ABD önce Türkiye'yle "eğit-donat" projesinden vazgeçti. Ankara'yla yapılan "Suriye'nin dostları" toplantılarını işlevsiz bıraktı.
Bölgedeki gerçek müttefiki PYD/PKK'ya döndü. Bu bağlamda ABD, binlerce TIR'la her türlü silahı PYD/PKK'ya verdi. Bölgede kanton üstüne kanton kurdurdu. PYD/PKK'lıları eğitti, donattı. Teröristlerden müteşekkil ordu meydana getirdi.
Kısacası ABD, uzun süre halk tabiriyle Suriye'nin kuzeyinde "köpeksiz köyde değneksiz gezdi".
O sıralarda Türkiye'deki iktidar "Süleyman Şah Türbesi"ni taşımak, Aynel Arab'daki PYD/PKK ile IŞİD çatışması için Barzani'nin peşmergelerini Türkiye üzerinde Suriye'ye geçirmekle meşguldü.
Bu süreçte Türkiye'de de "çözüm süreci" adlı "açılım" politikası yürütülüyordu.
ABD durumdan memnundu.
Bu arada ABD, Türkiye'yi önce Ergenekon/Balyoz operasyonları sonra da 15 Temmuz darbe girişimiyle başbaşa bıraktı. Ardından Rahip Brunson olayını bahane ederek Türkiye'yi ekonomik ve mali yönden ambargolarla köşeye sıkıştırmaya çalıştı.
Her şeye karşın Türkiye, Fırat'ın batısına Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarını yaptı. ABD buna mecburen ses çıkaramadı! Bu arada ABD, terör örgütü PYD/PKK'yı eğitiyor, donatıyor, finanse ediyordu.
Bıçak kemiğe dayandı ve TSK, Türkiye'yi güneyden kuşatmayı hedefleyen terör koridorunu parçalamak için harekete geçti.
Fırat'ın doğusuna "geldim… geliyorum" diyen "Barış Pınarı" harekatı başlayınca ABD güçlerini güvenlikli olarak ilan edilen bölgenin güneyine çekti.
ABD Başkanı küstah bir mektup yazdı ve yardımcısını bir heyetle Ankara'ya gönderdi.
ABD terörist kuzucuklarını (!) çekmek için harekâta 120 saat ara verilmesi konusunda mutabakat sağlandı.
Bu mutabakat mucibince ABD, Türkiye'ye yönelik olarak aldığı ekonomik ambargo vb. bir takım hukuki sonuçları olacak kararların kaldırıldığını ifade etti.
ABD, TSK'nın sınırlı "Barış Pınarı" harekât için askerlerini 30 kilometrelik güvenlikli bölgeden çekti.
Derhal ABD'de Türkiye aleyhine faaliyet gösteren unsurlar "Barış Pınarı" harekâtını bahane ederek Türkiye düşmanlıklarını kusmaya başladılar.
Türkiye'nin Fırat'ın doğusunda düzenlediği Barış Pınarı Harekâtı nedeniyle Türkiye'ye yaptırımlar getirilmesini öngören yasa tasarısı Temsilciler Meclisi'nde oylandı ve kabul edildi.
Kabul edilen tasarı, Barış Pınarı Harekâtı ile alakalı olarak bazı Türk yetkililere yaptırım getirdi. Yasada Türkiye'ye silah satışının askıya alınması ve bazı finansal yaptırımlar öngörülüyor. Tasarıya 403 vekil "evet" oyu kullanırken, "hayır" oyları 16'da kaldı.
Konuyla hiç ilgisi olmamasına karşın Türkiye karşıtları fırsat bu fırsat diyerek 1915 olaylarını "Ermeni Soykırımı" olarak ilan etmek üzere harekete geçti.
İşin bir başka ilginç yanı da, ABD Temsilciler Meclisi'nin kararının 1 saat süren sözde tartışmanın ardından yapılan oylamada 11'e karşı 405 oyla kabul edilmesidir. Ermeni tasarısı için yapılan oylamada şimdiye kadar hiçbir zaman Temsilciler Meclisinde 218 oydan fazlası çıkmadığının altını da çizelim!
İş bununla da bitmemiş ABD gibi bir ülke açıktan terörist olarak İnterpol tarafından hakkında kırmızı bülten bir terörist olan PYD/PKK'nın Suriye'deki ele başısına vize verilmesine yönelik girişimleri başlatmış olmasıdır. Ardından da Trump'ın general unvanı verdiği YPG'nin baş yöneticisiyle konuştu ve onu Washington'a davet etti.
ABD bu tavrıyla Türkiye'ye karşı bir savaş ilan etmediği kalmıştır.
Bu aşamadan sonra Türkiye'nin ABD tarafından giderek yalnızlaştırılması ve İran'a yapıldığı gibi çeşitli ambargolarla köşeye sıkıştırılması faaliyetlerini beklemek gerekiyor.
Türkiye ise mecburen başta İncirlik olmak üzere ABD'nin Kürecik'teki üslerinin kapatılmasını gündeme getirmesi kaçınılmazdır. Bu durumda da ABD, Türkiye'nin NATO'dan çıkarılması için düğmeye basabilir!
Türkiye'ye yönelik olarak Suriye'de kurgulanan oyunun bozulması yalnız ABD'yi değil özellikle İsrail ve Fransa ikilisini de çileden çıkarttığı anlaşılıyor.
Türkiye her türlü olağandışı gelişmeye hazır olmalıdır!