T24
Beyoğlu Pera Palas’ta Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) önde gelen isimlerinden Nick Malyshev buluşması... Türkiye’nin OECD raporlarında yaşadığı gerilemeyi anlattığı konferanstan henüz çıkmış. Buluşmada söyledikleri de çarpıcı. Ankara’nın OECD’den ‘uzun ve yavaş da olsa kopuşunu’ can sıkıntısıyla anlatıyor.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Düzenleyici Politikalar Bölüm Başkanı Nick Malyshev, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesinden bu yana kurumun e-postalarına yanıt alamadığı zamanlar olduğunu ve Türkiye’nin koltuklarının boş kaldığı toplantılar olduğunu ifade etti.
OECD, raporları için topladığı verileri kamuya yapılan anketlere değil, devlete gönderilen bir soru setine verilen resmi yanıtlara dayandırıyor. Malyshev, geçmişte OECD’nin soru setiyle Başbakanlık Ofisi’nin ilgilendiğini söylerken, yeni sistemle beraber süreçte birlikte çalıştıkları isimlerle iletişim kurmakta zorluk çektiklerini ifade etti.
Beyoğlu’nda Pera Palas’ta altı gazeteciyle bir araya gelen Malyshev, sene içinde OECD’nin verileri değerlendirmek için sıklıkla toplantılar düzenlediğini ifade ederken, “Gitgide bu toplantılara Türkiye’den kimse katılmamaya başladı, bu yüzden giderek temas kurmak zorlaşıyor” ifadelerini kullandı. OECD Düzenleyici Politikalar Bölüm Başkanı, “Geçmişte öğrenmeye ve gelişmeye olan ciddiyet daha yüksekti, şimdi bırakın beraber çalışmayı toplantıya katılımlarda bile sıkıntı yaşanıyor.” dedi.
Argüden Yönetişim Akademisi Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Yılmaz Argüden de Malyshev’in toplantıya katılım ile ilgili söylediklerini doğrulayarak bu toplantılara OECD’de üstlendiği rol sebebiyle sıklıkla kendisinin de katıldığını söyledi ve “Her zaman değil, ama sıklıkla boş iki koltuktan biri Türkiye’ye ayrılan oluyor" diye konuştu.
60 yıllık üye Türkiye listenin dibinde
Bazı ülkelerde OECD ile doğru paylaşımlar yapılması için süreçten sorumlu bakanlıklar bile kurulduğunu belirten Argüden, Türkiye’nin neredeyse OECD’nin her kategorisinde son 5’te yer aldığını aktardı. Malyshev kategorilerde son sıralarda yer alan ülkelerin genelde OECD’ye son senelerde katılmış, 5 yılın altında teması olan Kolombiya, Kosta Rika gibi ülkeler olduğunu belirtti. Örgüte neredeyse 60 yıldır üye olan Türkiye ise OECD’nin kurucu üyelerinden biri.
Toplantıda Türkiye’nin Parlamenter Sistem’den Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçmesi sebebiyle 2019 raporunda yeni bir düzenleme yapılacağı belirtildi.
Türkiye’nin OECD ile olan temasının giderek azaldığını vurgulayan Malyshev, Türkiye’nin 10 seneden kısa bir süre önce kendi departmanına çalışması için kalıcı personel bile gönderdiğini ifade etti.
"Bir sineği balyozla öldürmek çok pahalıdır”
Argüden, görüşmeden önce yapılan konferansta akademisyen Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun kanun hükmünde kararnamelere dikkati çektiğini ifade etti. Kalaycıoğlu’nun 2002-2011 arasında hiç KHK çıkartılmadığını hatırlattığını aktaran Argüden, “Meclisin çalışması ve yasamada konuların yeteri kadar irdelenmesinin gündemden düşmeye başladığını” dile getirdi. Argüden torba yasalarla ilgili bir eleştiride bulunarak, giderek sık karşılaşılan bu sistemin şeffaflığı ortadan kaldırdığını ifade etti. Argüden yasama sürecinin hızlı işlemesinin de hatalara yola açtığını ve düzeltme gerektirdiğini ifade ederken, “Bir sineği balyozla öldürmek çok pahalıdır” diyerek sürecin daha hassas işlemesi gerektiği değerlendirmesinde bulundu.
Gazeteciler ile olan toplantıdan önce yapılan konferansta da ‘Kamuda Karar Alma Süreçleri Değerlendirilmesi 2018 Raporu’nda Türkiye’nin 2015 yılındaki sıralamanın gerisine düştüğüne dikkat çekildi.
Açıklanan raporda Türkiye’nin üç başlıkta da gerileme yaşadığı gözlemlendi.
Türkiye, 2015 yılında açıklanan raporda paydaş katılım sürecinde 34 ülke arasında 16. sıradayken, 2018 raporunda çok ciddi bir düşüş yaşayarak 38 ülke arasında 32. sıraya geriledi. Etki analizinde 2015’te 29. sıradayken, 2018’de 35. sıraya gerilendi. Benzer bir durum uygulama sonrası değerlendirmede de gözlemlendi; Türkiye 2015’e kıyasla 2 sıra gerileyerek 35.’liğe düştü ve bu kategoride sondan üçüncü oldu.
Malyshev konferansta “Türkiye’nin her üç alanda da gelişim alanı olduğunu” dile getirdi.
Rapordaki verilerin de detaylandırıldığı küçük toplantıda katılımcılar gazeteciler karşısında eksiklik sözcüğünü kullanmamaya özen göstererek, Türkiye’nin bu konularda “gelişime açık” olduğunu vurguladı.