30 Eylül 2022 09:11
Güncelleme: 01 Ekim 2022 09:24
T24 Haber Merkezi
Narkotik polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra işkence gören ve emniyete yeniden çağrılınca intihar ederek yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın ölümünden 12 yıl sonra açılan davanın ilk duruşması İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nin küçük olması gerekçesiyle 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Sanık polisler, kendilerine yöneltilen sorulara "Hatırlamıyorum" yanıtları verdi. Yaşamını yitiren Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, "Bu sanıkların işlediği eylemler neticesinde ailemi kaybettim. Sanıkların 12 yıldır adaleti nasıl kandırdıkları yargılanmalarını gerektirir" dedi. Sanık polis Muhammed Ongun'un avukatının, "Onur uyuşturucu kullanmasaydı bu olaylar yaşanmazdı" açıklamasına karşılık mahkeme salonundan yuh sesleri yükseldi. Duruşmanın 2 Aralık 2022 saat 14:00’a ertelenmesine karar verildi.
Davayı, CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Turan Aydoğan, TİP milletvekilleri Sera Kadıgil, Ahmet Şık, HDP milletvekili Garo Paylan ve Barış Akademisyenleri takip etti.
Duruşma salonunun küçük olduğu gerekçe gösterilerek İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gazeteciler alınmadı. Güvenlik görevlileri ile gazeteciler arasında tartışma çıktı. Milletvekilleri araya girerek ortamı sakinleştirdi. Mahkeme başkanı daha büyük bir salonda duruşmanın görülmesi için başvuruda bulunduğu belirtildi.
Mahkeme başkanının başvurusunun ardından İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi salonuna geçildi, gazeteciler de duruşma salonunda yerini aldı.
Sanık polis memurları Yunus Başay ve Muhammed Ongun, Onur Ülker SEGBİS ile duruşmaya katıldı. Şüpheli bilirkişi Zafer Kökdemir de duruşmada hazır bulundu.
Sanık Yunus Başay savunmasında, “Çok uzun zaman geçti. Hatırlamıyorum. Daha önceki verdiğim ifadelerden hatırlıyorum. Olay zamanı ekip şoförü olarak çalışıyordum. Ekip şefimiz Soner Gündoğdu ‘Tutanaklarda sorun var’ dedi. Salih Bahar’a ‘Tekrar Onur’u çağır tekrar imza atsın’ dediğini hatırlıyorum. İlk dosyada imzam olup olmadığını hatırlamıyorum. İkincisinde imzam var. İfadesini ben almadım. Bu olayda sadece ekip şoförlüğü yaptım. Gözaltına alınma sırasında orada mıydım hatırlamıyorum. Belge değiştirme sırasında ekipte çalıştığım Soner Gündoğdu ve Salih Bahar vardı. Başka kimin olduğunu hatırlamıyorum. Sadece kendi ekibimi biliyorum. Ekibimde sadece Salih ve Soner vardı." dedi.
Savcının “Soruşturmaya nasıl başladınız?” ve mahkeme başkanının “Şahsı (Onur Yaser Can) siz mi aldınız?” sorularına da sanık Yunus Başay “Hatırlamıyorum” yanıtını verdi.
Ezgi Sevgi Can, polis Başay'a "Onur'un yakalanma işleminde yer aldınız mı?" diye sordu. Başay, "Biz yakaladık" dedi. Mahkeme başkanı, Başay'a "Biraz önce sordum "Hatırlamıyorum" dediniz." demesinin üzerine "Hatırlıyorum efendim" yanıtını verdi.
Mahkeme başkanı "Bu olayda arabaya alındıktan sonra ne oldu, işlemler sırasında nezarethane aldınız mı?" sorularını yöneltti. Yunus Başay, işlemler sırasında Yaser'i nezarethaneye almadıklarını, yakalama esnasında üstünü aradıklarını belirtti. Uyuşturucu bulunup bulunmadığı sorusuna üzerine Başay, hatırlamadığı belirtti, tutanakları Salih Bahar'ın tuttuğunu söyledi.
Ezgi Sevgi Can sanığa, "Yakalamayı nasıl yaptınız" sorusunu yöneltti. Yunus Başay, teknik takip ve soruşturmanın olduğunu öne sürdü, talimatı kimden aldığını hatırlamadığını söyledi. Başay, "Örgüt soruşturmalarında teknik takip olur" diye konuştu.
Avukat Mehmet Ümit Erdem, Yunus Başay'a "Hakan Karakuru örgütüne yapılan teknik takibe yapılan bu operasyonu kim yönetti talimatı kim verdi, bu amir Hakan Aydın olabilir mi?" diye sordu. Başay, operasyonu kimi yönettiğini de hatırlamadığını söyledi. Hakan Aydın'ın olabileceğini kaydetti.
Avukat Erdem'in "Tutanaklardaki eksik denilen yerler nelerdi neden tekrar çağırıp imza attırdınız Onur’a, Onur'un ifadesinde beğenilmeyen bir kısım olduğu için mi tekrar çağırdınız?" sorularına Başay, "Benim bilgim yok orada değildim, sadece tarih ve saat yanlıştı" yanıtını verdi.
Avukatın ardından mahkeme başkanı da tutanakla ilgili Başay'a, "Neden değiştirdiniz? Kendiniz tutanak tutarak tarih ve saat değiştirildi diye imza atabilirdiniz. Neden yapmadınız da tekrar çağırdınız?" diye sordu. Başay bu soruya da "Hatırlamıyorum" yanıtını verdi.
Başay, sanık bilirkişi Zafer Kökdemir'i tanımadığını ve ilk defa gördüğünü dile getirdi.
Şüpheli polis Muhammed Ongun savunmasında, "CMK 135 ile dinleme kararı verildi. Örgütle ilgili ara yakalamalar oldu. Onur da uyuşturucu madde alırken takibe takıldı. Amirimize haber verdik. Onlar da sokaktaki ekibimize haber vermiş. Onlar da yakalamış. Üstünde uyuşturucu madde çıkmış. İşlemler yapılmış karakolda. Ben teknik kısımda görevliyim. Eve gidecektik. Geç saatlerdi. Onur Ülker (şüpheli diğer polis) üst aramasını yapılmasını söyledi Onur'un. Onur'un üstünü aradık. 2013 yılında verdiğim ifadede de sadece üst tarama tutanağında imzam var. Bu tutanak değiştirilmedi. Bilirkişi raporu var. Onur'un da imzası var. Bu dosyada başka bir imzam yok. Salih Bahar ve Soner Gündoğdu hakkında yapılan soruşturmada hakkımızda da soruşturma açıldı Salih ve Soner'e verilen mahkûmiyet kararına baktığımızda aynı bilirkişi raporudur. Benim başka bir belgede imzam yoktur. Beraatimi talep ediyorum" ifadelerini kullandı.
Ongun savunmasına şöyle devam etti:
"Galiba TRT önüydü. Tutanağı tam hatırlamıyorum. Kaba üst aramasında da uyuşturucu madde yakalanmış olabilir. Savcının arama talimatı var. Bir miktar madde geçirdik ilk aramada. Karakolda da tekrar aradık. Karakolda tekrar uyuşturucu madde bulmadığımızı hatırlamıyorum.
Torbacı dediğimiz kişinin telefonunu ve bununla iştiraklı olanları takip ediyoruz. Savcının talimatıyla bu organizasyonu deşifre edin denir. Torbacıyı dinledik. Onunla konuşanları takip edip ara ara yakalama yaparız. Torbacıyla konuşur malı alır torbacı gidince biz de alanı yakalarız soruşturma için. Onur'dan sonra başka bir kişiye de uyuşturucu satmıştır torbacı, yine uyuşturucuyu alanı yine yakalar işlem yaparız delillendirmek için"
Savcı, Ongun'a uyuşturucu maddeyi nasıl tespit ettiklerini sordu. Ongun, "Ben olay yerimde yoktum. Şubedeydim. Hatırladığım kadarıyla uyuşturucu madde ele geçirildiğini hatırlamıyorum. 13 yıl geçmiş İlk aramayı yakalama ekibi yapar. Orada da yakalama ekibi yaptı. İkinci çağırılmasından 3-4 ay sonra bizim hakkımızda soruşturma açılımca haberim oldu. İkinci çağrılmasında herhangi bir ilgim yok. Bilgisayar açılınca şifre gelir. Şifreyi 3-4 kişi bilir. Benim ekranımdan sisteme girilmiş. Bu ara yakalamaları ben yapıyorum. Bu da öyle bir soruşturma olduğu içim benim bilgisayarımdan yapılmıştır. Dosya takibine devam etmek için." açıklamasını yaptı.
Savcının ardından konuşan Ezgi Sevgi Can, "Teknik takibi nerede yapıyordunuz? Yakalatmayı başka bir ekibe yaptık diyorsunuz. Kim yaptı yakalamayı kim verdi emri?" dedi. Ongun sorulara ilişkin olarak, "Bunlar bizim için mahrem konular. Israr ederseniz cevaplarım. Hem sahada hem emniyette yapıyoruz teknik takibi. Ama bu olayda nerede yapıyorduk hatırlamıyorum." ifadesini kullandı. Ongun kısım amirinin Hakan Aydın olduğunu belirtti.
Ongun şunları kaydetti:
"İfadelerim olayın sıcağıyla dosyada mevcuttur. Şuan hatırlıyor olsam anlatırdım. Uyuşturucu madde üzerinde çıkan birini aramak benim görevim talimat almam."
Ongun, Onur Yaser Can'ı hangi polisin karakola getirdiğini hatırlamadığını, metrobüse ise kendisinin bıraktığını dile getirdi.
Ongun, Onur Yaser Can'ın avukatını iki kere aradığını ve neden intihar ettiği sorusunu yönelttiği iddiasını reddetti.
Avukat Erdem, çıplak aramaya ilişkin olarak, "Samimi ifade veren birini neden tekrar çıplak aradınız?" dedi. Sanık polis, "Birçok farklı suç unsuru ele geçirildiğini gördük. Burada usulsüz bir işlem yok. Şu an hâlâ görevime aynı şekilde yaparak devam ediyorum." yanıtını verdi. Ongun, kanunun kendisine verdiği yetkileri kullandığını söyledi.
Ongun şunları kaydetti:
"Eğer güvenlik problemi yoksa şahıs alındığında üst araması yapılır. Onur ile ilgili güvenlik problemi yoktu. Muhtemelen öyle oldu. (Şüpheli polis memuru onur Ülker ile) Birlikte miydik tek miydik hatırlamıyorum. Soner Gündoğdu dedi ki "Tarih hatası var değiştirin " dedi. Ben olsam kısım amirine bilgi verir miyim, vermem. Bunun cevabı Soner Gündoğdu’da."
Ongun da sanık bilirkişi Zafer Kökdemir'i tanımadığını söyledi.
Ongun'un ardından sanık polis memur Onur Ülker de savunmasını yaptı. Ülker, "Suçlandığımız konu resmî evrakta sahtecilik. Bu olayla ilgili takipsizlik kararım var. İtiraz sonucu tekrar görüldü ve onandı. Yeni bir delil yokken aynı suçtan yargılanma yapılmasını usulen doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Bu dosyada 2-3 evrakta imzam vardır. Evraklar ile ilgili bilirkişi raporunda değişiklik yoktur." diye konuştu.
Ülker, yakalama ekibinde olmadığını, ekip amirinin şoförlüğünü yaptığı bilgisini paylaştı. Onur Yaser Can'ın ikinci kez çağrılmasında imzası, katkısı ve bilgisi olmadığını kaydetti.
Ezgi Sevgi Can, savunmasını veren üçüncü polise de abisinin kimin yakalandığını sordu. Ülker, "Konu başka noktalara çekilmeye çalışıyor. Bizim konumuz resmî merakta sahtecilik konusudur. Önceki ifadelerimde sabittir." yanıtını verdi.
Ezgi Sevgi Can, "Sorgu odasındaki kamera kayıtlarının bozuk olduğu söylendi. Birkaç görüntü verildi bize. Babam tek tek 2010'da verilen beyanlarım yalan olduğunu ortaya çıkardı. Onur Ülker abimi yakalamıştır. Abimin üst aramasında bulundunuz mu?" ifadesini kullandı.
Sanık polis Ülker, "Üst aramasında ele geçirilen malzemeleri ben yazdım. Olay nereye varılmak isteniyor." görüşünü savundu.
Avukat, "O gün yakalamayı Hakan Aydın (şüpheli polis) "Ben yaptım" dedi. Siz de şoförüyüm dediniz. Ona eşlik ettiniz mi yakalama anında?" sorusuna, Ülker, "Hakan Aydın kısım amiridir. Yakalamayı o yapmaz." yanıtını verdi. Avukat olayla ilgili fotoğrafın olduğunu ve yakalamayı Ülker'in yaptığını hatırlattı.
Onur Ülker, "Fotoğrafı görmüyorum. Başka beyanda bulunmak istemiyorum. Resmî evrakta sahtecilikten yargılamıyorum. Olay farklı yere çekilmek isteniyor." düşüncesini dile getirdi. Bunun üzerine avukat, "Nereye çekmek istiyoruz?" dedi, Ülker cevap vermek istemediğini söyledi.
Avukat, "Kendinizi arama sürecinin dışında özellikle tutmanız neden? Hukuksuz bir arama olduğunu mu düşünüyorsunuz?" ifadesini kullandı, Ülker, "Üst arama tutanağı bana ait. Başka bir şey söylemek istemiyorum." diye konuştu.
Şüpheli bilirkişi Zafer Kökdemir savunmasında, "Bu olaydan sonra narkotik bilgisayarı araştıran bilirkişiyim. Savcı ile gittik. 'Bilgisayardan ifade tutanağı arıyoruz' dedi, 'Bakalım' dedik. Bilgisayarları araştırdık. Onur'un belgelerini buldum. Bir CD 'e attık bulduklarımı. İmaj kaydı vardır. Fiziki imajda kopyalarsın. 700 mg CD’de imaj hatası olmaz. Kopyalamadır. Mantıksal imajdır. Bilgisayarın kopyasını alamazsınız. 6 ay sürer. Bir CD aldık 700 megabayt. Savcı 'Ben bunu arıyorum, çıktı alalım' dedi. Yazıcı yok. CD yaptık. 'Savcım bu CD'yi ne yapalım' dedim. 'Benim işim bitti CD ile' dedi. Çıktıyı dosyaya bıraktık o kadar. Ortada imaj yok. Ben ne yapayım CD'yi. Tarafları tanımam kimseyi tanımam." açıklamasını yaptı.
Ezgi Sevgi Can'ın "İmha etme ile ilgili kimden emir aldınız?" sorusuna Zafer Kökdemir, "Savcı bey almadı. Çantamda duruyor. Not aldım üstüne narkotik diye. Savcı bey 'İmha et bana lazım değil' dedi." dedi.
Zafer Kökdemir, CD'yi imha etmek için savcıdan yazılı talimat almadığını ve tutanak tutmadığını dile getirdi. Kökdemir, "Narkotik büroda ben çalışırken bir arkadaş geldi. 'Burası narkotik dinleme yapıyoruz' dedi. 'Burada bir bilgi çıkarsa her şey senden bilinir' dedi. 'Çık dışarı' dedim. 'Çıktı gitti" ifadesini kullandı.
Ezgi Sevgi Can şunları söyledi:
"Sayın başkanım sayım heyet. Bu sanıkların örgütlü şekilde işlediği resmî evrakta sahtecilik, cinsel şiddet ile önce abimi sonra annem ve babamı kaybettim.
Bu sanıkların işlediği eylemler neticesinde ailemi kaybettim. Mağduriyetimin boyutlarını tarif etmem mümkün değil.
Evrakta sahtecilik suçu, 1 gün önce ince arama, onur kırıcı muameleler ve 4-5 saat sorgusu süren bir gencin ardından bir gün sonra tekrar çağırılıp 11 adet belgenin imzalattırılması davası. Yapılan işkence ile bir gün sonraki evrakta sahtecilik birbiriyle ilişiktir. Adil yargılama bunu gerektirir.
Basit kullanıcı, GBT'si temiz birinin 5 saat sorgusu yapılıyor. Abim ölmeden 2-3 gün önce not bırakmış. Başına gelenleri yazmış.
Çırılçıplak soyulduğunu tokatlandığını anlatıyor. Çıplak arama cinsel saldırı uygulamasıdır. Bu yasadışı işkence içerikli sorgu süresi yaşıyor.Onur'a beş saat boyunca sorguda delil alamıyorlar soruşturma ile ilgili. İfadenin içeriğinde değişiklik yaparak abime zorla imzalattırıyorlar.
Abimin notunda da var. Soner tarafından zorla çağırılıp birçok belgesinde okunmasına izin vermeden zorla imzalattırıyorlar. Evrakta sahtecilik bir gün önce yapılan işkencenin devamıdır. Bu süreçte abim 20 gün boyunca takip ediliyor ve muhbirliğe zorlanıyor.
Abim hukuka aykırı olarak Muhammed Ongun tarafından üçüncü kez çağırılıyor. Abim çırılçıplak kendimi oturduğu evden aşağı atıyor. Kim kendini çırılçıplak atar?
Çıplak sorguda ne yaşadığını bilmiyoruz. Onur ve haysiyet kırıcı muamele yaşadığını biliyoruz. Abim 20 gün içinde intihar etmeyecek kadar pırıl pırıl bir gençti sosyaldi. 20 gün içinde ölüme sürüklendi.
Sanık polislerin örgütlü suçlarının neticesinde bu tramvayı yaşıyor abim. Bu ikisini (evrakta sahtecilik ve çıplak arama) ayrı değerlendiremiyoruz.
Sahte belgeler kullanılarak hayatta olmayan abimi davaya çağırdılar. İvedilikle düzenlenen sahte belgeler abimin intihara sürüklenmesinin üstü kapatılmak istenmiştir.Tüm bu süreçte deliller ortaya çıkarılarak Hakan Aydın'ın emrinde yapılıyor bu uygulamalar.
FETÖ üyeliğinden 6 yıl 3 ay ceza almıştır Hakan Aydın. 17-25 aralıkta teknik dinlemede amir konumundaydı. Onur'a uygulanan eylemlerim hiçbirisi Hakan Aydın'ın talimatı ve bilgisi olmadan yaşanmış olamaz.
Ailemle saatlerce görüntüleri izledik. Onur'un yakalandığını gördük. Neden şu an yalan söylüyorsunuz. Mahkemeden sorgulanmasını istiyoruz. Kamera kayıtlarında Soner Gündoğdu narkotik bürodan ayrıldı bir daha gelmedi. Daha önce verdikleri ifadede sanıklar ağız birliği ederek şu an hâlâ devam ettikleri yalan senaryoyu devam ettiriyor.
‘Biz teknik takip yaptık, yakalamayı başka ekip yaptı’. Bu yalan ortaya çıktı. Sanıkların 12 yıldır adaleti nasıl kandırdıkları yargılanmalarını gerektirir.
Sahte evrakta şunu gördük. Bu senaryonun devam ettiğini gördük. Yakalama tutanağında devriye gezen ekip tarafından yakalanmıştır diyor. Yani ortada teknik takip yok gibi görünüyor. Neden yalan söylendi. İçeriği bozmaya yönelik üst sınırda cezalandırılmalıdır. Evrakta sahtecilik, işkencenin bir parçasıdır.
Muhammed Ongun'un sicil nosu ile girmiş ve ifadeyi değiştirmiş. Yunus Başay da değişiklik yapmış. Tüm belgelerde imzası var Yunus Başay'ın. Yunus Başay, talimat veren Hakan Aydın, yalana devam eden Onur Ülker ve Muhammed Ongun üst sınırdan yargılanmalıdır."
2019 yılında imaj kayıtları verildi. Uzmana incelettik. Dosyalara ulaşamadık. Delil imhası da söz konusu. Sanıklar bu konuyla ilgili de yargılamalı. Olaydan sonra narkotikte çalışmaya devam ettiler.
Sanıkların uyguladıkları ince arama cinsel saldırı ağırlaştırılmış işkence ve görevi kötüye kullanma ile ilgili haklarında adil yargılanma yapılmasını talep ediyorum."
Sanık polis Hakan Aydın ilaç kullandığı gerekçesiyle duruşmaya katılamayacağını bildirdi.
Sanık polis Muhammed Ongun'un avukatı, "Onur uyuşturucu kullanmasaydı bu olaylar yaşanmazdı" dedi, mahkeme salonundan yuh sesleri yükseldi.
Sanık bilirkişi Zafer Kökdemir'in avukatı Ayşe Ay Acar "Müvekkilim ve benim burada olmam utanç verici. Bu evrakta sahtecilik değil işkenceden dolayı yargılanması gerekmektedir. Türkiye’de işkence var. Umarım sizin bu mücadeleniz ile (Ezgi Sevgi Can'a bakarak) daha demokratik bir Türkiye’yi buluruz aşında verdiğiniz demeçleri takip ettim. Davaya hakimim. Sizin yanınızdayım. Adalet adalet diyorsunuz, bizim için de adalet istiyoruz. Bize atılan suçlamarın geri alınmasını istiyorum. Polislerle müvekkilimin beraber hareket ettiği iddiası var. Polislerin hiçbirini tanımıyor. Kimse narkotiğe gitmek istemiyor. Benim müvekkilim oraya gidiyor ve orada alenen polisler tarafından tehdit edildi." ifadesini kullandı.
Savcı, duruşmaya katılmayan Hakan Aydın'ın zorla getirilmesini ve katılma talebinin kabul edilmesini talep etti. Davadan sonra basın açıklaması düzenlendi.
28 yaşındaki mimar Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 yılında İstanbul Harbiye'de esrar satın aldığı iddiasıyla narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. Can, götürüldüğü Narkotik Şube Müdürlüğü'nde polisin işkence, cinsel taciz ve aşağılamalarına maruz kaldı. "Çıkış Doktor Raporu" da işkence şüphelisi polislerin yanında hukuk dışı olarak düzenlendi.
Salıverilmesinin ertesi günü polislerin telefonla arayarak, tutanaklardaki "tarih hatasının düzeltilmesi" gerekçesiyle yeniden emniyete çağrılan ve başkaları aleyhinde ifade vermeye zorlanan Can, bir avukata başvurdu. İfadesi işkence altında iki kez alınmış olmasına rağmen, polisler üçüncü kez emniyete çağrınca Can, 23 Haziran 2010'da oturduğu evin balkonundan kendini atarak yaşamına son verdi.
Can arkadaşlarının ısrarıyla o gece karakolda neler yaşadığını sırasıyla yazmıştı. O notta, “Gözaltında çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler… Bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi” ifadeleri yer alıyordu.
Oğullarının yaşamını yitirmesinin ardından adalet mücadelesi başlatan Can ailesi, bir sonuç alamadı. Anne Hatice Can, üç buçuk yıl hukuk mücadelesi vermesinin ardından dayanamayarak yaşamına son verdi.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yapılan son duruşmaya katılan baba Mevlüt Can ile kızı Ezgi Can, oğlunun ölümüne ilişkin olayın genişletilmesi talebinde bulundu. Mevlüt Can, Yargıtay’ın bozma kararının ardından yeniden görülen davada, "Eşimin ölmesinde biraz da kabahat sizdedir. Biz sizden azıcık adalet görseydik, taleplerimize yanıt verseydiniz eşim hayatta olacaktı." dedi.
Onur Yaser ve Ezgi Sevgi'nin babası Mevlüt Can da 7 Ekim'de aort damarının yırtılması nedeniyle hayatını kaybetti.
İstanbul Başsavcılığı, idare mahkemesinin polisler hakkında soruşturma izni vermeyen valiliğin kararını bozması sonucunda, 12 yıl sonra yeni bir iddianame hazırladı. Daha önce yargılanan iki polisi hapse mahkûm eden mahkemenin suç duyurusuna rağmen valiliğin izin vermemesi nedeniyle soruşturma başlatılamamıştı. İdare yargının bu kararı iptal etmesinin ardından yürütülen soruşturmada, Onur Yaser Can’ın gözaltına alınması sırasında görev yapan, ölümünün ardından belgeleri değiştiren dört polis ve bu konudaki belgeleri yok etmekle suçlanan bilirkişi hakkında dava açıldı.
Bu davanın ilk duruşması, 30 Eylül’de, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, saat 10.00’da görülecek. Davaya temel olan iddianame, birçok yönüyle eksik. İşkence ve kötü muamele iddiaları, “evrakta sahtecilik” suçunun örgütlü yapıldığı iddiası iddianamede karşılık bulmuş değil. Buna rağmen ailenin geriye kalan tek üyesi olan Ezgi Sevgi Can davanın açılmasını kazanım olarak görüyor. Ezgi Sevgi Can, kamuoyu desteği beklediğini ve mücadeleyi sadece kendileri için değil bütün toplum için sürdürdüklerini söylüyor.
TIKLAYIN - "Maviş oğul", itinayla parçalanan bir aile ve olmayanlar
© Tüm hakları saklıdır.