04 Mart 2025 08:37
Güncelleme: 04 Mart 2025 08:37
İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Yuva Projesi işbirliğiyle "Coming Together & Building Back Better" başlıklı bir sempozyum düzenledi. Doğal afetlerin ardından şehirlerin yeniden inşa sürecinin ele alındığı sempozyumda konuşan Pritzker Ödüllü Mimar Alejandro Aravena, "Bir kenti yeniden inşa etmek, sadece bina yapmak değil; sosyal ve ekonomik boyutları da kapsayan çok yönlü bir süreç" dedi.
Türkiye'de 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan yıkıcı depremler toplum üzerinde derin etkiler yaratırken insan hayatı ve kentlerde kalıcı izler bıraktı. Afetler sonrasında dayanıklılığı artırmak, yeniden inşa süreçlerine katkı sağlamak, toplumsal dayanışmayı güçlendirmek ve gelecekteki felaketlere karşı daha güçlü bir hazırlık yapmak amacıyla İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Yuva Projesi işbirliğiyle "Coming Together & Building Back Better" başlıklı bir sempozyum düzenledi. Mimarlar, şehir plancıları, akademisyenler, STK temsilcileri ve politika yapıcıları bir araya getiren sempozyumda, dirençli kentler oluşturma, sosyal dayanışma ağlarını güçlendirme ve risk azaltma stratejileri gibi konular ele alındı.
Sempozyumun AURA-İstanbul ve SAMET'in desteğiyle gerçekleşen açılış konuşması mimarlığın Nobel'i kabul edilen Pritzker Ödüllü Şilili Mimar Alejandro Aravena tarafından yapıldı. Açık kaynak barınma çözümleri ve sosyal konut projeleriyle öne çıkan Aravena, 2010 yılında Şili'de meydana gelen 8,8 büyüklüğündeki deprem ve ardından yaşanan tsunami sonrasında uygulanan şehir planlama stratejilerini, alınan önlemleri ve daha dirençli kentler inşa ederken dikkat ettikleri temel unsurları aktardı.
Şili'nin Constitución kentinin yeniden inşa sürecinde görev aldığını aktaran Aravena, "Devlet bize 100 gün süre verdi ve bu sürede şehir için strateji geliştirmemiz gerekiyordu. Mimarlık ekibimizin yanı sıra mühendisler, iletişim uzmanları ve turizm danışmanları ile çalıştık. Çünkü bir kenti yeniden inşa etmek yalnızca bina yapmak değil; aynı zamanda sosyal ve ekonomik boyutları da kapsayan bir süreçti. Bu noktada kamu-özel sektör işbirliği kritik bir rol oynadı. Hızlı hareket edebilmek için ihale süreçleri esnetildi ve özel sektör devreye alındı. Bu işbirlikleri sayesinde süreci çok daha hızlı ve etkili yönettik. Süreç yürütürken bu işbirliğine yerel halkın katılımı ve farklı süreçlerde katkısını da dahil etmek için toplantılar düzenledik. Yani bizlerin 4P olarak adlandırdığı, Kamu-Özel Sektör-Kişiler (Public-Private-People) üçgenini Katılımcılık (Participation) üst başlığı ile biraraya getirerek oluşturduğumuz bir birliktelik stratejisi ile ilerledik" dedi.
Şili depreminin ardından yeniden şehirleşme sürecinde dikkat ettikleri unsurlardan bahseden Aravena, "Depremler yalnızca bina ölçeğinde değil, kent ölçeğinde de ele alınmalı. Yeni yönetmeliklerle binaları güçlendirmek mümkün olsa da her şeyi depremden tamamen korumak imkânsız. Şili'de belli bir seviyeye kadar hasarı kabul eden ve bunu kontrollü bir şekilde yöneten bir sistem geliştirdik. Amaç, binaların tamamen yıkılmasını önlemek ve insanların hayatta kalmasını sağlamak" dedi.
Tekrar yapılanma sürecinde önceliğin insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu aktaran Aravena, Şili'de yeniden yapılanma sürecinde kullandıkları Yarım Ev (Half-a-House) modeli yapılardan bahsetti. Arevana, "Bu modelle insanlara iki bölüme ayrılmış büyük evler tasarladık. Bir bölümü ilk etapta barınma ihtiyaçlarını karşılarken ikinci bölümü uzun vadede onların ihtiyaçlarına ve isteklerine göre tasarlayacakları şekilde bırakıldı. Bu evleri tasarlarken kullandığımız kaliteli malzemeler, kalıcı yapılar için de kullanılabildi" dedi.
Sempozyumun amacının, tüm paydaşları bir araya getirerek anlamlı çözümler geliştirmek olduğunu vurgulayan Bilgi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şebnem Yalınay Çinici şöyle konuştu:
"6 Şubat 2023 depremleri ülkemiz için çok büyük ölçekli bir felaketti. Üniversiteler, araştırmacılar, mimarlar, yeniden yapılanma sürecini yöneten ilgili yerel ve merkezi kurumlar, STK'lar ve katkı sağlayabilecek tüm paydaşlarla bir araya gelerek bu konuyu daha kapsamlı ve derinlemesine ele almak gerekli görünmektedir. Bu birliktelikle hem süreçte daha anlamlı çözümler üretebilir hem de hep birlikte konuşabileceğimiz bir buluşma platformunu da oluşturabiliriz. Yaşadığımız 6 Şubat deprem felaketi, hep birlikte hareket etme, birbirimizden haberdar olarak en acil ve gerekli aksiyonları alma ve daha hızlı organize olabilme konusunda hem daha hazırlıklı olmamız gerektiği hem de öğrenmemiz gerekenler olduğunu üzücü bir biçimde hepimize göstermiş oldu. Bu sempozyumla afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası hazırlıklılık, kentin daha dayanıklı olarak yeniden inşası konularını hep birlikte tartışmanın yanı sıra, böylesi büyük ölçekte yaşanan bir deprem felaketi sonrası 5 yıl hatta belki daha uzun süre için kurulması gereken uzun süreli geçici yerleşimler meselesini de gündeme taşımak istiyoruz. Afet bölgelerinde depremzedelere hızlıca bir barınak sağlamak ve iklim koşullarına karşı korumak için kurulan çadırlar ya da hızla yan yana yerleştirilen konteyner yerleşimler ne yazık ki yeterli olmuyor. Bu bölgelerde ihtiyaç duyulan ‘uzun süreli geçici yaşam alanlarını' gerekli konfor düzeyinde daha uzun sürelerde yaşanabilecek, sosyal mekanları ve servisleri mekansal gereklilikleri ile içeren, aidiyet duygusu geliştirilebilecek, sürdürülebilir çözümler olarak sunabilmeliyiz."
6 Şubat depremlerinin ardında bölgede yeniden inşa sürecine katkıda bulunan Yuva Projesi Mimarı ve Kurucu Ortağı Tuba Şehitoğlu, ise afet sonrası dayanışmanın önemine vurgu yaptı. Şehitoğlu, "Depremin ardından sahada başladığımız bu yolculukta, afet sonrası barınma çözümü olarak konteynerler yerine insan onuruna yakışır ve çevre dostu alternatifler geliştirmeye odaklandık. Amacımız, yalnızca bu çözümleri yaygınlaştırmak değil, aynı zamanda toplumsal farkındalığı artırarak gelecekte yaşanabilecek afetlere karşı daha hazırlıklı olmaktır. Bu süreçte toplumu bir araya getirmek ve dayanışmayı güçlendirmek en büyük önceliğimizdir" dedi.
Sempozyumun ikinci gününün ana oturumunda İhtiyaç Haritası Yönetim Kurulu Üyesi Esra Arslan ve BİLGİ İletişim Fakültesi Dekanı ve İhtiyaç Haritası Ortağı Prof. Dr. Itır Erhart ile UCLA Mimarlık ve Kentsel Tasarım Bölümü Öğretim Üyesi, ArchiAid kurucu ortağı Prof. Dr. Hitoshi Abe söz aldı. Oturumda, afet sonrası yapılanama sürecinde topluluk dayanışması ve sürdürülebilir çözümler ele alındı.
Afetlerde hızlı ve etkili desteğin önemine dikkat çeken İhtiyaç Haritası Yönetim Kurulu Üyesi Esra Arslan, "Dünyada 60 milyar doları aşan bir paylaşım ekonomisi varken, desteğin yalnızca küçük bir kısmı gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşıyor. Bu nedenle yardımların doğru zamanda, doğru yere ulaşması kritik. İhtiyaç Haritası olarak, Elâzığ depreminden bu yana afet bölgelerinde aktif rol alıyor, insani yardım süreçlerinde şeffaf ve güvenilir bir platform sağlıyoruz." dedi. Bilgi İletişim Fakültesi Dekanı ve İhtiyaç Haritası Ortağı Prof. Dr. Itır Erhart ise 6 Şubat depremleri sonrasında İhtiyaç Haritası olarak teknolojinin etkin kullanımıyla destek süreçlerini daha verimli şekilde yönettiklerini dile getirerek Hatay'da depremden etkilenenler için kurdukları yaşam alanının detaylarını paylaştı.
2011'de Japonya'daki deprem ve tsunami sonrası topluluk dayanışması ile sürdürülebilir mimariyi desteklemek amacıyla ArchiAid'i kuran Prof. Dr. Hitoshi Abe, felaketler karşısında toplulukların gösterdiği dayanıklılığın kriz yönetiminde en belirleyici unsurlardan biri olduğunu aktardı. Mimarlığın yalnızca binalar inşa etmek olmadığının altını çizen Prof. Dr. Hitoshi Abe, "Mimarlık; insanları, kültürel dokuyu ve toplumsal yapıları da şekillendirmektir. ArchiAid olarak, geleneksel yeniden yapılanma modellerine alternatif, yerel halkın ihtiyaçlarına uygun sürdürülebilir çözümler üretiyoruz. Japon hükümetinin standart planlarının aksine, doğal yapıyı koruyan ve toplumsal dayanışmayı destekleyen projeler geliştirdik. Örneğin, küçük balıkçı köylerinde halkla işbirliği yaparak onların yaşamlarını sürdürebileceği alanlar tasarladık" dedi.
Prof. Dr. Abe, afet sonrası yalnızca barınmanın değil, sosyal bağların da yeniden kurulması gerektiğini vurguladı. Geçici barınaklardan kalıcı yaşam alanlarına kadar toplulukların kendi vizyonlarını hayata geçirmesine destek olduklarını belirten Abe, Fiziksel yapıları inşa etmenin yeterli olmadığını, dayanışma, yerel katılım ve sürdürülebilir çözümlerin iyileşmede en güçlü araçlar olduğunu aktardı.
Alejandro Aravena'nın ve tüm paydaşların katıldığı kapanış panelinde, ülkemizde hem afet öncesinde hazırlıklılık hem de sonrasındaki acil yardım ve yeniden inşa süreçlerinde iyileştirilmesi gerekenler, fayda sağlayabilecek işbirlikleri üzerinden olası çözüm yollarına dair düşünceler paylaşıldı. Hep birlikte yürütülebilecek ortak çalışmaları başlatmak ve somut çözümler üretmek amacıyla yeniden bir araya gelme kararıyla sempozyum sona erdi.
Şakir Paşa Ailesi: Aile albümü mü, yasak aşk arşivi mi? |
Günün öne çıkan haberleri...TIKLAYIN - Tolga Şardan | “Acılı anne”ye Meclis yasağı ve Cübbeli’nin çakarı TIKLAYIN -Nafakaya düzenleme hazırlığı: Yeni istisnalar geliyor TIKLAYIN -Meteoroloji'den "toz taşınımı" uyarısı: Bu bölgeler dikkat! TIKLAYIN -Mehmet Y. Yılmaz | Otokrat yatıp, demokrat uyanır mı? |
© Tüm hakları saklıdır.