Ocak ayında bir delegasyon Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO)temsilen Washington'daydı. Delegasyon, Trump hükümetinin askıya aldığı desteğin mutlaka tekrar gündeme getirilmesini istediğini dile getirdi ve uyardı: "Eğer bizi desteklemezseniz, İran'ın Suriye'deki nüfuzu daha da genişler. Biz tek başımıza buna karşı koyacak durumda değiliz."
Açıklamayı yapan ÖSO komutanlarından Mustafa Secari kısa süre sonra Reuters Haber Ajansı'na da benzer açıklamalarda bulundu. Zamanın git gide daraldığının altını çizen Secari, "Artık verilen sözleri tutmanın zamanı geldi. İran militanları ciddi bir dirençle maruz kalmaksızın bölgede yaygınlaşıyorlar" şeklinde konuştu. Trump yönetiminin değişken politikalarının farklı riskleri de beraberinde getirdiğini söyleyen Secari, "ÖSO gibi ılımlı güçleri desteklememenin ne kadar tehlikeli olduğunu dile getirdik" dedi.
Bu açıklamanın üzerinden henüz bir hafta geçmişti ki Secari'nin aslında ne kastettiği ortaya çıktı. Tam 35 bin kişilik bir ÖSO grubu Türkiye ile birlikte Afrin'e girdi. Temmuz 2011'de Esad karşıtı seküler gruplardan oluşan ve Suriye'nin ülkenin "demokratik ve cumhuriyetçi karakterini" savunan ÖSO, Ocak 2018'de Suriyeli Kürt vatandaşlarına karşı savaşır hale geldi.
Kararın öncesi
ÖSO'nun bu hamlesi oldukça uzun bir geçmişe sahip. Aslında bu karar, Esad karşıtı çatışmaların başladığı günden itibaren süregelen, grup içerisinde anlaşılması zor ve sürekli değişen ittifak ve anlaşmaların bir sonucu. ÖSO geçen yıllarda siyasi ve askeri anlamda o kadar çok arayış ve yeniden yapılanma içerisine girdi ki, şu anda aslında ortaya çıkış nedenlerinin tam tersi bir noktada duruyor.
Almanya'daki "Tehdit Altındaki Halklar" derneğinde Ortadoğu uzmanı olarak çalışan Kamal Sido, "Pratikte Özgür Suriye Ordusu diye bir şey yok" diyor. Alman Deutschlandfunk radyosuna konuşan Sido, "ÖSO adı altında birbirinden farklı gruplar var. Bu grupların isimlerine, internette dolaşan videolarına ve o videolarda attıkları sloganlara bakınca, onların radikal İslamcı ve cihatçı gruplar olduğunu anlıyorsunuz" değerlendirmesini yapıyor.
İdeolojik dağılma
ÖSO çatısı altında toplanan grupların büyük bir kısmının kimi ılımlı, kimiyse radikal İslamcı akımlardan oluşuyor. Diğer yandan, Bazı gruplar hala seküler değerleri savunmaya devam ediyor. Washington'daki Brooking Enstitüsü'nde Ortadoğu uzmanı olarak görev yapan Charles Lister, ÖSO çatısı altında yaklaşık 80 farklı birlik ve grubun olduğunu belirtiyor. Bu gruplar, ne ortak siyasi amaçlar güdüyor ne de askeri olarak birlikte hareket ediyor. Aslında "Özgür Suriye Ordusu" uzun zaman önce yok olmuş bir birliğe atıfta bulunuyor.
ÖSO'nun askeri çöküşünü siyasi ve ideolojik çöküş izledi. Suriye savaşında Esad karşıtı ılımlı gruplara destek veren Amerika Birleşik Devletleri, başından beri tam anlamıyla güvenemedikleri bu partner konusunda hep temkinli davrandı. Washington, ÖSO'ya verecekleri yardımların IŞİD gibi cihatçı grupların eline geçebileceği kaygısını taşıdı. Sonuç olarak hem Obama hem de sonrasında gelen Trump yönetimi ÖSO'ya destek ve silah sevkiyatı konusunda çekimser davrandı.
ÖSO'nun trajik güçlü partner arayışı
Peki sonuçta ne oldu? Sonuçta yeni partner arayışına giren ÖSO, daha iyi silahlara sahip cihatçı gruplara yanaştı. Askeri gücüyle kendilerini zora sokan Esad'a karşı kendini savunmanın başka bir yolu da yoktu. Bu durumda ABD'nin yanlış güçleri destekleme konusundaki kaygıları, trajik bir şekilde gerçek oldu: ABD'nin başkalarının işine yarar diye vermeye çekindiği destek, tam da bu önünü almaya çalıştığı grupların oluşmasına neden oldu. Bu radikal gruplardan bazıları ise son günlerde Türkiye ile birlikte Kürtlere karşı aynı safta yer alıyor.
Bu gruplar Türkiye'nin yanında savaşan ÖSO gruplarının sadece bir kısmı. Abu Dabi'de yayınlanan 'The National' gazetesinden Faysal Alyafai ÖSO içerisinde yaşanan farklı ideolojik ve askeri ayrışmalara dikkat çekiyor. Alyafai durumu, "Suriye'de bir zamanlar net olarak çekilen savaş çizgileri muğlaklaşmış durumda. Esad rejimini destekleyenler ve ona karşı çıkanların durduğu saflar artık belli değil" şeklinde özetliyor.
Cumhuriyet adına savaş
Parçalanan saflar şimdi Türkiye'nin Afrin operasyonunda gün yüzüne çıkıyor. Türkiye'ye destek veren ÖSO grupları arasında sadece cihatçı değil seküler birlikler de var. Ancak Alyafai'ye göre her ne kadar Esad rejimine karşı olsalar da, seküler gruplar öncelikle Suriye’nin sınırlarının korunmasını savunuyor. Afrin'deki Kürtlerin bu sınırları tehlikeye soktuğunu yazan Alyafai, Kürtlerin şimdi Esad'ı yardıma çağırmak zorunda kaldıklarının altını çiziyor.
Alyafai, ÖSO'nun en büyük kaygısının, Suriye'nin kuzeyindeki bölgenin bir gün Kürt ya da belki de bir Kürt devletinin eline geçmesi olduğunu belirtiyor. Her ne kadar PYD böyle bir hedeflerinin bulunmadığını belirtse de, ne Türkiye ne de ÖSO bu söze güvenmiyor.
Diğer yandan tüm bu olay ve gelişmeler esnasında ÖSO kendi içinde büyük bir çelişki yaşıyor. Suriye'nin sınırlarını koruma namına saldırdığı insanlar Suriyeli. Suriyeli Kürtler. Ve onlar ÖSO'nun savunduğunu söylediği cumhuriyetin bir parçası. ÖSO'daki siyasi ideoloji ve askeri hamleler birbiriyle örtüşmüyor. Suriye'deki çatışmalar artık amacını yitirmiş gibi görünüyor.
Rusya ve İran tarafından desteklenen Beşar Esad hala yönetimde. İsyancıların kime karşı savaşmaya devam ettiği ise gittikçe daha büyük bir muamma haline geliyor.
Kersten Knipp
© Deutsche Welle Türkçe