Gündem

'Otokrasi eriyince havuz medyasındaki iktidar savaşı zıvanadan çıktı'

Mümtaz'er Türköne: Kontrol kaybı ve hedefsizlik, değirmenin suyunun kesilmesinin işareti

17 Temmuz 2015 18:33

Anayasa Mahkemesi'nin dershanelerin kapatılmasını öngören düzenlemeyi iptal etmesini değerlendiren Zaman yazarı Mümtaz'er Türköne, düzenlemenin eğitimin ihtiyaçları ve  dershanelerin varlık sebebiyle bir ilgisinin olmadığını öne sürdü. "Devletin beceremediği eğitim talebini karşılayan dersanelerin otokrasi tarafından kapatılmak istendiğini" ifade eden yazar, 13 yıllık tek parti iktidarının sona erdiğini hatırlattı. Yeni bir seçim durumunda AKP'nin oylarını daha da azaltacağını iddia eden Türköne, "Havuz medyasındaki iktidar savaşının zıvanadan çıkmasını, otokrasinin erimesine bağlamak lâzım" görüşünü dile getirdi.

Mümtaz'er Türköne'nin "Alışmak zaman alacak..." başlığıyla yayımlanan 17 Temmuz 2015 tarihli yazısı şöyle:

AYM kararına rağmen dershanelerin kapanacağını iddia eden Millî Eğitim sözcüleri, gerçekte bir alışkanlığı sürdürmeye çalışıyor. Onları var eden, oralara getiren ve "dershaneleri kapatın" talimatını veren iradenin oluşturduğu alışkanlık. Şaka değil, 7 Haziran'a kadar Türkiye'de icra, yasama ve yargı gücü tek bir kişinin uhdesinde idi. Sigara tiryakiliği gibi kötü alışkanlıklardan kurtulmak ve dumansız bir dünya tahayyül etmek ne kadar zor ise, her şeyin çok basit bir formüle yani diktatörün keyfine bağlandığı hiyerarşinin verdiği rahatlıktan kurtulmak kendi başına düşünmeye, durumu kavramaya ve karar vermeye başlamak da en az o kadar zor olmalı. Baksanıza, AYM dershaneleri kapatan kanunu iptal ediyor ve bu iptal kararına rağmen Bakanlık "hukukun yönetimi"nin nasıl mümkün olabileceğini kavrayamıyor.   

Demek ki sadece hukukun değil aklın da avdet etmesi gerekiyor. Dershanelerin kapatılması kararının eğitimin ihtiyaçları ve varlık sebepleri ile yakından uzaktan bir alâkası yoktu. Otokrasi, devletin beceremediği eğitim talebini karşılayan dershaneleri kapatarak sivil toplumun yaşama alanını yok etmeye girişti ve bu savaşı kendi ağzıyla ilan etti. Hukuk yavaş yavaş geri dönerken, ilk iş olarak kendisini de yok eden bu otokrasiyi sınırlamak adına onun en keyfi tasarruflarından birini iptal etti. Ödediğimiz bedel yüksek; ne yapalım, diktatörlüğün maliyeti her zaman demokrasiden daha yüksektir.

13 yıllık tek parti iktidarı sona erdi, belki tekrar geri gelebilir; lakin bu 13 yılın son dört yılına damgasını vuran tek kişinin yönetimine geri dönüş ihtimali bulunmuyor. Bir felakete dönüşen Rusya Seferi'nden sonra iktidarı teslim eden Napolyon'un sürgüne gönderildiği Elbe adasından kaçıp tekrar dizginleri ele geçirmesi gibi örnekler tarihte mevcut, ama bizimkinin geride parlak zaferleri yok, üstelik geri döneceği bir yer de yok. Bir dönem kapandı. Başta otokratın kendisi olmak üzere, onunla var olanların ayrıcalıklar dünyasını terk edip yeni şartlara uyum sağlamaları, kendilerine çekidüzen vermeleri zaman alacak. Bu süre ne kadar kısa olursa memleketin o kadar hayrına, çünkü ödeyeceğimiz faturalar sürekli artıyor. Şöyle bir mukayese yapabilirsiniz. İcra, yasama ve yargı gücünün tek kişinin tekeline geçtiği dönemde memleket hayrına en küçük bir gelişme vaki oldu mu? Sürekli kayıpta değil miyiz?

Geri dönüş ihtimalinin neden mümkün olmadığını şu karşılaştırmadan çıkartıp eleyebiliriz. AK Parti heyeti CHP ile koalisyon için görüşürken Cumhurbaşkanı "geçmişle -yani benimle- uğraşmayın" mesajı ile ve seçim tehdidi ile baskı kurmaya yelteniyorsa, Davutoğlu ağzıyla kuş tutsa AK Parti seçimden oylarını daha da azaltarak çıkacaktır. CHP ile koalisyon kurulduktan sonra, ister istemez temel ülke sorunları konusunda istikamet değişecek. Bu değişim CHP'nin gücünün ve yeteneğinin değil, Erdoğan'ın çareleri tüketmesinin eseri olacak. CHP'li bir hükümet Suriye'de yeni bir başlangıç, Mısır'da yeni bir ilişki kanalı demek. Devleti düzenli devlet normları dışına çıkartıp istihbarat operasyonları ile bölge politikası yürütmek, artık mümkün değil. İşin en parlak tarafı, bu yeni başlangıçların AK Parti'nin kurumsal kimliği ve gücü ile Davutoğlu'nun sorumlulukları ve yetkileri arasında denge kurmak için de bir fırsat teşkil etmesi. Kaybeden sadece otokrasi.

Havuz medyasındaki iktidar savaşının zıvanadan çıkmasını, otokrasinin erimesine bağlamak lâzım. Kontrol kaybı ve hedefsizlik, değirmenin suyunun kesilmesinin işareti. Cümle kurmaktan, bir fikri ifade etmekten aciz keskin sirkelerin tehdit ve hakaretlerle otokrasinin avukatlığına soyunmasını, "Erdoğan'ı savunmak bunlara kalmış, yazık" diye yorumlamak en doğrusu. Erdoğan'sız hangi birinin esamisi okunur? Zavallıların var olabilmek için alışkanlıklarına sarılmaktan başka çareleri yok. Yarın hiçbirinin adını bile hatırlamayacaksınız?

Alışmak zaman alıyor. Zamanın uzaması, çaresizliğin eseri. AYM kararını, koalisyon hükümeti kurulduktan sonra verseydi, hâlâ "dershaneler kapalı" diyen biri olur muydu? Neyse ki çareleri yok: Eninde sonunda elleri mahkûm alışacaklar. 

Bayramınızı tebrik ediyorum.