Amerika'nın Florida eyaletinin Orlando kentindeki bir LGBTİ kulübünde cumartesiyi pazara bağlayan gece yaşanan ve saldırgan dahil 50 kişinin öldüğü, 53 kişinin de yaralandığı saldırının ardından olayın faili Omar Mateen'le ilgili yeni ayrıntılar ortaya çıkmaya başladı.
FBI tarafından geçen yıllarda iki defa terör şüphesiyle sorgulanan ancak delil yetersizliği nedeniyle serbest bırakılan Mateen'in federal binaları koruyan bir şirkette sözleşmeli personel olarak çalışmasına izin verilmesi tartışma konusu oldu. Olayda bir güvenlik zaafı olup olmadığı araştırılıyor.
Yılda ortalama 8 binden fazla kişinin silahlı saldırılarda öldüğü Amerika'da tarihin şimdiye kadarki en büyük katliamını yapan özel güvenlik görevlisi Mateen'in, sicili araştırılmadan oturduğu Port St. Lucia'daki bir silah dükkanından olayda kullandığı silahları kolayca satın alabilmesi Amerikan kamuoyunu ikiye böldü.
Helen Ubinas adlı bir gazeteci, dün Philadelphia'da bir silah dükkanına girip elinde katliamda kullanılan AR-15 yarı otomatik silahla çıkmasının sadece yedi dakika aldığını yazınca silah karşıtları isyan ettiler.
Silah taraftarları ise gazetecinin bu hareketinin, yasalara saygılı vatandaşların sicilleri temiz çıktığı sürece silah satın almaya hakları olduğunun bir göstergesi olduğunu belirttiler.
FBI'in yürüttüğü soruşturmanın süpriz tanığı ise Omar Mateen'in şimdiki eşi Nur Zahi Salman.
Sorgulamasında M3ateen'i bu işten vazgeçirmeye çalıştığını ama başaramadığını söyledi. Buna karşın eşinin saldırıdan önce gece kulübüne yaptığı keşif gezisine eşlik etmesi ve güvenlik güçlerine bilerek ihbarda bulunmaması, Salman'ın cinayete ortaklıkla suçlanmasına neden olabilir.
Bir diğer tartışma konusu ise saldırgan Omar Mateen'in katliamı yapmasındaki esas amacının ne olduğu.
Saldırının yapıldığı Pulse adlı gece kulübünün bazı müdavimlerinin yerel Orlando Sentinel gazetesinde çıkan iddialarına göre Mateen, kulübü geçmişte birden fazla kez ziyaret etti.
Bir görüşe göre saldırgan, aslında kendi homoseksüelliğini gizlemeye çalışan biri. Saldırı sırasında 911'i arayıp IŞID'e bağlılığını ilan etmesi ve "Amerika'nın ülkemi (Afganistan'ı kastediyor) bombalamayı durdurmasını istiyorum" demesi aslında bir aldatmaca.
Orlando katliamı başkanlık yarışının tüm şiddetiyle sürdüğü Amerikan politik camiasında da kısa sürede yankı buldu.
Amerikan Başkanı Barack Obama, saldırının olduğu gün yaptığı konuşmada Müslüman kesimi bu trajedinin failleri arasında tutmamaya özellikle özen gösterdi.
Demokratların adayı Hillary Clinton her zamanki gibi silah karşıtı söylemini yinelerken, Cumhuriyetçilerin fiili adayı Donald Trump, vakit kaybetmeden trajediyi bahane edip Amerika'nin Müslümanlara sınırlarını kapaması gereğini yineledi. Ancak Omar Mateen'in Amerikan vatandaşı bir Müslüman olması, Trump'ın bu önerisini geçersiz kılıyor.
Saldırının çoğunluk tarafından atlanılan psikolojik bir boyutu da var.
Orlando'daki Pulse gibi gece kulüpleri, ailesine ve yakın çevresine gey veya lezbiyen olduğunu söyleyemeyenlerin güvenlikli birer sığınağı durumunda. Kimsenin kimseyi sorgulamadığı bu ortamlarda LGBT kesimi özgürce eğlenebiliyor ve kısa bir süre de olsa baskıdan kurtulabiliyor.
Pazar günkü saldırı bu mahremiyete de darbe vurdu. Olayda ölen veya sağ kurtulan bazı kişilerin sırları ortaya çıktı. Hatta olaydan sağ kurtulan ama sevgilisi ölen Meksikalı bir gencin ailesinin, oğullarının yaklaşık üç yıldır hemcinsiyle yaşadığını bilmedikleri ortaya çıktı.
Öte yandan saldırıyı kınayan ve Orlando ile dayanışma içinde olduğunu gösterenlerin sayısı artıyor.
Şu an Amerika'nın değişik şehirlerine dağılmış olan olan Copa America futbol turnuvasında dün akşam oynanan Arjantin-Bolivya arasındaki maçtan önce saygı duruşunda bulunuldu. Türkiye'de ise Amerika'nın İstanbul Başkonsolosluğu'na gökkuşağı renklerinde dev bir Onur Bayrağı asıldı. Bilindiği üzere Başkonsolos Charles Hunter, iki yıldır hemcinsi bir Türk genciyle evli.