolu kardeşlik hukukunu koruyacak demokratik ve hukuki güvencelerdir Sayın Bahçeli. O yüzden hukuki güvencelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Çünkü uzayan her süreç enfekte olmaya müsaittir. Geçmişte de görüldü, dünya deneyimlerinde de görüldü. Bu süreç uzatılarak enfekte edilmemelidir. Hepimize düşen en büyük sorumluluklardan biri budur.
Çağrı demokratik dönüşüm çağrısıdır. Değişim ve dönüşüm herkes içindir. Değişim ve dönüşüm sadece iktidar için demek eksik kalır. Bizi de ilgilendiren bir meseledir. Bir rotadır değişim dönüşüm. Bu çağrı aynı zamanda bizleredir. Onun için bugün toplandık. Fikriyatımız ilkelerimiz nettir, duruyor. Bu konuda bir esneme yok. Zaten ilkelerimiz fikriyatımız biliniyor. Demokratik eşitlikçi adil bir Türkiye’de herkesin kendi kimliği ve inancıyla eşitçe özgürce yaşadığı fikriyat orada duruyor, burada bir geri adım yok ama bu çağrının hayata geçmesi için bizim de yapmamız gerekenler var. Biraz önce zehirli dili, 40 yıl önceki o klişe dili eleştirmiştim. Bizim de dilimize tavrımıza dikkat etmemiz, eksiklerimizi cesurca ele almamız, yeni bir yol açacak bir dile, pratiğe, eylem ve etkinliğe ihtiyacımız var. PM’miz, örgütümüz bu konuda tecrübelidir, eminim iyi bir dil, pratik örgütlenme, 85 milyonu bu meseleye dahil edecek bir planlama ile en büyük katkıyı biz bu sürece sunacağız. Asrın çağrısına uygun, asrın dönüşümünü bizler de hep birlikte herkes sağlamak zorundadır. “
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "terör eylemlerine son vererek lağvedilmesi" çağrısı yaptığı PKK'nın lideri Abdullah Öcalan, aylardır beklenen çağrıyı yaparak, PKK'nın kendini feshetmesi ve tüm grupların silahları bırakması gerektiğini açıkladı. Öcalan'ın çağrısında "Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanı'nın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihî sorumluluğunu üstleniyorum" ifadeleri yer aldı. Öcalan, "Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın" dedi.
Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısına ek olarak gönderdiği "Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz, pratikte silahların bırakılması ve PKK'nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir" notu da okundu.
PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'ın, PKK'nın kendini feshetmesi ve tüm grupların silahları bırakması yönündeki açıklamasından sonra, PKK Yürütme Komitesi, Abdullah Öcalan’ın çağrısına katıldıklarını ve gereklerini yerine getireceklerini belirtti. Komite, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını da istedi.
PKK Yürütme Komitesi, 1 Mart'tan itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiklerini belirterek, saldırı olmadıkça hiçbir silahlı gücün eylem yapmayacağını vurguladı.
© Tüm hakları saklıdır.