Ekim ayında ABD, Suriyeli Kürt savaşçıların da içinde olduğu askeri ittifaka ilk kez doğrudan silah yardımı yaptı. Ardından Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov PYD heyetini Moskova'da kabul etti. Ziyaret sürdüğü sırada Moskova, Berlin ve Paris'te Rojava Kantonları Demokratik Özerklik Büroları'nın açılacağı ilan edildi. Tüm bu gelişmeleri Alman Dış Politika Derneği'nden (DGAP) Kristian Brakel ve Radikal gazetesi yazarı Fehim Taştekin, DW Türkçe'ye değerlendirdi.
Ortadoğu uzmanı Kristian Brakel, PYD'nin özellikle son bir yıldır diplomatik bir çıkış içinde olduğunu kaydediyor. Brakel, PYD'nin son temsilcilik açma kararıyla ilgili ise acele yorum yapmamak gerektiğini belirtiyor: “Önce ne tür bir temsilcilik açılacağını görmek gerek. Bir büronun açılmasıyla bir tür siyasi tanınma anlamına da gelen bir temsilciliğin açılması farklı şeyler. Mesela Suriye muhalefetinin Berlin'de bir irtibat noktası var. Burası diplomatik bir statü taşımıyor ancak elbette belli ölçülerde bir tanınma anlamına da geliyor. PYD'nin önce ne açacağına bakmak lazım.“
Gazeteci yazar Fehim Taştekin de Rojava Kürtlerinin uluslararası alanda meşruiyetinin sürekli arttığını kaydediyor. Taştekin “Hatırlarsanız, ilk adımı Paris, Kobani direnişi sırasında atmıştı. Cumhurbaşkanı Hollande YPG komutanını Elysee Sarayı'nda ağırlamıştı. Bu biraz Fransa'nın eskiden beri Kürtlerle daha yakın bir teması olmasıyla ilgili. Ama mesela Berlin'de büro açılıyor olması ilginç“ diye konuştu.
Rusya'nın Kürtler'le ilişkisi
Taştekin, Rusya'nın Kürtlerle diplomatik ilişkilerine ise daha farklı bakılması gerektiğini vurguladı: “Bu yakınlaşma, Kürtlerin direnişiyle değil, Rusya'nın Suriye'nin geleceğinde farklı bir çözüm arayışına sahip olmasıyla ilgili. Rusya, Kobani ve YPG faktörü ortaya çıkmadan önce de PYD'yi uluslararası müzakereler sırasında Cenevre'ye götürmek istemişti. O zaman Ruslar çok ısrar ettiler, Amerikalılara. Kürtler resmi düzeyde temsil edilemediler ama temsilci gönderdiler, izlediler ve bunlar, Rusya'nın katkısıyla oldu. Rusya, ABD'nin öncülüğünde Suriye'nin Dostları Grubu'nun güdümündeki muhaliflerin dışında kalmış, üçüncü yol izleyen muhalifleri de potaya alma çabası güttü.“
ABD, Rusya, özerklik…
PYD'nin hem ABD, hem Rusya ile işbirliğine açık olması onu Suriye'de ilginç bir konuma yerleştiriyor. DGAP'den Kristian Brakel “Suriye iç savaşının başından beri PYD, kendi bağımsızlık ya da özerklik hedefine daha da yaklaşmak için Esad rejimi, Amerikalılar ya da Ruslarla işbirliği yapma noktasında çok esnek bir görünüm sergiliyor“ dedi. Brakel, bu esnekliğe rağmen PYD'nin işinin kolay olmadığı görüşünde: “PYD'nin karşılaşacağı sorun şu olabilir: Bu aktörlerden hiçbiri özerkliğe gerçek bir ilgi duymuyor. Elbette bu seçenek tamamen devre dışı değildir ancak bu, Suriye için yeni bir düzenin şekillendiği bir süreç olursa, bu sürecin en sonunda mümkün olabilir.“
PYD'nin hem ABD hem de Rusya ile ortak hareket edebilmesi geçici bir durum mu? Gazeteci yazar Fehim Taştekin'e göre „her iki güç de sahada güvenilir aktörlere ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyaç sürdüğü müddetçe Kürtler de bu oyunu oynayabilecek. Ruslarla Amerikalılar birbirlerine göz yuman pozisyonlarını terk edip tamamen farklı ve çatışmacı bir pozisyon almadıkça Kürtler de bu iki güç arasında bir tercih yapmak zorunda kalmayacak.“
İçeride Rusya, dışarıda ABD
Hem Kristian Brakel'e, hem de Fehim Taştekin'e göre Kürtlerin uluslararası alanda meşruiyet kazanmasında ABD önemli bir destek unsuru, ABD ile müttefik olmak Batı'ya açılmak bakımından önemli bir avantaj.
Fehim Taştekin bu avantajın Suriye'de ise Kürtlere istediklerini tesis etme konusunda güvence sunmadığına dikkat çekiyor: “Kürtlerin yarın yüzleşecekleri bir rejim var. Kürtlerin tercihi, Suriye içerisinde bir demokratik özerklik tesis etmek. Bu özerkliği fiilen zaten oluşturmuş durumdalar ama bunun anayasal çerçeveye kavuşması, gelecekte Suriye'de yürütülecek pazarlıklara bağlı. Bu pazarlıklarda ABD'nin çok büyük bir katkısı olamaz. Burada da Rusya'nın etkisi önemli. Ruslar Kürtlerle dostluklarını olumlu bir etki olarak Şam üzerinde kullanabilir. Yani Rus politikası Şam üzerinde çalışır ama ABD'nin baskısı çalışmaz, orada direnç kaynağı olarak devreye girer.“
'Esad'ın Kürtleri tanıması zorda kalmasına bağlı'
Peki, Esad yönetimi şu anda Kürtleri tanımaya hazır mı? Alman Dış Politika Derneği'nden Kristian Brakel'in soruya yanıtı olumsuz ancak Esad yönetiminin rejimi güvence altına almak için her şeye yapmaya hazır olduğunu da ekliyor: “Diyelim ki Ruslar bir gün çıksa ve dese 'Küresel ve bölgesel güçlerle öyle bir noktaya geldik ki iktidarın varlığını sürdürmesi için Kürtlere özerklik konusunda taviz verilmesi gerek.' Bu durumda Esad bunu tanıyacaktır. Ama rejim mecbur kalmadığı müddetçe bunu yapmaz.“
Brakel, Rojava'nın özerklik kazanmasının Rusya'nın öncelikleri arasında yer almadığına da dikkat çekiyor: “Rusya'nın birincil önceliği Esad rejimini ayakta tutmak, bunun için IŞİD'in ve rejim açısından tehlikeli olabilecek tüm grupların alanını daraltmak. Yararlı oldukları takdirde Kürtlerle de bir anlaşma yapacaklardır elbette. Ancak bir Kürt devletinin kurulması ne Rusya'nın, ne de bir başka ülkenin birincil önceliğidir. Burası birçok aktör için tali bir alandır, belki bir tek Türkiye bu konuda bir istisna sayılabilir.“
Deutsche Welle Türkçe
Ercan Coşkun