T24
Alman prodüktör ve besteci Hendrik Weber’in minimal tekno ve elektronik müzik projesi Pantha Du Prince, Türkiye’deki seyircinin ‘mükemmel’ olduğunu söylerken “Tamamen kalpleriyle ve bedenleriyle sana katıldığını hissedebiliyorsun. Gözlerinin içine bakabiliyorsun” dedi.
Pantha Du Prince, 16 Kasım’da Babylon’da sahne aldıktan sonra soruları yanıtladı.
Müzikle ilgilenmeye ne zaman başladınız? Müzik kariyerine nasıl başladınız?
Dünyada olduğumdan beri müzikle ilgileniyorum. Hiçbir zaman müzisyen olmaya karar vermedim. Sadece müzik çaldım. Karar verdiğim tek şey çalışmaktı. Hiç böyle olacağını hayal etmiyordum. Evet, insanlara mesaj vermeyi hayal ediyordum ama buna karar vermedim. Kendiliğinden oldu. Gençken insanların önünde onlar için müzik çalmak gibi hayallerimiz vardı ama bu hiçbir zaman bunu yapmaya karar vermedim. Biz sadece müzik yaptık, daha fazla müzik yaptık. Konserler verdik, daha fazla konserler verdik. Ben 14 ya da 15 yaşımdayken başladım.
Depeche Mode, Animal Collective, Philip Glass, Bloc Party, Hurts gibi sanatçılara remix’ler ve müzikal düzenlemeler yaptınız. Çalışacağınız sanYeni Görsel Yükleatçılara ve şarkılara nasıl karar veriyorsunuz?
Bu bahsettiğiniz durumlarda onlar bana ulaştı. Bana onların çalışmaları üzerinde çalışmak isteyip istemediğimi sordular. Çoğu zaman insanlar bana ulaşıyor aslında. Ama benim de insanlardan şarkılarının remix’lerini yapmak için izin istediğim oluyor. 2010, 2011, 2012 yıllarında birçok insan berabar çalışmak bana ulaştı. Hala ulaşan insanlar var ama ben artık çok fazla çalışma yapmıyorum. Ben çok fazla konuşkan sosyal medya adamı değilim. Vaktimi başka şekilde harcamayı tercih ediyorum. Gerçek dünyadaki insanlarla tanışmayı tercih ediyorum.
Bir röportajınızda gittiğiniz her yerden müzik örnekleri kaydettiğinizi söylediniz. Hep müzik mi düşünürsünüz?
Her zaman müziği düşünmüyorum. Sadece modumda olduğumda müziği düşünüyorum. Sadece müziği düşündüğüm zamanlar vardı ama şimdi her zaman düşünmek zorunda değilim. Şimdi müziği düşünmeyi bırakabiliyorum. Bu güzel bir şey. Daha eğitimliyim. Nereye gitmek istediğimi biliyorum. Önceden bir arayış içindeydim. Gençken nereye gideceğini bilemiyorsun.
Kaydettiğiniz en ilginç şey neydi?
Kaydettiğim en ilginç şey... Bir metal oyuncağım vardı. Metal bir müzik kutusu. Açtığında çocuklar için çok basit bir iyi geceler müziği çalıyordu. Ben de müziği sondan başa çaldım ve akorduyla oynadım. Çok güzel bir melodi haline geldi. “Steiner im Flug” şarkımda bu melodi bulunuyor. Ama kaydettiğim en garip şey muhtemelen bir masam vardı ve bu masadan bir bas yaptım. Bazen stüdyadaki bütün davulları çalarsın ama bir sandalyeye vurursun ve sandalya daha iyi bir bas davul olur.
Her albüm arasında uzun aralar veriyorsunuz. Bu aralarda neler yaparsınız?
Sürekli turdayım. Konserler veriyorum. Aynı zamanda bir hayatının da olması gerekiyor. Her üç yıl bence çok sık. Diğer sanatçılara bakarsanız çok daha fazla ara veren sanatçılar var. Her üç yılda bir albüm yayınlayarak çok düzenli davranıyorum.
Yeni bir albüm çıkarmaya hazır olduğunuza nasıl anlarsınız ve karar verirsiniz?
Bilmiyorum. Bir anda oluyor. Şu anda da neredeyse bitmiş bir albümüm var. Hala çalışmam gereken bazı yerler var. Aslında her üç yılda bir albüm ritimini seviyorum.
Yeni albümünüz için vizyonunuz nedir?
Derin olacak, çok hipnotik, çok yoğun ve karanlık olacak. Aynı zamanda çok tatlı ve güzel olacak.
İlham aldığınız şeyler neler?
Şu anda Orta Doğu ve Güney Amerika ruhsal edebiyat ile çok ilgileniyorum. Aynı zamanda çok fazla filozofi okuyorum ve çok fazla bahçeyle ilgileniyorum.
Bunu nasıl müziğinizle birleştiriyorsunuz?
Bilmiyorum. Hep bir yerde birleşiyor. Yeni albümü yaparken sufi bir felsefecinin bir kitabını okudum ve bu ormanlar hakkında nasıl iletişim kurdukları, nasıl nefes aldıkları, bu gezegen hakkında neden çok önemli oldukları hakkında okuduğum diğer kitaplarla alakalı. Benim için bazı konular birleşiyor. Araştırdığım konuları tamamen başka yerlerde görüyorum. Bu bir düzen. Bir düşünce biçimi. Bütün konular birbirleriyle bağlı. Sadece kitap okumak için kitap okuyamam. Bana bazı zorluklar lazım. Çabuk sıkılıyorum. Bazen salak bir kitap okumaktansa bütün gün sadece bir ağaca ya da bir kuşa bakmak benim için daha iyi. Çünkü onlar etrafında daha fazla şiirsellik ve ritim görüyorum. Pencereden dışarı baktığımda çoğu filmden daha fazla şey görüyorum. Mesela uçaklarda asla film izlemem. Bazen Amerika’ya giderken çok uzun bir uçuş olduğu için bir tane izlerim. Ama çoğunlukla kendi kafamın içinde çok fazla şey olduğu için dışardan hiçbir eğlenceye ihtiyaç duymuyorum.
Bizimle paylaşabileceğiniz projeleriniz var mı?
Meksika’da yaptığım bir projenin Berlin’de 19 Aralık’ta sergisi olacak. Gelecek sene ağaçlarla iletişim kurulacak ve müzikal deneyimler elde edilecek “Conference of Trees” konserlerinde sahne alacağım. Bu konserler 19 Ocak’ta Berlin’de, 1 ve 2 Mart’ta Frankfurt’ta, 5 Temmuz’da Paris’te, 29 Eylül’de Dublin’de olacak. Bunlar yeni albümün ilk sunumları olacak. Işıklar, kostümler, videolar ile görsel bir şov olacak.
Türkiye’den takip ettiğiniz sanatçı var mı?
Geçen sefer İstanbul’dayken “Sound of İstanbul” adında bir derleme albüm aldım. Mükemmel bir derleme ve çok fazla dinliyorum. Sanatçıların adını söyleyemem ama mükemmel bir albüm. Çok ilham verici.
İstanbul’a daha önce de geldiniz. Türk seyirciyi nasıl buluyorsunuz?
Mükemmel bir seyirci. Sevgi dolu. Tamamen kalpleriyle ve bedenleriyle sana katılıdığını hissedebiliyorsun. Gözlerinin içine bakabiliyorsun.