10 Ocak 2015 10:08
Paris
7 Ocak günü Fransa’nın satirik mizah dergisi Charlie Hebdo’ya 2 silahlı kişi saldırıda bulundu. 12 ölü ve 20 yaralı ile sonuçlanan saldırıdan sonra Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande bu saldırının bir terör saldırısı olduğunu açıkladı. Tüm ülkede ve bilhassa Paris’te terör alarmına geçildi.
Fransa’nın tüm güvenlik güçlerini Paris’te saldırganları arama çalışmalarına seferber etmesi, kalabalık kamusal alanlara fazladan önlem getirmesi ve saldırganların hâlâ yakalanamamış olması Paris’in romantik ve güvenli atmosferini tamamen değiştirdi.
Saldırı anını gösteren videolarda saldırganların “Allahu Ekber” diye bağırmaları saldırının bir İslamist terör saldırısı olduğuna dair dikkatleri çekerken, Fransa hükümeti bu söylemin Müslümanları zan altında bırakacağından ötürü kaygı duyduğunu dile getirerek, söylemi desteklemedi.
7 Ocak akşamı Paris’te 15 bin, Fransa’nın tamamında ise toplamda 100 bin kişi “Je suis Charlie” (Ben Charlie’yim) diyerek anma eylemleri düzenlediler. Eylemlere katılan Müslüman topluluklar da saldırıyı kınadıklarını dile getirirken, Fransa’da bir dayanışma ve birlik atmosferi hâkimdi. Paris belediye başkanı Anne Hidalgo 8 Ocak gecesi Paris République meydanında anma eylemi düzenleneceğini açıkladı.
Fransa hükümeti 8 Ocak günü ulusal yas ilan etti ve öğlen saat 12’de tüm ülkede 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Aynı gün Fransa’nın ulusal ve yerel gazetelerinin neredeyse hepsi Charlie Hebdo saldırısını manşet yaparken, saldırıyı kınadıklarını dile getirerek “Je suis Charlie” dayanışmasına destek oldular.
8 Ocak sabahı erken saatlerde Paris Montrouge bölgesinde bir trafik kazasını kontrole giden 27 yaşındaki polis memuru Clarissa Jean-Philippe, kaza yerinde bulunan silahlı ve çelik yelekli bir kişi tarafından vurularak öldürüldü. Aynı kişi olay yerinde birini daha yaraladı. Olay ile Charlie Ebdo saldırısı arasındaki ilişki açıklanmadı.
Göçmen karşıtı politikasıyla bilinen, milliyetçi sağ Front National (Ulusal Cephe Partisi) başkanı Marine Le Pen bu saldırının İslamistlerin Fransa’ya karşı açmış oldukları resmi bir savaş olduğunu iddia etti. Bu saldırıya karşı gelinmesi gerektiğini belirten Le Pen, bu saldırının sebebinin Fransa’daki göçmen politikası olduğunu dile getirdi. Göçmen Müslümanları hedef göstermekten çekinmeyen Le Pen, aynı zamanda bu tarz saldırıları gerçekleştiren kişilerin hak ettikleri cezayı almaları için Fransa’da yasak olan idam cezasının halk kararına bırakılması için referanduma gidilmesini önerdi. Le Pen ayrıca Fransa’nın Avrupa Birliği içerisinde de sınırlarını kapatması gerektiğini söyledi. Le Pen’in tüm bu önerileri daha sonrasında Fransa hükümeti tarafından reddedildi.
Saldırıyı gerçekleştirenlerin kaçış sırasında Paris 19. bölgede bıraktıkları arabada bir kimliği unutmaları sonucu saldırganların isimleri belirlenirken, 18 yaşındaki Hamyd Mourad medyada isminin yayınlandığını görmesi üzerine, 8 Ocak günü “masum olduğunu açıklamak” için polis karakoluna gitti. Birçok kaynak kendisinin sürücü olduğunu iddia ederken, bazıları ise olay sırasında okulda ve derste olduğunu söylüyor. Hamyd Mourad’ın masum olup olmadığı konusunda hâlâ net bir açıklama yok.
8 Ocak günü Fransa’nın farklı şehirlerinde camilere saldırılar gerçekleşti. Güney Fransa’da Porte-la-Nouvelle bölgesinde bir caminin içerisine ateş açılırken, batı Paris’teki Le Mans bölgesinde bir caminin avlusuna el bombaları atıldı. Aynı zamanda doğu Fransa’da bulunan Villefranche-sur-Saône şehrindeyse cami yakınında bulunan ve genellikle Müslümanların gitmeyi tercih ettikleri bir kebap restoranında patlama yaşandı. Hiçbir saldırıda ölen ya da yaralanan olmazken, Fransa medyasında bu saldırıları olayların tetiklemiş olabileceğinden bahsedildi.
Fransa hükümeti 11 Ocak Pazar günü Cumhuriyet yürüyüşü gerçekleşeceğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Hollande’ın da bizzat katılacağı Paris yürüyüşüne tüm partiler davet edildi. Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron’ın da katılacağı yürüyüşe, Front National başkanı Marine Le Pen davet edilmediğini açıkladı. Bu konuda büyük hayal kırıklığına uğradığını dile getiren Le Pen, resmi davet almayarak partisinin dışladığını ve ulusal birliğin bozduğunu söyledi. Le Pen’in açıklamalarından sonra Hollande yürüyüşe herkesin davetli olduğunu belirtti. Başbakan Manuel Valls ise ulusal birlikten kimsenin dışlanmadığını ancak teröristlerin şiddet, tahammülsüzlük ve nefreti İslam ile özdeşleştirmek istediklerini ve yürüyüşte bu özdeşleştirmeye izin verilmeyeceğini açıkladı.
8 Ocak akşamı Fransa Emniyet Departmanı Chérif ve Saïd Kouachi kardeşlerin isimlerinin Charlie Hebdo saldırısında aranan esas şüpheliler olduğunu açıkladı. Olayların başlangıcından itibaren 9 kişinin de gözaltında sorgulandığını belirttiler. Emniyet Departmanı Kouachi kardeşlerin fotoğraflarının bulunduğu arama bültenini basına sundu. Bültende aynı zamanda konu hakkında bilgi sahibi olanların araması için bir telefon hattı da yer alıyordu.
Fransa medyası olaylar devam ederken teyitlenmemiş bilgileri paylaşmamaya özen gösterirken, aynı zamanda çoğu medya kuruluşu hedef göstermekten çekinerek soğukkanlılıkla haber iletti. Birlik, beraberlik ve sağduyu çağrıları yoğunluktaydı. Basın özgürlüğüne verilen önemin altının çizildiği haberlerde gündem hep Charlie Hebdo saldırısına odaklıydı. Televizyon kanallarında Chérif ve Saïd Kouachi kardeşlerin yaşadıkları yerden röportajlar gösterilirken, oturdukları mahallenin sakinleri kendilerini sakin, uyumlu ve düzenli camiye giden insanlar olarak tanımlıyordu. Tartışma programlarına farklı İslam örgütlerinden liderler de davet edilirken, bu saldırının İslam’ı yansıtmadığı ve Müslüman azınlıkların bu saldırı yüzünden zan altında bırakılmasından çekinildiğinden bahsedildi.
Fransa medyasının ABD basını aracılığıyla aldığı bilgiler doğrultusunda Chérif Kouachi’nin ABD terörist listesinde yer aldığı ve ABD’ye uçuş izninin olmadığı açıklandı. 2010 yılında Chérif Kouachi’nin El-Kaide’nin Yemen’de yer alan eğitim kampına gittiği belirtildi. Bu bilgilerin basında yer aldığı sırada Kouachi kardeşlerin Fransa’nın Belçika sınırına yakın Reims kentinde bir benzin istasyonu soygunu gerçekleştirdikleri öğrenildi. Saldırganları basında yer alan fotoğraflardan tanıyan bir görgü tanığının polise haber vermesi üzerine güvenlik güçleri Reims kentinin l’Aisne bölgesinde arama başlattılar. Ormanlık alanın fazlaca bulunduğu bölgede tüm gece aramalar devam etti.
9 Ocak günü sabah saatlerinde kullandıkları arabayı bırakıp başka bir arabayı kaçıran Kouachi kardeşler Paris’e doğru geri harekete geçtiler. Otobandaki polis kontrolüne geldiklerinde araçla kaçmaya başlayan saldırganlar ve polis arasında çatışma yaşandı.
Otobanda yaşanan kovalamaca, Paris yakınlarında yer alan 8500 nüfuslu Dammartin-en-Goële kasabasında sonlandı. Kasabadaki bir matbaaya giren Kouachi kardeşler içerideki bir kişiyi rehin aldılar. Matbaanın etrafı kuşatılırken polis saldırganlar ile diyalog kurmaya çalıştı. “Şehit olarak ölmek istiyoruz” diyen saldırganları öldürmeden ele geçirmek isteyen Fransa güvenlik güçleri, aynı zamanda kasaba halkına evlerinde kalma, panjurlarını ve ışıklarını kapatma ve dışarı çıkmama çağrısında bulundu. Kasabadaki okulda mahsur kalan çocuklar, saldırganlarla yürütülen pazarlık sonrası güvenlik güçleri eşliğinde dışarı çıkartılırken, kasaba üzerinde helikopterler yakın takipteydi. Yakında bulunan Charles-de-Gaulle havaalanın birçok pisti uçak inişlerine kapatıldı.
8 Ocak sabahı Montrouge bölgesinde gerçekleşen trafik kazasında vurulan polisin şüpheli katili olarak aranan Amedy Coulibaly, 9 Ocak günü öğleden sonra Porte-de-Vincennes yakınlarında bir Yahudi marketini ele geçirdi. Çocukların da olduğu 16 rehineyi esir alan Coulibaly, Dammartin-en-Goële’deki Kouachi kardeşlerin serbest bırakılmasını talep etti. Güvenlik güçleri ile Coulibaly arasındaki diyalog devam ederken, Yahudi dükkânlarının çoğunlukta olduğu Marais bölgesindeki tüm mağazalar ve restoranlar güvenlik sebebiyle kapatıldı.
Gün içerisinde olaylar devam ederken, binaları hâlâ olay yeri olduğu için ofislerine gidemeyen Charlie Hebdo çalışanlarına Libération gazetesi kapılarını açtı. Özel koruma eşliğinde Libération binasına giden Charlie Hebdo ekibi, 14 Ocak günü çıkacak olan özel sayıları için çalışmaya başladı. Katledilen çizerlerin de karikatürlerinin yayınlanacağı bu baskı, normalde 16 sayfa olan baskının yarısı kadar hazırlanacak ve genellikle ürettikleri baskının 20 katı fazlası olarak 1 milyon adet basılacak. Fransa Kültür Bakanlığı’nın da bütçe tedarik edeceği Charlie Hebdo dergisi için aynı zamanda sanal bağış kampanyaları da yürütülmekte. Fransa’nın tek ulusal komünist gazetesi olan l’Humanité ise Pazar günü Charlie Hebdo özel sayısını çıkartarak tüm geliri dergiye bağışlayacak.
Cumhurbaşkanı François Hollande, Elysées Sarayı’ndaki acil durum ekibiyle beraber aldığı ortak karar ile güvenlik güçlerinin iki rehin binasına da giriş yapılmasını talep etti. İki binaya eş zamanlı olarak yapılan operasyon sonucu, Dammartin-en-Goële’deki Kouachi kardeşler öldürülürken, rehin aldıkları kişi sağ olarak kurtuldu. Porte-de-Vincennes’deki Yahudi marketinde ise Coulibaly öldürülürken, 4 rehine de yaşamını kaybetti. Diğer rehineler sağ olarak marketten çıkartıldılar; ancak dördü ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Coulibaly’ye eylemlerinde eşlik ettiği düşünülen 26 yaşındaki kız arkadaşı Hayat Boumediene ise hâlâ ulusal bültenle aranıyor.
Kouachi kardeşlerin matbaada oldukları sırada Chérif Kouachi ile telefon görüşmesi yapmayı başaran BFM-TV çalışanı gazeteci Igor Sahiri bu telefon görüşmesini kaydetti. Telefon görüşmesinde Chérif Kouachi saldırıyı Hz. Muhammed’i korumak için gerçekleştirdiklerini, İslam kanunlarına göre bir saldırıda bulunduklarını, katil olmadıklarını ve saldırıyı El-Kaide adına gerçekleştirdiklerini açıkladı. Saldırının finansal kaynağını ise 2011 yılında Yemen’de CIA tarafından öldürülen El-Kaide’nin internet propagandalarını yürüten imam Anwar al-Awlaki’nin finanse ettiğini söyledi.
İki eylemde bir polis memuru ve 4 rehineyi öldüren Amedy Coulibaly ise kendisi BFM-TV’yi arayarak neden saldırıda bulunduğunu açıkladı. Saldırısını DAİŞ (IŞİD) adına gerçekleştirdiğini söyleyen Coulibaly, Kouachi kardeşler ile Müslümanlık üzerinden ortak olduklarını ve aynı amaca hizmet ettiklerini söyledi. Bireysel tanışıklıkları olmadığını ve eylemlerin ortak planlanmadığını belirtti. Coulibaly daha önce 1995 Paris Metro bombalama eylemlerinden ötürü hapis cezası almıştı.
Chérif Kouachi ile Amedy Coulibaly arasında doğrulanmış bir bağlantı olmamakla beraber, ikisinin de 2003’deki ABD-İngiltere Irak kuşatması sonrası cihadistleri Irak’a göndermek üzere kurulan Paris merkezli Buttes-Chaumont örgütüyle bağlantıları olduğu biliniyor. Hem Kouachi kardeşlerin hem de Amedy Coulibaly ve Hayat Boumediene’nin Paris’teki ABD Konsolosluğu’na bomba saldırısı planladığı için Fransa Cantal’da ev hapsinde olan Djamel Beghal’ı ziyaret ettikleri biliniyor.
9 Ocak gecesi, Yemen El-Kaide örgütü Charlie Ebdo saldırısını üstlendi.
Saldırganların yakalanma operasyonu devam ederken Başbakan Manuel Valls “Fransa bir dinle değil, terörizmle savaşta,” açıklamasını yapmıştı. Operasyonların tamamlanmasından sonra Hollande da yaptığı basın açıklamasında “Bu fanatiklerin İslam ve dinle ilgisi yoktur,” dedi. 3 gün boyunca ulusal birlik ve sağduyu çağrısı yapan Hollande, basın açıklamasında Pazar günü gerçekleşecek olan Cumhuriyet yürüyüşüne bizzat katılacağını dile getirdi. Direniş, birlik ve protesto kültürü üzerine kurulu Fransa’nın Cumhurbaşkanı olarak herkesi sokak eylemine çağırdı.
Paris’te üç gün süren panik hali biraz yatışmış olsa da, birbirinden bağımsız İslamistlerin gerçekleştirmiş olduğu saldırıların devamının geleceği konusunda tedirginlik devam ediyor. Bir ya da birkaç kişinin gerçekleştirdiği bu tarz terör saldırılarına “lone wolf” yani yalnız kurt terör saldırısı deniyor. Her ne kadar saldırıyı El-Kaide üstlenmiş olsa da, benzer saldırıların başka cihadistler tarafından bireysel olarak gerçekleştirilmesinden endişe duyuluyor.
Sadece Fransa değil, Avrupa’da diğer ülkelerde güvenlik önlemlerini arttırmış durumda. Tabii ki bu durum ekstra güvenlik önlemleriyle günlük hayatın devam edemeyeceğini, bu şekilde Fransa’nın bir polis devletine dönüşeceği yönünde eleştiriliyor. Aynı zamanda Müslüman mahallelere ve Müslümanlara karşı yapılabilecek saldırılar da endişe konusu. Bu konuda ne gibi önlemler alınacağı henüz bilinmezken, ne medyada ne de hükümet tarafından herhangi bir kesimi zan altında bırakacak hiçbir açıklama yapılmadığını belirtmek gerek.
Fransa hükümeti ise zorlu bir mücadeleden geçerken, hem ulusal güvenliğin eksikleri hem de terörle mücadelede yapılmış olan hatalar gündemde. Bu saldırıları gerçekleşmeden engelleyemedikleri için Fransa hükümetinin izlediği politika da sorgulanmakta. Bir yandan da saldırıları gerçekleştiren tüm saldırganların Fransa vatandaşı olması Fransa’daki göçmenlerin adaptasyon problemlerinin konuşulması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu durumu kendi çıkarına kullanan Front National’in söylemlerini arttırarak nefret eylemlerini teşvik etmesinden de korkuluyor. Türkiye basın ve kamuoyunda bahsedilen mantık dışı komplo teorileri Fransa’da dile bile getirilmezken, hem Fransa hükümetinin hem de medyasının bu katliamı ellerinden geldiğince profesyonel ve sağduyulu idare ettiğini söylemek mümkün.
Fransa halkı ise birlik ve çoğulculuk ilkeleriyle her gün sokaklarda farklı alanlarda eylemlerine devam ediyor. Eylemlere katılan ve Charlie Hebdo saldırısını kınayan Müslümanların sayısı ise her geçen gün artıyor. Fransa’nın büyük bir testten geçtiği şu dönemde, sağduyu ile ve korkusuzca devam eden eylemler umut veriyor.
© Tüm hakları saklıdır.