01 Aralık 2024 13:50
T24 Haber Merkezi
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi 17’nci Olağan Gençlik Kolları Kurultayı’nda yaptığı konuşmada, “Cumhuriyet yeniden Cumhuriyet Halk Partisi’ne, Cumhuriyet Halk Partisi yeniden gençlere ihtiyaç duyuyor. 100 yıl sonra ayağa kalkıp Cumhuriyeti yeniden ayağa kaldırmaya var mısınız? Tekrar ayağa kalkıp 100 yıl sonra Atatürk’ün kararlılığıyla cumhuriyeti yeniden kurtarmaya ve yeniden cumhuriyeti baş tacı yapmaya var mısınız? Sizler benim Cumhuriyet ateşlerimsiniz. Hepinizi seviyorum, hepinize güveniyorum” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi 17’nci Olağan Gençlik Kolları Kurultayı’na katıldı.
Burada konuşan Özel, “Sayın divan, Gençlik Kollarımızın çalışkan, vefakâr, her gününü partinin dünden bir adım daha ileride olması için gayret gösteren Genel Başkanı, MYK üyeleri, İl Başkanları, il ve ilçe başkan ve yöneticileri, kıymetli delegelerimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin değerli evlatları, hepiniz hoş geldiniz, hepinizi saygı ile selamlıyorum. Bugün burada, bu salonda, partimizin geleceği, ülkemizin umudu olan siz gençlerle bir arada olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Partimizin Gençlik Kollarının 17’nci Olağan Kurultayı’ndan tüm gençlerimizle birlikte, Türkiye’nin tüm gençlerini saygı ile selamlıyoruz. Türkiye gençliğine selamlar olsun” ifadelerini kullandı.
Özel, konuşmasının devamında da şunları söyledi:
“Gazi’nin gösterdiği yolda yürüyen sizler, bugün bir bayrak değişimi için buradasınız. Öncelikle samimi bir teşekküre izin verin. Konya’da Selçuk İlçe Gençlik Kolları Başkanlığı, ardından Konya İl Başkanlığı, ardından Gençlik Kolları Genel Sekreterliği, ardından Gençlik Kolları Genel Başkanlığı görevlerini üstlenmiş, Grup Başkanvekili olduğum dönemde ve Genel Başkan olduğum dönemde birlikte çalışmaktan büyük gurur duyduğum Gençosman Killik kardeşim bugün bayrağı teslim ediyor. Kendisini yürekten alkışlıyorum. Bundan sonraki hayatında hep omuz omuza olmak umuduyla, kendisine teşekkür ediyorum. Gençosman Başkan’ın seçildiği kongrede bir büyük uzlaşı ile onunla birlikte aynı yönetimde buluşan, hep birlikte çalışan, gençlik kollarımıza pandemi sonrası süreçte büyük bir dinamizm katan, çok sayıda başarılı projeyi hayata geçiren, çok sayıda genci partimize kaydeden ve her dönem partimize enerji, dinamizm veren merkez yönetim kurulu üyelerine ve onları destekleyen sizlere yürekten teşekkür ediyorum.”
“Birazdan burada sizler bir yeni genel başkan, yeni bir yönetim seçeceksiniz. O yönetim bundan sonra çok önemli bir görevi üstlenecek ve omuzlarında çok ağır bir yük taşıyacak. Çünkü biz geçen sene hep birlikte 5 Kasım tarihindeki değişim kurultayımızda bir söz verdik. Aynı 1970’lerdeki Cumhuriyet Halk Partisi’nin gençleşerek, gençlerin önünü açarak, dünyadaki siyasi rüzgarları doğru okuyarak, onu Türkiye’ye taşıyıp, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yelkenlerini o güçlü rüzgarlarla doldurarak, girdikleri ik genel, iki yerel seçimden de birinci parti çıkmış, genç, dinamik bir kadro hareketinin yaptığını yapmaya ve partimizi gireceği tüm seçimlerde birinci parti yapmaya söz vermiştik. 31 Mart günü akşam sandıklar kapandığında, her biri sandık başlarında koşturan genç arkadaşlarımın, her seçimde olduğu gibi bir kez daha cep telefonlarına bir mesaj gelecekti. Ama o mesaj, ‘Birazdan kötü haberler alacaksınız, TRT sizi kandırıyor. Sakın moralinizi bozup sandık başından ayrılmayın. Son tutanağı teslim edene kadar mücadeleye devam’ mesajı değildi. Size gelecek o mesajı daha sandıklar kapanmadan, akşamüstü 16.00 sıralarında büyük bir keyifle yazdırdım. O mesaj, sandıklar açılırken sizlere gelen o mesaj, şuydu: ‘Birazdan, Türkiye’nin dört bir yanından, birbirinden güzel haberler alacaksınız. Coşkuyla sakın görev yerinizi terk etmeyin. Son tutanak alınana kadar mücadeleye devam.’ İşte arkadaşlar, bizim bundan sonra sizinle birlikte alacağımız mesaj da vereceğimiz mesaj da bundan sonra atacağımız her adım da bundan sonra kazanmaya dairdir; umuda dairdir; iktidara dairdir. Biz, iktidara yürüyen Cumhuriyet Halk Partisi’yiz.”
“Biz birlikte girdiğimiz ilk seçimde partimizi 47 yıl sonra hep birlikte birinci parti yaptık. Nasıl mı yaptık? Gençleri siyasetin merkezine koyan bir gelenekten geliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk, canı pahasına kurtardığı bu ülkeyi ve kendisine teklif edilen, hangisini tercih etse kimsenin itiraz etmeyeceği başkanlık ya da krallık ya da padişahlığa devam eden tek adam rejimleri olabilecekken ne yaptı? Önce bu ülkeyi bir Cumhuriyet’e teslim etti, sonra da bu Cumhuriyet’i kime teslim etti? Bir dönüp bakarsanız; başarılı bir askerdi, Genelkurmay başkanlarına teslim edebilirdi. Öyle yapmadı. İyi bir devlet adamıydı; kendisinden sonraki Cumhurbaşkanlarına bırakabilirdi. Öyle yapmadı. Ne partinin genel başkanına, ne milletvekillerine, ne bir başkasına… Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu Cumhuriyet’i en çok güvendiklerine; gençlere, sizlere emanet etti. Onun döneminde eğitim ve üniversite reformu, 39 yaşındaki Reşit Galip’e emanet etti. Köy enstitüleri vizyonunu ortaya koyan Hasan Ali Yücel, 40 yaşındaydı. Milli Eğitim Bakanlığı görevine geldikten sonra destan yazan Hasan Ali Yücel, sadece 40 yaşındaydı. Hıfzıssıhhayı kuran Refik Saydam, 39 yaşında Sağlık Bakanı oldu. Sonraki Genel Başkanlarımız, 32 yaşında milletvekili olan üçüncü Genel Başkanımız Bülent Ecevit, sekizinci İnönü hükümetinde 36 yaşında Çalışma Bakanı olmuştu. Ecevit hükümetlerinde Deniz Baykal 35 yaşında Maliye, Önder Sav 36 yaşında Çalışma, Erol Çevikçe 36 yaşında Bayındırlık, Ahmet Taner Kışlalı 38 yaşında Kültür Bakanı oldu.”
“Seçildiğimiz gün önemli bir iddiayı ortaya koymuştuk. Benim şu andaki her biri aralarınızda oturan MYK üyelerimin yaş ortalaması 46, parti meclisimizin yaş ortalaması 43. Biz geldiğimizde karşımızda şöyle bir yük gördük. Karşımızda 12 Eylül’ün üzerinden geçtiği demokrasi, örgütlenme partimizi çok ciddi bir sıkıntı ile karşı karşıya bırakmıştı: Başımızın üzerinde görünmez bir tavan. Siyaset kalesinin kapıları Cumhuriyet Halk Partisi’ne 47 yıldır kapalı. O kapının karşısına geçtik. Kapının üzerinde üç büyük kilit gördük. Bu kilitleri açmadan başarıya yürünemeyecekti. Arkadaşlara dedim, ‘Dönün bakın. Bu kilitlerin anahtarları bu partide vardır. Vardır ki Cumhuriyet kurulmuştur. Vardır ki onca devrim yapılmıştır. Vardır ki Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkenin yüzünü güldüren her kararda Cumhuriyet Halk Partisi vardır.’ Biz o kapının karşısına geçtiğimizde baktık, aradık ve partide Atatürk’ten emanet üç anahtarı bulduk. Bunun bir tanesi, bilime güvenmekti. Bir diğeri, kadınlara güvenmekti. Bir diğeri, siz gençlere güvenmekti. Biz siyaset kalesinin başarı kapısını üçü burada oturan genç ve kadın adaylarla, üzerlerinde kırmızı yeleklerini gördükleriniz Cumhuriyet Halk Partisi’nin Gençlik Kollarından gelen bugünkü milletvekillerimiz, MYK üyelerimiz, parti meclisi üyelerimiz, belediye başkanlarımızla birlikte, sizlerle birlikte başardık. Onları alkışlıyorum, sizleri alkışlıyorum, kırmızı yeleklileri alkışlıyorum. Kırmızı yelekliler ayağa kalksın. Bunlar bizim evlatlarımız... Bunlar Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolları’nın neferleri... Onlar birbirini seven, ülkesini seven, partisini seven, onlar bizim göz bebeklerimiz... Onlara güveniyoruz, onlara inanıyoruz, kırmızı yelekliler salonu doldurana kadar mücadeleye devam.”
“Bu ekibin verdiği güç ve dinamizm ile birlikte, biz artık yerel seçimlerde ne yaptıysak bunu genel seçimlere de taşımalıyız. Her biri birbirinden kıymetli genç adaylar... Adaylaşma sürecinde belki bazılarımızda tereddütler vardı. Ama biz onlara, onlar kendilerine güvendi. Bütün Türkiye onlara güvendi. Bugün 30 yaş altında, ikisi divanda olmak üzere 3 belediye başkanımız; 40 yaşın altında tam 58 belediye başkanımız; 11 metropolde 301’ün üzerinde genç belediye başkanlarımız vardır. Bugün burada gece gözümüzü yumduğumuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, partimizin genel merkezini, Çankaya Köşkü’nü, Anıtkabir’i emanet ettiğimiz Çankaya Belediye Başkanımız; Sancaktepe Belediye Başkanımız; Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımız; Kartal, Kadıköy, Avcılar, Ataşehir, Bayraklı, Bornova, Buca ve Tarsus belediye başkanlarımız bu salonun evlatlarıdır, görevlerinin başındadır. Hepsiyle gurur duyuyorum.”
“Bundan sonraki süreçte daha çok gencin listelerde olması için, belediye seçimleri sırasında eldeki imkanlar, kotalar belliydi. Ancak tüzükte yazmamasına rağmen maalesef kadın ve gençlik kotaları uygulanırken yasak savmak için listelerin sonlarında, seçilmeyecek yerlerde olan arkadaşlarımızı talimatımızla, ‘Aksi takdirde listeler verilmeyecek’ diye çok net duruşumuzla… ‘Eğer listenin ilk 5 sırasının içinde bir genç yoksa, o listeyi kabul etmiyoruz. İkinci 5’te bir genç yoksa o listeyi kabul etmiyoruz. Her 3’lü pencerede bir kadın yoksa o listeyi kabul etmiyoruz’ diyerek, bugün Türkiye’de 6 binin üzerinde kadını, yine 3 binin üzerinde genç arkadaşımızı seçilecek yerlere koyduğumuz için belediye meclislerine taşıdık. Hepsiyle gurur duyuyorum. Yaptığımız işle gurur duyuyorum.”
“Gençosman Başkanımızın ekibinin talebiyle, yüzde 20’lik gençlik kotasını yüzde 30’a çıkardık. 18-25 yaş arasına yüzde 10’luk yeni bir kota, 25-40 yaş arasına yüzde 20’lik yeni bir kota uyguladık. Bu kazanımla birlikte Gençlik Kollarımızın, gençlerimizin yüzde 30’luk temsilini tüm yerlerde sağlamayı başaracağız. Şimdiden söylüyorum. Geçmişte çok tartışılan yüzde 15’lik genel başkan kontenjanının ön seçim yapılan yerlerde gözümü kırpmadan yüzde 5’ini Gençlik ve Kadın Kolları ile paylaştım. Tüzük yazılırken Gençosman Başkan dedi ki, ‘Gençlere verdiğiniz değeri biliyoruz. Tüzüğe yazdıklarınız da çok iyi. Ama bir cümle ilave edebilir miyiz? Gençlik Kolları’ndan gelen bir milletvekili adayı liste başı olabilir mi?’ Dedim ki, ‘Olmaz başkanım, olmaz. Öyle yazmayacağız. Bu yüzde 5 var ya, bu yüzde 5’in en az 3’te 1’i, daha önce seçilmiş milletvekili sıralarından, yani örneğin Manisa’da 3 milletvekili varsa ilk 3’ün içinde biri genç olacak ve Meclis’e gelecek’ dedik. Öyle yazdık, öyle uygulayacağız.”
“Bugün Türkiye’de gençler maalesef inanılmaz sorunlarla boğuşuyorlar. Bu boğuşmanın sonucu olarak da maalesef anketlerin ortalamasında gençlerin yüzde 70’i ‘İmkan bulursam yurtdışına giderim. Oraya yerleşirim, orada yaşarım’ demektedir. Ben onu şöyle anlıyorum. Maalesef, dört gençten üçü valizleri kafada toplamış. Bakın işin zor ve ürkütücü tarafı, valizlerin kafada toplanmasıdır. Sonra o gün gelince yatağın üstüne atarsın valizi, 15 dakikada toplarsın. Ama dört gençten üçü, düşüne - taşına, anacığının gözünün içine baka baka, belki yitirdiği babacığının mezarının başına gidip düşünüp eğer bu memleketten gitmeyi kafaya koyduysa işte gerçek beka sorunu budur. Kimse Cumhur İttifakı, Erdoğan, Bahçeli beka sorununu bir başka yerde düşünmesinler. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin, Türkiye üzerinde hayal kurmaları, Türkiye’yi işgal etmek istemeyi düşünmeleri, emin olun bu beka sorunu değildir. Çünkü bunu denediler. Geldiler ve Gazi’nin dediği gibi ‘Geldikleri gibi gittiler.’ Yine giderler. O, beka sorunu değildir. Esas beka sorunu, dünyanın gelişmiş ülkelerinin o ülke üzerinde hayal kurması değil; o ülkenin gençlerinin dünyanın gelişmiş ülkelerinde hayal kurmasıdır. Bu yüzden bu salonun en önemli görevi, seçilecek olan yeni genel başkanın, yeni MYK’nın görevi, bu ülkeden umudunu kesmiş olan gençlerin yeniden bu ülkede hayal kurmasını sağlayacak bir ortamı yaratmak, en büyük mücadelemizdir. Bunu başaracağız.”
“Türkiye’de dört gençten üçü nasıl gider? Türkiye’de 18 - 24 yaş arası 100 gençten 31’ine ne okulda eğitim verebiliyoruz, ne de istihdam yaratabiliyoruz. Bu rakam Almanya’da sadece yüzde 9. Amerika’da bile bu rakam yüzde 14. Türkiye’de ise bu rakam yüzde 31. Ne işte ne eğitimde olanların aklı yurt dışında oluyor. Yaşam maliyetine bakalım. İstanbul Planlama Ajansı‘nın son çalışmasına göre geçen yıl İstanbul’da özel yurtta kalan öğrencinin aylık yaşam maliyeti, 14 bin 500 lira iken bu yıl yüzde 57 artışla 22 bin 920 oldu. Yani İstanbul’daki öğrencinin enflasyonu yüzde 57. Geçen yıl İstanbul’da öğrenci evinde kalan bir öğrencinin aylık yaşam maliyeti, 12 bin 500 iken şimdi 18 bin 750 lira oldu. Özel yurtta kalan öğrencinin aylık barınma ücreti 10 bin 360 liradan 16 bin 341 liraya çıktı. Günlük maliyet… Kredi ve Yurtlar Kurumu üniversite öğrencilerine 2 bin lira veriyor. Yani 66 lira, 66 kuruş. İstanbul’da bir kaşarlı tostun fiyatı 70 lira. Yani verdikleri parayla bırakın üç öğünü, bir öğününde bir kuru tost yenilemiyor. Ve bu durumda Recep Tayyip Erdoğan geçmişe atıfla diyordu ki, ‘Biz geldiğimizde kredi 45 liracıktı. Şimdi 2 bin lira yaptık.’ Bakın o ‘45 liracık’ kredi 225 tane simit alıyordu. Bugün övündüğü 2 bin lira sadece 133 tane simit alabiliyor. Diğer yandan biraz önce Gençosman Başkan’ın da hatırlattığı, o ‘45 liracık’ diye küçümsenen Bülent Ecevit hükümetinin verdiği öğrenci bursu 1,5 çeyrek altın alıyordu. Bugünkü 2 bin lira ‘çeyrek’ çeyrek altın alıyor. Yani o güne bugünden bakınca tam sekiz katlık bir erime var. Yani gerçekten birçok farklı kriteri alıp o günkü burs parasını bugüne uyarladığınızda bugün kredinin olması gereken fiyat 8 bin 300 lira. Bunu gördüğümüzde şunu biliyoruz, eğer Erdoğan olmasaydı bugün 8 bin 300 lira kredi parası alacaktı öğrenciler.”
“İstanbul’da 100 öğrenciden sadece 2,6’sına yurt var. Türkiye’de 100 öğrenciden sadece 14’üne yurt var. 2019’dan bu yana ülke genelinde 70 yeni yurt kazandırdık. Ankara’da yurt ve farklı sahip çıkma yöntemleriyle öğrencilerimizin barınma sorununa katkı sağlıyoruz. Ve şunu söylemek gerekir ki; ‘Köprüler yaptım, yollar yaptım, büyük büyük şehir hastaneleri yaptım’ diyenler niçin yurt yapmıyorlar? Yapmıyorlar, çünkü öğrencilerin sokakta kalmasını, sokakta kalmayacağına göre başka yerlere gitmesini, tarikatların, cemaatlerin kucaklarına gitmelerini ve oradan kendilerine güya bir nesil devşirmeyi planlıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarında, her şehirde TOKİ’nin en öncelikli görevi Cumhuriyet yurtlarını inşa etmek ve hiçbir öğrencimizi cemaatlere ve tarikatlara muhtaç etmemektir. Tabii geliyorlar diyorlar ki, ‘Gençlerle iletişim kurmak zor.’ Zor ama bir dön bak bakalım gençlerin iletişim kurması ne kadar zor? 2023 yılında, bir yıl önce krediler, bin 250 lira iken 25 GB‘lik telefon tarife paketi 160 liraydı. Yani bir yıl önce verilen kredinin yüzde 13’ü. Bugün aynı paket 500 lira oldu. Bugünkü kredinin yüzde 25’i. Dörtte biri internete gidiyor, ki bu paket gençlere kolay kolay yetmiyor. Ve bizim gençlerimizin kredi ile karşılaştırıldığında sinema bileti alması… Geçen sene 20 bilet alan kredi bu sene 9 bilet alabiliyor. Geçen sene 50 tiyatroya gidebilirken bu sene 28 tiyatroya gidebiliyor.”
“Peki biz ne yapacağız? Biz yükü kaldırıp üniversiteleri özgürleştireceğiz. Nitelikli eğitimi sadece zengin ailelerinin ulaşabileceği bir imkan olmaktan çıkaracağız, gençler arasında ayrımcılığı ortadan kaldıracağız. İktidarımızda liseyi bitiren her genç çok iyi bir yabancı dil bilecek ve dünyayla rekabet edecek teknolojik donanıma sahip olacak. Kamuda mülakatları mutlaka kaldıracağız. Öğrencilerimize nitelikli eğitim, güvenli, sağlıklı, mutlu yaşam ve insanca barınma olanakları sunacağız. Yurt kapasitelerini biraz önce dediğim gibi bir yıl içinde tamamlayacağız. Öğrenci burs ve kredi tutarlarını yükseltecek, ihtiyaç sahibi öğrencilerin tamamının kredi değil burs kullanmasını sağlayacağız. Gençlerin iletişim özgürlüğünü, ulaşım özgürlüğünü, sosyal aktivite özgürlüğünü ve bunlara kolay erişimlerini mutlaka sağlayacağız. Hepsi Avrupa standartlarında bir eğitim, teknoloji ve ekonomik güce kavuşana kadar mücadele edeceğiz. Bu ülkeyi yeniden gençlerin ülkesi haline getireceğiz.”
“Sözlerimin sonuna gelirken bir hediyem var. Sizler kimi seçerseniz yeni seçilecek gençlik kolları başkanımızın masasına konmak üzere bir hediyem var. Bu hediyeyi, bu görevi bugüne kadar sürdüren Gençlik Kolları Genel Başkanımız Gençosman Killik‘e emanet edeceğim. Bunun adı; Cumhuriyet ateşi. Atatürk’ün kurduğu, kurulumuna bizzat katkı sağladı İş Bankası’nın iştiraki olan Şişecam, ürettiği bu ürünleri satıyor ve 1923 tane Cumhuriyet Ateşi’nden üretti. Bunu gözümüzün önünde dursun diye bir tanesini Gençosman Başkanıma emanet edeceğim, seçilen başkanımıza verecek. Cumhuriyet Ateşi’nin hikayesi şudur. Genç Cumhuriyet çok sayıda bilim adamına, çok sayıda iyi yetişmiş gence ihtiyaç duyar. Bunun için yurt dışına öğrenci göndermek kaçınılmayacak bir meseledir. Ama yurt dışına giden öğrencilerin geri gelmeyeceği, orada rahatı görecekleri, konforu görecekleri, yüksek paralar teklif edilince orada kalacakları kaygısı ifade edilmektedir. Gazi bu kaygıyı hiç umursamaz ama kimsenin bilmediği bir şey yapar. Eskiden yurt dışına Almanya’ya Sirkeci Garı’ndan kalkan trenlerle gidiliyordu ve eskiden trene telgraf çekmek diye bir uygulama vardı. Bunun gerekçesi şuydu: Birisi kalkıyor, örneğin İstanbul İl Başkanımızın memleketi Sivas’ın Zara ilçesinin bir köyünden, Almanya’ya gitmek üzere yola çıkıyor. İstanbul’a nasıl varır, hangi vasıtayla varır, ne gün gider, ne kadar sürer? Kabataslak bilirsin. Ne cep telefonu ne başka biri iletişim aleti. Sadece ve sadece bilinen bir adrese telgraf çekilebilir. Öyle ya Almanya’ya gidecek kişi, trene bineceği gün ve saat belli iken PTT o trene telgraf çektirterek ailesi, o kişiye son bir şey diyorsa örneğin ‘Gitme, geri dön, şöyle bir gelişme oldu.’ Ya da bir veda… Trenin saatine telgraf çekilir. Trene binecek bir öğrenci Almanya’ya gidecek, Almanya’da mühendislik tahsil edecek ve geri gelecek. O sırada telgrafçı, postacı bağıra bağıra ismini anons ediyor: ‘Sadi’ye telgraf.’ Sadi telgrafı alıyor, açıyor. Yurt dışına giden bütün gençler gibi Sadi’ye Gazi Paşa‘nın selamlarıyla bir telgraf ulaştırılıyor: ‘Oğlum Sadi sen yurt dışına gideceksin, orada tahsil göreceksin ve o bilgilerinle dönüp Türkiye’de Anadolu’yu aydınlatacaksın. Sadi, şimdi bir kıvılcım olarak seni Almanya’ya yolluyoruz. Bir Cumhuriyet ateşi olarak Anadolu’ya dönmeni bekliyoruz.’ Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”
“Biraz önce hep birlikte Anadolu Ateşi’ni izledik. Sizler Anadolu’nun dört bir yanından, Trakya‘dan gelen, Rumeli‘den gelen, 81 ilimizden gelen Anadolu ateşlerisiniz. Bugün burada seçilecek olan genel başkan ve yönetiminin hep birlikte ve sizinle birlikte birer kıvılcım olarak tüm Türkiye’ye dağılıp Cumhuriyet ateşini yeniden yakmanızı bekliyoruz. Cumhuriyet ateşi gençlik kollarımıza emanettir. Cumhuriyet ateşini gençlik kolları başkanımız, yeni başkanın masasına koyacak. Her sabah geldiğinde Cumhuriyet ateşini yakmanın onun sorumluluğu olduğunu bilecek. Sizlerden, her birinizden de ilinizde her sabah yataktan kalkarken iktidara koşan bir partinin gençleri olarak kalkmanızı bekliyorum. Kalkın ayağa ve kaldırın Türkiye’yi ayağa. Ben size güveniyorum. Sizler Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet ateşlerisiniz. Cumhuriyet yeniden Cumhuriyet Halk Partisi’ne, Cumhuriyet Halk Partisi yeniden gençlere ihtiyaç duyuyor. 100 yıl sonra ayağa kalkıp Cumhuriyet’i yeniden ayağa kaldırmaya var mısınız? Var mısınız? Tekrar ayağa kalkıp 100 yıl sonra Atatürk’ün kararlılığıyla Cumhuriyet’i yeniden kurtarmaya ve yeniden Cumhuriyet’i baş tacı yapmaya var mısınız? Sizler benim Cumhuriyet ateşlerimsiniz. Hepinizi seviyorum, hepinize güveniyorum, hepinize ayrı ayrı inanıyorum. Cumhuriyet ateşleri yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun. Başaracağız ve biz iktidarı kuracağız; iktidarı.”
© Tüm hakları saklıdır.