Magazin

Orhan Gencebay: Birçok protest eserim var; hiçbir zaman siyasi olmadım

“İbrahim Tatlıses’in sesi harika ama…”

22 Ekim 2016 02:25

Türk müziğinin usta ismi Orhan Gencebay, hiçbir zaman siyasi olmadığını söylerken “Benim birçok protest eserim var” dedi. Gencabay,  “Bu dünyada yaradanın yarattığı dünyada herkesin eşit olarak değerlerden yararlanma hakkı vardır ama bencilliklerimiz buna engel olmaktadır. Birilerinin yaşadığımız dünyadaki olayların incelemesini yaptığımız zaman bencilliklere dayarsınız” dedi.

Habertürk’ten Veyis Ateş’in 'Akılda Kalan' programına konuk oldu. Gencebay’ın açıklamasından satırbaşları şöyle:

"8 yaşımda arkadaşlarım bana 'Baba Orhan' derdi. Umduklarını değil bulduklarını yemeli insan. Umut etmeli. Ama istediği olmadığı için pes etmemli. Küçükken şöhret olmayı istemedim. Küçükkten mimar, mühendis olmak isterdim. Müziğe 6 yaşında başladım. Samsun'da her tür müzik vardı. Samsun'da Bağlamanın adını mandolin biliyordum. Benim istediğim bu değil demiştim. Mandolini aldık."

"Küçükken köpek ısırdı beni. Arkadaşımın evinin önünde onu beklerken arkadan bir köpek ısırdı beni kanadı. Sonra köpek kaçtı. Ailem bimiyor köpeğin ne olduğunu hastaneye götürmeye başladılar. Kuduz iğnesi vuruldum 10 gün. Fındık gibi şişiyordu karnım. Canım yandı kaçtım. Annem de peşimden koşamıyor. Dur ne istersen yapacağım dedi. Durdum. Bana mandolin alın o zaman dedim. Böyle sahip oldum"

"Babam akşamları demlenirdi. Orhan derdi bana, ben anlardım. Bağlama, tambur, keman hepsini sıralardım. Taksim geçerdim babama. Taksim Türk müziğinde içinden geleni yapmaktır. Herkes yapamayabilir. Yaratıcı olmak lazım. Babam da çok severdi saatlerce taksim geçerdim. Babama taksim geçerken bir çıtırtı dahi olmazdı. Parmak ucuna basılarak geçilirdi"

“Kencebay’dan Gencebay’a…”

"Kencebay, küçük bey demek öz Türkçe. Benin sülalemin adı Kencebay'dır. Daha önce Kencebayoğulları'dır. Ben G yaptım daha anlaşılabilir olsun diye. Sonra niye yaptım dedim de 70'lerde böyle oldu. 6 yaşımdan itibaren müziğin içine girmiştim. Camiaya tepeden iner gibi gelmiştim. 14 yaşımdayken sonra babamın işleri iyi olmadı Samsun'a döndük. İstanbul radyosunda saz sanatçısı olarak görev yaptım. 10 ay sonra ayrıldım kendi isteğimle. Daha iyi olabileceğine inandığım ortamları aradım. Çünkü bilinenin dışına çıkmıştım. Bilineni biliyorduk ama daha öteye götürdüm. Tek arzum Türk musikisini daha yukarılara çıkarmaktı. Müzikte yenilikler. Bir yerde özgürlüklerin babası da derler. Duygu ve düşünce olmazsa özgürlükler olmaz diyen biriyim. Buna gem vurursanız kalite iyi olmayabilir"

İlk albüm nasıl çıktı?

"Şarkı söylemeyi istemiyordum. Utanırdım. Üretmeyi çok seviyordum. Ünlü olmayı hiçbir zaman düşünmedim. Katiyyen düşünmedim. Bir gün Mahmut Tezcan isimli ağabeyimiz plak şirketi kurdu. Moda plak. Tavla oynayalım dedi,. Peki dedim neyine oynayalım. Sen beni yenersen ben takım elbise yaptırıcam, ben yenersem sen bana bi 45'lik albüm yap dedi. O zaman 45'lik albümler vardı. Çok daha iyi. 10 tane esere çalışmak yerine iki eserin üzerine çalışmak çok daha iyi. O beni yendi. Sözünü tut dedi. Ben de yapı itibariyle söz namus şerefir dedim. İki eser hazırladım 1 ay sonra. Başa gelen çekilirmiş, diğeri Sensiz Bahar Geçmiyor. Stüdyoyu ayarladı. Stüdyoda iki eseri icra ettik. Bir süre sonra albüm almış başını gidiyor. İkinciyi yapalım dedi. Hayır ben sözümü tuttum dedim. Albümün iyi gitmesi beni ilgilendirmiyor dedim. Yapmadım."

"Aradan bir zaman geçti Ali Ağaz isimli bir ağabeyimiz bana ısrar ediyordu Orhan yardımcı olur musun yeni firma kurduk diye. İkna etti beni. Sonra ikinci üçüncü albüm derken "Sevenler mesut olmaz" üçüncü albümdü. Dördüncü "Hor görme garibi" albümüydü. O sırada bir arkadaşımla da ilgili bir şey lazım oldu. Maddi bir şey lazım diye yaptık. Beşinci "Bir teselli ver" albümüydü. Ve "Bir teselli ver" yurtdışında da sevilmişti. Madem ki böyle bir ilgi var, müzik yaparken halkımızın değerleri için gerekeni yapacaksam sen kendine gel dedim. Ondan sonra yönümü değiştirdim"

“İbrahim Tatlıses’in sesi harika ama…”

"Sevgili İbrahim harika bir ses fakat benim konum müzikte ivmeler kazanmaktı. Alt yapı sistemi yoktu, bunu oluşturduk. Notayı daha iyi okuma, beste formlarında çeşitlilik. Yeni yeni yapılar oluşturduk. İcra şekillerini değiştirdik. Bunların hepsi 20-30 sene içerisinde oldu. Bunları görmek lazım. Bilenler bunu zaten biliyorlar. Eskiden TRT ve çevremiz özgür olsaydı Türk müziği çok evvelden aşamalar yapardı. Bunu yapamadık bir türlü. Bunun olmaması okulun da olmamasıydı. 1934 yılında Türkiye'de kurulan bir okul var. Türk Müziği Devlet Konservatuarı 1976'da kuruldu. Bunun nedenleri önemli yerlere dayanıyor. Neticede okulda yapılması gereken çalışmaları stüdyolarda yaptık."

"70'lerde Orhan ağabeydik. Kemale erince Baba demeye başladılar. Ben vatanımı çok seven bir insanım. İnsanlarımızı çok severim. Kendi dertlerimizi irdeleyen bir insanım. Onları anlatmaya çalışıyorum "Batsın bu dünya" şarkısını o yüzden yaptım. Bu ilgilenmemden dolayı Baba Orhan lakabını taktılar"

“Siyasi olmadım”

"Benim protest birçok eserim vardır. Olumsuzluğu protesto etmek demektir. O filmde de gecekondu konusu vardı. Madem yıkılacak, neden yapıldı? 40 yıldır yaşayan insanlar var. Evleri barkları yıkılacak. Bu konuya ortak olduk. İnsanlıktan bahsediyoruz. Ne şiddet, ne isyan haktan yana derdimiz diyoruz. İnsanın insanca yaşamasıyla ilgili özlemin ifadesidir. Bu dünyada yaradanın yarattığı dünyada herkesin eşit olarak değerlerden yararlanma hakkı vardır ama bencilliklerimiz buna engel olmaktadır. Birilerinin yaşadığımız dünyadaki olayların incelemesini yaptığımız zaman bencilliklere dayarsınız. Ben hiçbir zaman siyasi olmadım."

“Tatsızlıklar bitecek”

"Mevlana'nın sözünü hep söylerim. Hizmet erlerine yol açın, onlar bize hizmet ederler, koruyalım ki hizmetini iyi yapabilsinler. Hizmetini iyi yapandan Allah razı olsun der. 1200'lü yıllar. Bu her zaman özlenen bir şey. Benim de politikam bu. Dünya bu dönemde de böyle şeyler yaşıyor. Amatör bir tarihçiyim. Ama dünyanın çok dönemlerinde bu gibi tatsız olayların olduğunu görüyoruz. Hiçbir zaman dinmediğini de görüyoruz. Anadolu'nun insanları binlerce yıl önce yaşayanların torunlarıdır. Her zaman güzellik, iyilik hakim olmuştur. Bizim yaşam tecrübemiz var. Her zaman pozitif bakıyorum. Tatsızlıklar bitecek bir gün"

"Kendimizi yeterince ifade edemedik. Öyle değerlerimiz var ki farkında olmayan insanlar var. Japonlar 1978 yılında Suzuki metodunu ortaya koyarak kendi değerlerini tanıtmışlardır. 43 tane Türk lehçesi var. Ne kadarını kullanıyoruz ki? Dünyadaki en gelişmiş dillerden biri Türkçe'dir. Bunu bile doğru dürüst bilmiyoruz ki"