Bolu’da Yuva Köyü’nde yaşanan su kaynaklı zehirlenmelere karşı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan önemli uyarılarda bulundu. Ceyhan, "Su kaynaklı hastalıkların kontrol edilmesi kolay, eğilimli arazilere bakılmalı, etrafı kapatılmalı" dedi.
Bolu Yuva Köyü’nde 16 Temmuz tarihinde ilk sudan zehirlenme vakası ortaya çıktı. Bolu Valiliği’nin yaptığı son açıklamaya göre hastaneye başvuranların sayısı 141 iken, 87 hastanın tedavisi tamamlandı, 53 kişinin tedavi süreci devam ediyor. İçme suyundan etkilenen 49 yaşındaki Eyüp Ertem ise geçen günlerde yaşamını yitirdi.
Bölgede yaşanan vakaların ardından valilik kentteki tüm içme suyu depolarını ve çeşmelerini dezenfekte etme çalışmaları başlatıldığını duyurdu. Kurban Bayramı’nın 4’üncü gününde başlayan, aralarında çocuklarında bulunduğu zehirlenme vakalarında bazı insanlarda Hemolitik Üremik Sendrom (HÜS) hastalığı tespit edildi. Böbrek yetmezliğine ve hastanın kan tablosunda bozukluklara yol açan bu sendrom, kılcal damarların kanaması sonucu, anemi ve düşük trombosit seviyesi ile tanımlanıyor.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’a göre salgına yakalanan insanlar birinci derece sağlık kuruluşlarında tedavi edilmeli. Su kaynaklı salgınların kontrol edilmesinin daha kolay olduğunu söyleyen Ceyhan, hızlı artışa karşı bölgenin karantinaya alınması gerektiğini ifade etti.
Gazete Duvar'dan Nur Kaplan'ın haberine göre, HÜS’ün genelde insanların ve hayvanların bağırsaklarında yaşayan bir virüs olduğunu söyleyen Mehmet Ceyhan, genelde et tüketilmesiyle ortaya çıktığını ifade etti. Ceyhan, Kurban Bayramı’nın ardından başlayan zehirlenmelerin insanların kurbanlıkları bahçelerinde veya tarlalarında kesmelerinin ardından imha işlemlerini düzgün yapmamaları nedeniyle bu salgının başladığını söyledi.
Ceyhan, şunları kaydetti:
“Kurban atıklarının sızdırmaz torbalara konulup derin bir şekilde gömülmesi gerekir. Ama çoğu kişi o torbaları almayıp yakın yerlere yüzeysel şekilde gömdü. Havalar sıcak, bu virüs çok kısa sürede gıdaya ve suya bulaşabilir. Su kaynakları ortak, aynı su boruları kullanılıyor. Tamamen su borularına ve depolara yönelik müdahaleler yapıldı. Esas bakılması gereken yer o boruların ve depoların yanındaki yerler. Özellikle eğimli arazideki hayvan atığı var mı, yok mu ona bakılmalı... Eğer varsa, ortadan kaldırmazsanız, yağmur yağarsa oradaki kirli ve bakteri taşınır. Su borusunda küçük bir delik bile olsa kirlenir. O kaynağı bulunup ortadan kaldırmak zorundasınız.”
Yaşanan zehirlenmelerin en fazla çocuklarda çıkmasının nedenini daha önce yetişkin insanların bu virüse karşı bağışıklık gelişmelerinden kaynaklandığını söyleyen Ceyhan, yetişkinlerde de her yıl 30-60 vaka görüldüğünü ifade etti ve şöyle devam etti:
“HÜS yüzde 85 tamamen düzelir, herhangi bir hasar bırakmaz. Kalan yüzde 15’de ise hipertansiyonun 3-5 yıl sonra geliştiği gözlemlenir. Bazı hastalarda çok daha düşük oranda böbrek yetmezliği görülür. Hastalık kılcal damarda kandaki hücreleri parçalıyor, oradan geçerken böbreğe giden kanın önüne pıhtılar oluşturuyor. Kan böbreğe gidemediği için böbrek yetmezliği gelişiyor. Böyle olunca kalp krizleri, kalp yetmezliği, beyni etkileyen inmeler, sara nöbetleri gibi kalıcı hasarlar bu geri kalan yüzde 15’de görülebilir.”
Salgına yakalanan insanların birinci derece sağlık kuruluşlarında tedavi edilmesi gerektiğini söyleyen Ceyhan, erken müdahaleyle ağır tablonun ortadan kalkabileceğini ifade etti. Ceyhan, “Hekimlerin hemen antibiyotiğe sarılmaması gerekir. Bu hastalar diyaliz yapılabilecek yoğun bakım hastalarıdır. Trombosit dediğimiz hücrelerin parçalanmasına bağlı olarak hastalarda ağızdan ve burundan çok kolay kanamalar olur. Küçük çaplı hastanelerde bulunmaları doğru değil, hemen müdahale edilmeli” dedi.
Su kaynaklı salgınların Covid-19 gibi bütün ülkeler arası görülmediğini fakat çok hızlı patlama şeklinde yayılabildiğini ifade eden Ceyhan, karantina uygulamasını önerdi. Ceyhan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Covid gibi salgınlarda her hasta kaynaktır, etrafa bulaştırabilir. Su kaynaklı hastalıkların kontrol edilmesi daha kolaydır. O tek bir kaynağı bulup o kaynağı yok etmeye çalışmalısınız. Eğilimli arazilere bakılmalı, etrafı kapatılmalı. Bölge tel örgülerle koruma altına alınmalı. Yoksa yarın yine kurban kesip aynı yere atabilirler ya da evdeki atıkları atabilirler. Devletin bu tedbirleri alması gerekir.”
“O bölgede bayramı geçirip ayrılmış kişilerin çok dikkatli olması lazım çünkü bu kişilerin bakteriyi almış ama bağışıklığı güçlü, herhangi bir tepki göstermemiş olabilir” diyen Ceyhan, insanların özellikle tuvaletten çıktıktan sonra ellerini alkollü dezenfektanla tekrar temizlemelerini, bu süre boyunca ortak eşyaların kullanılmamasını ve yemekli misafirliklere gidilmemesi gerektiğini ifade etti.