Londra'da yapılan Olimpiyat Oyunları'na Türk spor tarihinde ilk kez katılmaya hak kazanan 4x400 bayrak yarışı kadın sporcuları "Madalyaya adım adım yaklaşıyoruz" dedi.
16 takım arasına girerek Türkiye'yi bu dalda olimpiyatlarda ilk kez temsil edecek sporcular, 10 Ağustos'ta yapılacak yarı final karşılaşması için iddialı olduklarını açıkladı. Vatan gazetesinin sorularını yanıtlayan pistin "demir leydileri" şöyle konuştu:
Atletizm pisti kendimi En güçlü hissettiğim yer
Sema Apak: Olimpiyatlara milli çekiççi olan eşim Eşref Apak’la gidiyoruz... Genelde evde spordan bahsetmekten kaçınıyoruz. Çünkü spor bizim tüm günümüz; hem bedenen hem zihnen oldukça yoruluyoruz.
1985 Bursa doğumluyum. Uludağ Üniversitesi beden eğitimi öğretmenliği mezunuyum. Şu anda Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde açık öğretim okuyorum.
Spora ortaokulda beden eğitimi öğretmenimizin isteğiyle başlayıp, ilk yarışmamdan sonra Bursa Büyükşehir Belediye Spor’la devam ettim.
İlklerin içinde olmak güzel bir duygu, özellikle bayrak yarışı her zaman tüm sporcular için gurur vericidir; bu yüzden çok mutluyum.
4 Atletizm aslında her zaman bireyseldir. Bu sadece bayrak yarışında değişir. Bayrak yarışında asla “başkaları” kelimesine yer verilmemeli ve tamamen 4 kişi, tek sporcu olarak görülmeli.
Sabah 10.00’da ilk antrenmanımı yapıyorum; bu benim genelde takımdan ayrı olan 400 antrenmanım ve yaklaşık 2 saat sürüyor. Öğle yemeği yedikten ve dinlenmeden sonra akşam saat 18.00’de ikinci antrenmanıma başlıyorum. Burada da tüm arkadaşlarımla programımızdaki çalışmaları yapıp daha sonra bayrak değişimi çalışıyoruz. Sporcu beslenmesine uygun bir programla besleniyoruz.
Amacımız orada en iyi performansımızı sergileyip, Türkiye rekorunu kırmak ve 16’ncı sırada girme şansı bulduğumuz mücadeleyi daha üst sıralarda bitirmek.
Aslında en çok “400’ün 4 yüzü”nü beğenmiştim ama her şeye açığız.
Koşmak özgürlük demektir. Ben heyecanlı bir sporcuyum, heyecan ve özgürlüğün olduğu yer sanırım en mutlu olduğum yer. Atletizm pisti kendimi en güçlü hissettiğim yer oldu. En büyük organizasyon olan olimpiyatta da en heyecanlı, en mutlu günlerimden birini yaşayacağım.
Önümüzdeki yıl yapılacak Akdeniz oyunları en büyük hedefim. Orada madalya alıp öğretmenlik atamamı almak istiyorum. Spor belli yaşlara kadar yapılıyor.
Olimpiyatlardaki ilk Kıbrıslı Türk olacağım için gururluyum
Meliz Redif: 26 Mart 1989 Lefkoşa/KKTC doğumluyum. Girne Amerikan Üniversitesi’nde spor yönetimi okuyorum.
Sporcu bir ailenin çocuğu olduğum için sporla hep iç içe oldum. Levent Ilgın’la 15 yaşımda çalışmaya başladım ve 400 m. koşmaya başladım.
Aslında bu olay benim için başka bir yönden de ayrıca önem taşıyor; ben aynı zamanda ilk Kıbrıslı Türk sporcu olacağım olimpiyatlarda.
Bayrak koşusunda sorumluluk daha fazla, kendiniz dışında 3 kişinin de sorumluluğunu taşıyorsunuz ama hangi atlete sorsanız bayrak yarışından zevk almayan yoktur, hisler çok daha yoğun yaşanıyor.
Zararlı şeylerden uzak duruyoruz; formumuzu korumamız gerekiyor. Minimum sekiz saat uyumaya da dikkat ediyoruz.
Amaç orada en iyi performansımızı sergileyerek Türkiye rekorunu kırıp final yarışmak.
Demir leydi tam bize göre aslında. Biz de kendimize böyle hitap edebiliriz. Atletizmin en zor branşı 400 metre olarak gösteriliyor; birçok özelliği bir arada bulundurmanız gerekmekte.
İkisini bir arada hissediyorum. Zaten mutlu değilseniz bu işte başarılı olmanız imkansız.
Kariyerimde en tepeye çıkmak istiyorum
Elif Yıldırım: Ben Meliz’e “esmer bombam” diyorum. Sema ablama “gold girl”; Birsen ablama “abla büyüksün”. Ben de “maskot” olarak adlandırılıyorum, sanırım en küçükleri olduğum için...
14 Şubat 1990 tarihinde İznik’te dünyaya geldim. Şu anda Bursa’da ikamet ediyorum. Bir kız, iki erkek kardeşim var.
Hiperaktif bir çocukluk döneminden sonra nihayet öğretmenlerim tarafından keşfedilerek ilk branşım basketbola başlatıldım. 13 yaşında da aynı öğretmen tarafından atletizme... 3 yılım oyun şeklinde geçtikten sonra İzmir’de küçükler yarışmasında 4 branşta
Altın madalya aldım ve atletizmi daha fazla sevmeye başladım. Yedinci sınıfta Bursa’ya taşındıktan sonra şu andaki antrenörum Kemal Sencan ile birlikte 9 yıldır atletizmle uğraşıyorum.
İki sene üst üste sakatlıklar ve zor dönemler geçirdiğim için bugün bu takımda yer almaktan ayrı bir gurur ve heyecan duyuyorum. Bayrak takımımdaki ablalarımla olan ilişkilerim çok iyi, onları çok seviyorum ve hepsine çok fazla güveniyorum. Onlarla bu heyecanı ay yıldız bayrağının altında yaşamak, hissetmek anlatılmaz bir duygu. Orada bu heyecanımızı Türk milletine de hissettireceğimizden eminim ilk hedefimiz katılmaktı; onu başardık sıra tur atlamakta...
Bayrak yarışması atletizm takım yarışmalarının son branşıdır ve 4 kişiden oluşur. Her bir sporcu 400 metre koşar ve bayrak dediğimiz stapeti diğer sporcuya ulaştırır. Takımın son adamı 4. sporcu bayrağı getirir ve güçlü olan takım 1-2-3 olarak sıralanır. Burada takımın uyumu çok önemli. 4x100 metreye göre teknik anlamda çok büyük bir çalışma gerekmiyor fakat 400 metre olduğu için zor bir branş... Buraya katılırken ise en iyi 16 takımın derecelerinin ortalamasına göre sıralama yapılıyor ve yıl içinde bunlar değişebiliyor. Biz başardık ve gidiyoruz...
Olimpiyatlar yaklaştıkça heyecanımız daha fazla artıyor. Kalkış saatlerimiz de o yüzden biraz erken oluyor. Heyecandan uyuyamıyorum açıkcası. Yemeklerimizde güreş gibi herhangi bir kısıtlama yok fakat dikkat edilmesi gereken tarafları da var tabii ki... Örneğin, yarış öncesi daha dikkatli besleniyoruz ve ağır yemekler yemiyoruz, sindirimi kolay yiyecekleri tercih ediyoruz. Kahvaltı çok önemli. Çok fazla yarış öncesi süt ürünleri tüketmiyoruz hatta hiç! En zoru da bazen tatlıyı kesiyoruz...
Olimpiyatlardaki ilk hedefimizi gerçekleştirdik ve biletimizi aldık. Bundan sonrası için elimizden geleni buraya kadar yapıtığımıza göre artık gelmeyenleri yapmamız gerekiyor ki, farkımız ortaya çıksın. Gönül ister ki madalya şansımız olsun, imkansız değil. Bunları başardıysak gelecek destekler devam ettiği sürece madalyaya adım adım yaklaşıyoruz demektir. Benim kendi hedefim ise önümüzdeki sene Akdeniz oyunlarında madalyamın rengini belirlemek ve 2016 yılındaki olimpiyatlarda 400 metre engelde yine madalya aramak olacak.
Ben soyadımı taşıyorum. Yıldırım kız Elif adım ama “demir leydiler” de hoşuma gitti hani...
Önce özgürlüğün tadını çıkarıyorum ve daha sonrasında onun bende bıraktığı mutluluğu yaşıyorum.
400 metre engelli bayanlarda 66 saniyenin altında koşan ilk Türk kadın olup olimpiyatta madalya almak.
Bayrakta koşmak farklı daha fazla sorumluluk yükleniyorsun
Birsen Engin: 1980 Berlin doğumluyum, 31 yaşındayım.
Ufak yaşta seçmeleri kazanmıştım ama ailevi nedenlerden dolayı yapamamıştım. 19 yaşında başladım. Eğitim ve hamilelik dönemlerinde ara verdim.
4x400 metre bayrak yarışının anlamı çok büyük. Adı üzerinde bayrak takımı. Biz orada Türk bayrağını ve Türk kadınlarını temsil ediyoruz. Bunda da bir ilk olmak çok gurur verici.
Uzun zamandır dünya ve Avrupa şampiyonalarında temsil ediliyoruz, tek eksiğimiz tanıtım. Bayrakta koşmak tabii ki bireysellikten farklı, daha fazla sorumluluk yükleniyoruz. Kendi derecemizden daha iyi koşmak da söz konusu olabiliyor.
Dönem ortasında menüsküs ameliyatı oldum. Yaklaşık dört ay pistlerden uzak kaldım. Olimpiyata yetişmek için elimden geleni yaptım ve başardım. Hazırlık döneminde günde 5-7 saat çalışırken yarış döneminde 2-3 saat arası sürüyor. Yeme içme konusuna gelince; bir diyetisyenimiz yok, kamplarda ne çıkarsa onlarla besleniyoruz ama yine de protein ve karbonhidrat dengesi bizim için çok önemli.
Olimpiyatta en büyük hedefimiz finale kalmak.
Bayrak kızlarıyız, bunlar çok göreceli lakaplar. İsteyenlere pistin meleği de oluruz, pistin leydileri de... Destekçilerin varlığını hissedelim yeter.
Bir sene boyunca antrenman yapıyorsunuz ve sonucunu koşarken hissediyorsunuz. Dolayısıyla hissettiğim şey, tatmin olmak.
2016 Rio Olimpiyatları’na katılmak istiyorum.