Gündem

Oğlunu Çorlu tren katliamında kaybeden Mısra Öz: Bu dosyaya bakan her bir savcının, her hâkimin adını tarihe yazdıracağız!

01 Eylül 2023 17:45

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018 yılında meydana gelen, 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği ve 300’den fazla kişinin yaralandığı tren katliamına ilişkin davanın 23 Kasım’a ertelenmesinin ardından aileler ve avukatlar mahkeme önünde açıklama yaptı. Oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Öz, “Bu dosyaya bakan her bir savcının, her bir hakimin adını tarihe yazdıracağız. Bir gün ya utanç tablosunda bu isimlerini okuyacak çocukları, evlatları ya da adaleti sağladıkları için teşekkür edecekler. Biz hepsinin adını tarihe geçeceğiz” dedi.

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz 2018 yılında meydana gelen, 7’si çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği ve 300’den fazla kişinin yaralandığı tren katliamına ilişkin 13 sanığın yargılandığı davanın bugün 15'inci duruşması yapıldı. Çorlu 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi, dosyanın esas hakkında mütalaanın hazırlanması için savcılığa gönderilmesine ve üst düzey yetkililer hakkındaki suç duyurusunda bulunulması talebinin reddine karar vererek duruşmayı 23 Kasım 2023 tarihine erteledi.

TIKLAYIN - Çorlu tren faciası davası 23 Kasım'a ertelendi

"5 yıl oldu, acı içinde yanıyoruz"

Kararın ardından aileler ve avukatlar, duruşmanın yapıldığı Çorlu Halk Eğitim Merkezi önünde açıklama yaptı. Hakan Sel’in babası ve Oğuz Arda Sel’in dedesi Necmettin Sel, şunları söyledi:

“Sayın Cumhurbaşkanımız bana söz vermişti adalet yerine bulacak diye. Maalesef Sayın Cumhurbaşkanımız, size sesleniyorum, adaleti 6’ncı yılda 15’inci mahkemede bulamadık. Sayın Adalet Bakanı’ndan da talep ediyorum. Üst düzeydeki genel müdür, bakanın bizim mahkememize, karşımıza çıkmasını talep ediyorum. Bu 25 canın hesabını versinler, sakat kalan insanların hesabını versinler. Yazık değil mi? Biz 5 yıl oldu, acı içinde yanıyoruz, tutuşuyoruz. Evladımız yok, canımız yok. Ne olacak bu işin sonu? Böyle mi sürüp gidecek? Yani ben bu adaleti bulamadığım için çok üzgünüm.”

"Gerçek sorumlular yargılansın diye mahkeme salonlarına gidip geldik"

Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Öz de şöyle konuştu:

“15’inci duruşmada, içeride artık biz ailelerin söyleyecek bir sözü kalmadığı için hiçbirimiz bir beyanda bulunmadık. Bir söz söylemedik çünkü sözümüz bitti artık. Şunu söylemek gerekiyor ki mahkeme heyeti de artık bize şu tabloyu çiziyor. ‘Biz elimizdeki mevcut sanıklarla bir karara varacağız. Elbet bu duruşmanın sonu geldiğinde fakat takipsizlik kararını kaldıracak olan Cumhuriyet Başsavcılığı’dır’ diyor. Biz içerideki 13 sanığın yeterli olduğunu düşünmediğimiz için; suçun, ihmallerin sebeplerinin genel müdürlükten kaynaklandığını düşündüğümüz için bugüne kadar gerçek sorumlular yargılansın diye bu mahkeme salonlarına gidip geldik. Davamız 23 Kasım 2023’e ertelendi. Biz o gün gelene kadar gerekirse Çorlu Adliyesi’nin önünde, gerekirse Adalet Bakanlığı’nın önünde, gerekirse TCDD’nin önünde, gerekirse İsa Apaydın’ın kurmuş olduğu o şirkette, Ulaştırma Bakanlığı’ndan aldığı ihale dosyalarını teker teker kaptığı şirketinin önünde nöbet tutmasını da biliriz.

"Biz hâlâ 8 Temmuz 2018 yılındayız"

Adalet gerçekten sağlanana kadar Türkiye’deki adalet sisteminin içinde bu olay çözülmeden Anayasa Mahkemesi’ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de gidemiyoruz. Elbet gideceğiz oralara fakat bugün karşımıza tanık diye getirdikleri kişinin bile vermiş olduğu beyanlarda her şey eline ayağına dolandı. ‘Yol bekçisi yoktu. Eleman açığı vardı’ dedi ve biz bunları yıllardır dinliyoruz. 15 duruşmadan bahsediyoruz. Biz adalet istiyoruz. Adaleti bulana kadar, adaletin üzerinden siyasi baskıyı kaldırana kadar, günün sonunda şunu söylüyoruz. Günün sonunda herkes evine çekildiğinde evladını kaybeden bizleriz. O acıyı biz çekiyoruz. Biz yaşıyoruz. Hiç kimse kaldığımız yerde değil. Biz hâlâ 8 Temmuz 2018 yılındayız. Bu kadar kolay değil birilerini aklamak.

"Adalet rayların altında kalmasın"

İçeriye getiriyorlar sanıkları. Önüne bin tane koruma ordusu seriyorlar. Tabii ki onların da canının teline zarar gelmesin istiyoruz. O ayrı konu ama adalet karşısında içeride çürümeleri gerekiyorsa çürüsünler. 25 insanı korusaydılar bugün bizim yanımızda olacaklardı ama hâlâ görevlerine devam ediyorlar, para alıyorlar, hayatlarına devam ediyorlar; delillere, dosyalara ulaşıyorlar Devlet Demiryolları’nda çalışıp. Bunu kabullenemiyoruz. Kabullenecek bir şey yok. Kaybettiğimiz bizim evlatlarımız. Bundan sonra o takipsizlik kararı kalkana kadar her birinin adını, bu dosyaya bakan her bir savcının, her bir hakimin adını tarihe yazdıracağız. Bir gün ya utanç tablosunda bu isimlerini okuyacak çocukları, evlatları ya da adaleti sağladıkları için teşekkür edecekler. Biz hepsinin adını tarihe geçeceğiz. Bunun için de bu mücadele devam edecek. Adalet rayların altında kalmasın. Sesimize ses olduğunuz için teşekkür ediyoruz.”

"Bugün yine masallar dinledik"

Kızı Bihter Bilgin ile kardeşlerini ve 6 aylık yeğenini kaybeden Zeliha Bilgin, siyasetin elini adaletten çekmediği sürece adaletsizliğe mahkûm olduklarını belirtti. Bilgin, “8 Temmuz tren katliamı ailesi olarak 5 yıldır devam ettiğimiz bu adalet mücadelesinde sizler de bizlerle birlikteydiniz. İnanın, bu adalet mücadelesini her bir birey için yaptık, savaştık, bulmaya çalıştık ama bugün yine masallar dinledik. Hep aynı hikâye, hep aynı terazi. Üst düzey, hâlâ ısrarla korunmaya devam ediyor. İstedikleri kadar korusunlar. Burada üst düzey yöneticiler adaletin önüne çıkmadığı sürece 8 Temmuz tren katliamı davası kapanamaz” dedi.

"Araştırılsa daha çok insan öldüğü görülecek"

Oğuz Arda Sel’in dedesi Mehmet Öz, adli yıl açılış günü nedeniyle Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yargı mensuplarına gönderdiği mesaja dikkat çekti. Öz, şunları dile getirdi:

“Bugün Adalet Bakanı bir açıklama yapmış, ‘Adalet doğrultusunda adaletli olun’ diye. Adaletsizliğin kitabı bu adliye salonunda yapıldı. Çorlu tren katliamı aileleri, anneleri uğradığı haksızlığı bu adliye sarayında gördü. Savcılık neden takipsizlik veriyor? Üst makamlar yargı önüne neden getirilmiyor? Bunun tek sebebi var, siyasetin adaletin üstünde olması. Siyasiler adaletin üstünden ellerini çektiği zaman her şey gün yüzüne çıkacak. Burada dava görülmediği takdirde, bu dava adaletsizlikle soruşturulmadığı takdirde Meclis’teki vekillere sesleniyorum. Tekrar Meclis Araştırma Komisyonu kursunlar, tekrar bu davayı araştırsınlar. Bu dava kapatılamaz. 25 insan öldü, 7’si çocuk. Araştırılsa daha çok insan öldüğü görülecek. Yani biz bu yazışmalardan görüyoruz birçok insanın öldüğünü fakat ispatlayamıyoruz.

"Şanlı Türkiye Cumhuriyeti dünyaya rezil oluyor, 25 insanın hakkını koruyamıyor"

Çoğu insan yaralandı, davaya gelemez. Herkes işinde gücünde, davaya gelemiyor. 5 senedir biz tırnaklarımızla kazıdık buraya geldik. Bir 5 sene daha mücadele ederiz. Bu iktidar gittiği zaman bu dava çözülecek. Biz bu saatten sonra adliyenin önünde, savcılığın önünde adalet mücadelesine devam edeceğiz. Her birimiz tek tek adalet isteyeceğiz. Sizin yaptığınız adalet vermek, dağıtmak değil, insanların canını yakmak. Dünyaya rezil oluyorsunuz. Koskoca şanlı Türkiye Cumhuriyeti dünyaya rezil oluyor, 25 insanın hakkını koruyamıyor. Benim evladım nerede? Verin benim evladımı. Adaletten, haktan, hukuktan bahsediyorsunuz. Türkiye’nin büyüdüğünden bahsediyorsunuz. Adaletiniz yok ki. Büyüseniz ne olur büyümeseniz ne olur?”

"Adalet sağlanana kadar mücadelemize devam edeceğiz"

Ailelerin avukatı Selvi Yüzbaşıoğlu, duruşmaların seyrine ilişkin şunları anlattı:

“Duruşma boyunca tüm deliller, tüm bilirkişi raporları, üst düzey yöneticileri işaret ederken, onların sorumluluklarına işaret ederken bu üst düzey yöneticileri, başta İsa Apaydın olmak üzere maalesef mahkeme önüne getiremedik. Bu takipsizlik kararlarına karşı itirazlarda bulunduk. Bugün maalesef mahkeme, dosyayı savcılığa mütalaa için gönderdi. Bu, şu demek oluyor bizler için. Bu yargılama göstermelik bir yargılama, verilecek olan cezalar da göstermelik olacak fakat biz mücadelemize devam edeceğiz. Sulh Ceza Hakimliği’nin takipsizlik kararı kaldırılana kadar gerekirse her gün nöbet tutulacak. Adalet sağlanana kadar mücadelemize devam edeceğiz.”

Avukat İşler: 6 senedir soruşturmanın fiilen engellenmesi net bir iradedir 

Avukat Evren İşler, bugünden geriye bakınca hiçbir şeyin değişmediğini gördüklerini söyledi. İşler, şöyle konuştu:

“8 Temmuz akşamı Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı ne yaptıysa bugün aynı şeyi yapmaya devam ediyor. 6 senedir soruşturmanın fiilen engellenmesi, üst düzeyde sorumlu oldukları açık, net olan kişiler hakkında iddianame düzenlenmemesi çok açık, net bir iradedir. Bu iradeyi Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı ilk günden bugüne sergiliyor. Aynı Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı, aileler hakkında, avukatlar hakkında, milletvekilleri hakkında, gazeteciler hakkında dava açmak için hiç tereddüt etmez iken 25 insanın katillerini ısrarla koruyor. Şimdi çok söyledik, çok konuştuk. Bugün belki bakacağımız şey şu. Bu duruşma salonunda görevli olan duruşma savcısı da aynı iradeye mi teslim olacak yoksa hukukçu olduğunu, üstünde cübbe taşıdığını, kamu adına mütalaa verdiğini hatırlayıp dosyanın layığı neyse ona göre bir mütalaa verecek mi? Bugünün sorusu bu. Eski sorularımız baki. Eski sorularımızın hiçbirisi cevaplanmadı. Bu iradeyi kullanan savcıların kim olduğunu biliyoruz. Bu ama iradenin ne şekilde gerçekleştiği elbet bir gün ortaya çıkacak. Elbet kimin ne vasıtalarla, kimlerin üstünde nasıl baskı kurduğu elbet ortaya çıkacak. Bilirsiniz gerçeklerin kötü bir huyu vardır, çıkarlar ortaya.

"Bu hesap kıyamete kalmaz"

Bu da ortaya çıkacak ama 6 senedir evlatlarının, eşlerinin acısıyla yaşayan bu insanların artık bir şeyi beklemeye, adaleti daha fazla aramaya mahkûm edilmesi gerçekten çok büyük bir haksızlık. An itibarıyla şunu görüyoruz. Bir siyasi iradenin çok net bir şekilde yargılamanın üst seviyeye yürümemesi için elinden geleni ardına koymadığını görüyoruz. Ne onların yaptığının sonu gelir, bunu da biliyoruz ama şunu da onlar bilsinler. Ne bu mücadele sona erer ne bu insanların acısı, öfkesi biter ne de bu hesap kıyamete kalır. Onlar da bunu bilsin. 23 Kasım’a kadar önümüzde iki tane aşama var. En önemlisi takipsizlik kararının kaldırılmasıdır. Bu olmadan, üst düzey sorumlular yargılanmadan buradan çıkacak her tür karar eksiktir, hatalıdır, yanlıştır. Şimdiden bu yargılamanın boşa çıkması anlamına gelecektir. İkincisi de umudumuz, duruşma savcısının soruşturma savcılarından farklı olarak dosyanın hakkını vermesi, dosyada en azından yargılatabildiğimiz bu sanıkların hak ettikleri şekilde cezalandırılması yönünde adım atmasıdır. 23 Kasım sabahı tekrar burada olacağız.”