Başkent Üniversitesi İktisat Programı Bölüm Başkanı ve eski Devlet Planlama Teşkilatı Planlama Uzmanı Prof. Dr. Uğur Emek, Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) yöntemiyle yapılan Bilkent Şehir Hastanesi’nin maliyetinin, geleneksel yöntemle yapma maliyetinden yüzde 73 daha fazla olduğunu söyledi. Prof. Dr. Emek, bakanlığın Meclis'e sunduğu belgelerde KÖİ yöntemiyle yapılan hastanenin yüzde 24 daha ucuza mal olduğunun yazdığını ancak bu hesaplamada hatalar olduğunu belirtti.
Daktilo1984’ten Arın Demir’e konuşan Prof. Dr. Uğur Emek, KÖİ projelerinde uygulanan yöntemleri ve sonuçlarını değerlendirdi. “Projelerin yapım aşamasından önce geleneksel yöntem ve KÖİ arasında fayda ve maliyet analizi yapılmalı ve sonrasında hangi yöntemde kamu yararı daha fazlaysa, o yöntem tercih edilmeli” diyen Emek, Türkiye’de bunun uygulanmadığını belirterek Bilkent Şehir Hastanesi’ni örnek gösterdi.
Emek, “2017 bütçesinin görüşmeleri sırasında Sağlık Bakanlığı TBMM’de milletvekilleriyle bir çalışma başlattı. Paylaşılan dökümanı detaylı şekilde inceledim. Bakanlığın çalışmasında Bilkent Şehir Hastanesi’nin geleneksel yönteme göre yüzde 24 daha ucuza mal olduğu söyleniyor. Kendi çalışmamda manipülatif varsayım hatalarını ve maddi hataları düzelttim. Hastanenin ihalesi 2010 yılında yapıldı. Bu durumda fizibilitenin 2009 yılında kullanılması gerekiyor. Oysa geleneksel yöntemi daha pahalı göstermek için 2009 yerine 2016 birim fiyatları kullanılmış. Bu tür pek çok hatayı düzelttim ve KÖİ yöntemiyle yapılan hastanenin maliyetinin geleneksel yöntemden yüzde 73 daha yüksek olduğunu buldum” ifadelerini kullandı.
"Otoyollara verilen yolcu garantileri gerçeklikten uzak"
Ulusal bir altyapı planının olmadığını, otoyolların Marmara Denizi çevresinde yoğunlaştığını vurgulayan Emek, “AKP 20 bin kilometrenin üzerinde bölünmüş yol yaptı. Peki bu devlet yollarının yanı başına neden bir de otoyol yapıldı, bunu bilmiyoruz” dedi. Otoyollar için verilen yolcu garantisinin tutarsız olduğunu söyleyen Emek, “Geçmiş verilerden biliyoruz ki Çanakkale Boğazı’ndan gemiyle geçen günlük araç sayısı 10-12 bin civarındadır. Köprüdeyse 45 bin araç garantisi verildi. Bu garantiler gerçeklikten uzak” dedi.
"Garanti tutarları değiştiriliyor, sözleşmeler uzuyor"
Prof. Dr. Emek, şeffaflıktan uzak bir şekilde sözleşmelerde çok sık değişiklik yapıldığına da değindi. “Özel sektör sözleşmeleri kolayca değiştirebileceğini bilerek ihalelere giriyor” diyen Emek, şu ifadeleri kullandı:
“Çiğdem Toker yazdı. Kurtköy-Akyazı otoyolunda sözleşme değişikliği yapılmış Garanti tutarları değiştirilmiş ve sözleşme süresi uzatılmış. Bu bilgilere göre gelir garantisi değişikliğini hesapladım. Değişiklikten önce 1,9 milyar dolar olan garanti 6 milyara çıkmış. Hatırlarsanız İstanbul Havalimanı’nın yapılacağı arazide dolgu yapılması gerekiyordu. 100 metre olan dolgu 70 metreye indirilmiş. Bu da özel sektöre maliyet tasarrufu sağlamış. Altyapı projelerinde ücretler ABD’deki enflasyona göre hesaplanır. Avrasya Tüneli’nde baz yılı 2008’di. Daha sonra baz yılı 2007 yılına çekildi. Ortaya çıkan ilave gelir garantisi 2021 fiyatlarıyla bir milyar liranın üzerinde.”
"Performan denetimi yapılmıyor, şirketlere konforlu bir alan yaratılıyor"
Sözleşmelerde performans standartlarının olduğunu ve bunların düzenli olarak denetlenmesi gerektiğini söyleyen Emek, bunun yapılmadığını belirtti. Şirketlerin pek çok kusuruna gerekli yaptırımın uygulanmadığını söyleyen Emek, “Hatırlarsanız 2021 kışında kar yağışı nedeniyle Gebze-İzmir Otoyolu’nda Balıkesir’e yakın bir yerlerde trafik 3 saatten fazla durdu. Binlerce araba yolda kaldı. Bu da emre amadelik şartına aykırıdır. Otoyollarda da kar yağışı nedeniyle trafik duracaksa bu yol neden yapıldı? Yanı başında bölünmüş yollar vardı zaten” dedi.
“Emre amadelik şartını ihlal eden şirketlere performans denetimi yapılmayıp yaptırım da uygulanmadığından; şirketler için konforlu bir alan yaratılıyor” ifadesini kullanan Emek, kaliteli performans denetimleriyle bu kusurların azaltılabileceğini vurguladı.
Söyleşinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.