Arjantinli Juan Domingo Peron'dan sıklıkla tipik popülist olarak bahsedilir. 1974'te ölen liderin adı hala ülke siyasetini ve Arjantin toplumundaki temel bölünmeyi tanımlıyor: Peronist misiniz yoksa anti-Peronist misiniz?
Avrupa Popülizm Çalışmaları Merkezi'nden İmdat Öner, "Latin Amerika, popülist hareketin yol göstericisidir" diyor. "Sol popülist Hugo Chavez harika bir örnekti. Siyasete dışarıdan geldi, Venezuela'daki iki partili sistemi değiştirdi ve ölene kadar iktidarda kaldı."
Ancak Trump'ı "sağcı popülistlerin fantastik bir örneği" olarak nitelendiren Moffitt'e göre popülizm küresel bir olgu.
Moffitt, "Muhtemelen şu anda dünyadaki en başarılı popülist, en azından seçim ve gücünü sağlamlaştırma açısından, Hindistan Başbakanı Narendra Modi'dir" diye ekliyor.
"Hindistan'daki tüm politika Modi'nin etrafında dönüyor. O, halk ile seçkinler arasında, Hindularda dini çağrışımlar yapan bir ayrım kurmayı başardı. Yani orada doğuştancı bir duygu var" diyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da sıklıkla popülist bir politikacı olarak anılıyor.
Müller, popülizm üzerine yazılarında, "Kendisini gözüpek bir ezilen olarak tanıtacak; sonsuza kadar İstanbul'un zorlu Kasımpaşa semtindeki sokak savaşçısı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin eski Kemalist düzenine cesurca karşı çıkacaktı" diye değerlendiriyor.
Hollanda'da Geert Wilders, Macaristan'da Victor Orban, Fransa'da Marine Le Pen, Venezuela'da Nicolas Maduro ve İngiltere'de Boris Johnson da sıklıkla popülist olarak anılıyor.
Ancak Cas Mudde, Brezilyalı Jair Bolsonaro'yu popülist olarak görmüyor. O siyaset kurumunun sağ kanadını değil, yalnızca sol kanadını reddetmişti.
Popülizm demokrasiye bir tehdit mi?
Mudde, siyasetin "halkın iradesini" yansıtmasını istediğinden popülizmin en dar anlamda (halk egemenliği ve çoğunluğun yönetimi) demokratik olduğuna dikkat çekiyor.
"Ancak bu, liberal demokrasinin temel fikriyle temelden çelişiyor: çoğulculuk, toplumun tamamı meşru olan, farklı çıkarlara ve değerlere sahip çeşitli insanlardan oluştuğu fikri."
Müller, popülistlerin yeterli güce sahip olurlarsa, gerçek "halk"ın parçası olarak kabul etmedikleri herkesi dışlayan otoriter bir devlet yaratacaklarını savunuyor.
Moffitt'e göre, özellikle de pek çok kişinin "çoklu kriz zamanı" olarak adlandırdığı bu dönemde popülizmin dünya çapında yankı uyandırmasının nedenlerinden biri de başkalarını hedef alması.
"Çevre krizi, finansal balonlar... Ortaya çıkıp basit çözümlerden bahsedebilmek, büyük bir kriz anında düşmanı hedef gösterebilmek önemli" diyor.
Moffitt, "Popülistler yargıçların, medyanın ve bunun gibi bağımsız kurumların halkın sesinin önünde durduğunu görme eğilimindedir. Bu açıdan demokrasiye yönelik bir tehdittir, ancak onu tek tehdit olarak belirlemek bizi bir yere vardırmaz" diyor. "İnsanlara çekici gelmesinin bir nedeni var."
"Popülizmin artık ana akım siyasetin bir parçası olduğunu inkar etmek zor. Bir yere gitmiyor. Kişisel olarak bunun 21. yüzyılın belirleyici siyasi olgusu olduğunu düşünüyorum."