Medya

Rasim Ozan Kütahyalı’dan T24 yayınına cevap

Rasim Ozan Kütahyalı, Halk TV YouTube kanalındaki yayında

13 Mart 2025 18:36

Güncelleme: 13 Mart 2025 18:42

T24 Video

Rasim Ozan Kütahyalı’nın Halk TV’nin YouTube kanalında yayına katılması, kurum içinde büyük tartışmalara ve kopuşlara neden oldu. T24’ün video bölümünde ve YouTube kanalında yayınlanan Şirin Payzın ve Murat Sabuncu ile 45 Dakika programında, Kütahyalı üzerine Halk TV'de çıkan tartışma da değerlendirildi.

Şirin Payzın'ın, kendisinin "gazeteci olmadığını" da vurguladığı programdan sonra Rasim Ozan Kütahyalı, X hesabından bir açıklama yaptı. Kütahyalı'nın "cevap hakkı" bağlamında yaptığı açıklamayı aynen yayımlıyoruz:

“Şirin Payzın şu noktada haklı. Ben gazeteci değilim. Hiçbir zaman da gazeteci olduğumu iddia etmedim. Bana “gazeteci” denmesi bir galat-ı meşhurdan ibarettir.

Ben lise yıllarımdan beri kafamda kurguladığım ve tutkuyla inandığım siyasal devrim hedefi uğruna medyaya girmiş bir adamım. Ben köşe yazarı ve televizyon yorumcusu olurken de medya benim için amaç değil araçtı.

Türkiye’nin militarist-faşizan vesayet rejimini çökertmek amacıyla ben önce fikirdaşım gördüğüm Sinan Çetin’le sinema-televizyon alanında çalışmaya başladım.

Türkiye’nin anlatılmamış gerçeklerini sinemada anlatalım istiyordum. Sonra baktık kafamızdakileri yapamıyoruz. Gazetelerin yorum sayfalarına yazılar göndermeye başladım. O yazılar da hep aynı siyasal amaca hizmet ediyordu.

Bugünden baktığımda aslında ben militarizmi mağlup etme uğrunda mütevazi bir katkı bile yapsam tatmin olacaktım. Fakat zamanla sanki tamamen ben bu eski rejimin tasfiyesini yapmışım gibi abartılı şekilde sembolleştim. Tüm eski vesayetçi-cuntacı generallerin ve o askeri vesayet günlerini özleyenlerin nefret sembolü haline geldim.

2008 senesinde o yazılar ve özellikle “Denizlerin yolu bizi nereye götürür?” yazısı o kadar çok tuttu, o kadar okundu, polemik yarattı ki Ahmet Altan ve Yasemin Çongar beni Taraf gazetesinde köşe yazarı yapmak istedi. Ben de hiçbir maaş talep etmeden büyük bir sevinçle bu maceraya girdim.

Hiçbir put ve tabu tanımadan her konuda özgürce yazabiliyorduk. Resmen bir gazete vasıtasıyla siyasal devrim yapıyorduk. O dönem Taraf’ta Fetullah Gülen ve hareketi üzerine de gayet sert eleştirel yazılar çıkıyordu. Ben bunun kanıtlarını yakında “Generalleri mağlup etmek” ismiyle yayınlanacak kitabımda yayınlayacağım. Taraf-Gülen ilişkisi 2011-12’den sonra bozuldu.

Ben kafamdaki “Vesayetçi ve cuntacı generalleri mağlup etmek” hedefi uğruna devrimci bir faaliyet yürüttüm. Gazetecilik değil devrimcilik yaptım.

Militarizmi devirdikten sonra Gülenizm de bir o kadar büyük bir tehdit olarak ortaya çıktı ve 2013-17 döneminde de temel takıntım ve siyasal amacım Gülenizmi devirmek ve berhava etmek idi. Hatta o zaman daha da organize çalıştım. Gülenizmi devirme hedefiyle bir ismi yoktan var edip, meşhur ettim.

Sonunda her iki devrim hedefi de başarıldı ama inandığım amaç uğruna yürürken gençlik ateşiyle çok hatalar, yanlışlar, hoyratlıklar, kabalıklar da yaptım. Her iki devrim sürecinde de bunlar yaşandı. Devrim uğruna herşeyi mübah görme hastalığından her devrimci gibi ben de muzdariptim.

Bütün o sürecin (2008-17) bir özeleştirisini izlemek istiyorsanız. İlker Canikligil’in Flu TV’de benimle yaptığı “ROK dinlemek” başlıklı söyleşiyi izleyin.

Evet, o devrimler sürecinde çok sert ve hoyrat davrandım. Gerçi Şirin Payzın’ı hiç hedef aldığımı hatırlamıyorum. Hatta Selahattin Demirtaş’a olan sempatisi nedeniyle Payzın’ı hep kayırdım diye hatırlıyorum. Ama somut bir örnek varsa ben kendisinden özür dilerim.

Hemen hemen her Türk solcusu gibi Payzın da özünde Kemalist bir insandır. Bana nefretinin kaynağının bu Kemalizm inancında olduğu kanaatindeyim. Kürt solcusu ile Türk solcusu arasında iki ayrı gezegen kadar fark vardır.

Zaten 22 Ekim sürecinde Kürtler şu an çok sevinçli iken kimi Türk solcuları Barış sürecinden ötürü çok üzgün ve mutsuz.

Bu arada ben hem Ruşen Çakır’ın Medyascope’unu hem de Doğan Akın’ın T24’ünü 22 Ekim sürecinde çok iyi niyetli görüyorum. Onu da belirteyim.

22 Ekim sürecinin medyada en devrimci, en cesur destekçisi ben olduğum için de Kürtler bana büyük bir sempati içindeyken sosyalist görünümlü Kemalist Türk solcularının da nefreti artarak katlanıyor. Onları da anlıyorum.”