Gündem

Roboski: 10. yıl dönümünde 10 soruda “karanlık dehlizlerde kaybolan” katliam

28 Aralık 2021 13:47

1.Tarihe “Roboski katliamı” olarak geçen olay, ne zaman, nerede ve nasıl gerçekleşti?

Şırnak Uludere’ye bağlı, resmi kayıtlara göre Ortasu ve Gülyazı, orada yaşayanlara göre Bujeh ya da Gülyazı köylerinde yaşayanlar uzun yıllardır yaşamlarını kaçakçılıkla geçiriyorlar. Bu durumu, bölgedeki karakolların tamamı da biliyor. Köylüler, sınırı geçerek, mazot, şeker, pirinç, çay ve diğer ürünleri alıyor, geri dönüp bunları satıyor. Bu iki köyde yaşayan, çoğu birbiri ile akraba 38 köylü, 28 Aralık 2011 günü, öğle saatlerinde sınırı geçmek için yola koyuldular. İçlerinden 17’si 18 yaşından küçüktü. 38 kişi, daha sonra katırlarla, iki grup halinde Türkiye sınırından geçmek için hareket etti. Akşam saatlerinde sınıra yaklaştıklarında askerlerin sınır hattını kapattıklarını fark ettiler. Bir süre sonra önlerine 5 aydınlatma, 7 tahrip mermisi atıldı. Bir gariplik olduğunu anlayıp iki kol halinde, aralarında 300-400 metre bulunacak şekilde beklemeye başladılar. Karakoldakiler kendilerini tanıyordu. Bir çatışma yaşandığını, bittiğinde karakoldakilerin kendilerini tanıdıkları için güvenli biçimde geçişlerine izin verileceğini düşündüler. Ancak öyle olmadı. 21.39 ila 22.24 saatleri arasında, iki uçaktan üzerlerine 4 bomba bırakıldı.

2. Kaç kişi öldü, Türkiye olaydan nasıl haberdar oldu?

Bombardıman sonucunda 34 kişi yaşamını yitirdi. Ölenlerin isimleri şöyle:

“Salih Ürek, Bedran Encü, Adem Ant, Erkan Encü, Şivan Encü, Muhammed Encü, Bilal Encü, Aslan Encü, Mehmet Ali Tosun, Savaş Encü, Orhan Encü, Nadir Alma, Celal Encü, Fadil Encü, Mahsun Encü, Şervan Encü, Yüksel Ürek, Cemal Encü, Cihan Encü, Vedat Encü, Serhat Encü, Salih Encü, Özcan Uysal, Hüseyin Encü, Nevzat Encü, Hamza Encü, Selim Encü, Zeydan Encü, Seyithan Enç, Hüsnü Encü, Selahattin Encü, Osman Kaplan, Abdulselam Encü, Şerafettin Encü.

Türkiye, yaşananları saatlerce öğrenemedi. Akşamdan sabaha kadar hiçbir haber merkezi olayı duyurmadı. Katliam, ancak ertesi gün öğle saatlerinde, duyulmasının kaçınılmaz bir hal aldığı aşamada öğrenilebildi. Buna rağmen yaygın medya, Genelkurmay Başkanlığı’nın resmi açıklamasına rağmen haberi görmedi.

3. Erdoğan, katliamla ilgili hangi açıklamaları yaptı?

O dönem başbakanlık koltuğunda oturan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk açıklamasında, “Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum” dedi. “Roboski değil Uludere” diyen Erdoğan, birkaç ay sonraki bir başka açıklamasında, “Uludere'yi bu kadar basite indirgemeyelim. Sonuçta terörist de sivildir. Biraz sabredelim ölen 34 kişiyle ilgili yargı kararını bekleyelim. Sürekli sivil denmesini bir beyin yıkama hamlesi olarak görüyorum. Uludere konusunda biz adım attık, Dersim yanlışına düşmek istemedik. Daha netice ortaya çıkmadan terör örgütü ve uzantıları kalkıyorlar bize 'illa özür dileyeceksin' diyorlar. Gerekirse özür dileriz” diye konuştu. Erdoğan, sonraki açıklamalarında ise olayın hatadan kaynaklandığını kabul etse de söylemini sertleştirdi. Erdoğan, “30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. O yükseklikten bu Ahmet midir? Mehmet midir? Bilmek mümkün değil. TSK görevini samimi şekilde yapmıştır. Tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına tazminatsa tazminat... Bizim resmi tazminatımız ötesinde yaptık. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar.”

Erdoğan, buna karşılık, çözüm süreci devam ederken, 2013’te Roboskili ailelerle bir araya geldi. Ailelerden Veli Encü, “576 gündür yaşadığımız  acıyı ve taleplerimizi Başbakan'ın yüzüne söyledik. Başbakan Erdoğan, ‘Operasyon talimatını ben vermedim. Yaşananlardan üzüntü duyuyorum’ dedi. Başbakan'ın üzüntüsünü inandırıcı buldum” açıklamasını yaptı.

Erdoğan’ın en çok akılda kalan sözleri ise soruşturma konusunda yaptığı, “Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” açıklaması oldu.

4. Soruşturma nasıl ilerledi?

Diyarbakır Başsavcılığı, olayla ilgili soruşturma başlattıktan hemen sonra dosya için gizlilik kararı aldırdı. 1,5 yıl boyunca savcılığın ifade almak dışındaki iş ve işlemleri bilinemedi. 1,5 yılın ardından savcılık, dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderdi.

“Kaçınılmaz hata”

5. Askeri savcılık, soruşturmayı nasıl sonuçlandırdı?

Genelkurmay Askeri Savcılığı, Ocak 2014’te dosyayı, “kaçınılmaz hata” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığını belirterek kapattı. Kararda, “TSK personelinin bahsi geçen TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdiklerini, görevi yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldığından…” ifadeleri kullanıldı.

6. Ölenlerin kaçakçı olduklarının aslında bilindiği nasıl açığa çıktı?

Soruşturma dosyası açığa çıktıktan sonra bölgede görevli askerlerin büyük bölümünün bombalananların kaçakçı olduğunu bildiği anlaşıldı. Ancak emir komuta zinciri ve askeri hiyerarşi nedeniyle bombardımanın engellenmediği de ortaya çıktı. Gazeteci Kemal Göktaş’ın haberine göre, 28 Aralık 2011 günü, insansız hava aracı kaçakçıları saptadıktan sonra, 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı Albay Aygün Eker, görüntülerdeki kişilerin kaçakçı olduklarını üstlerine bildirdi. Ancak 2. Ordu Komutanı Korgeneral Servet Yörük’ten, “Genelkurmay’ın elinde kesin bilgiler olmasa bu kararı vermez” yanıtını aldı.  Batman 2. İHA Filo Komutanlığı’nda görevli Hava Pilot Kurmay Binbaşı Ali İhsan Şahin de grubun kaçakçıya benzediğini bildirdi. Ancak “Üzerine vazife olmayan işlere karışıyorsun” diye azarlandı. Şırnak Çakırsöğüt Jandarma Komanda Tugay Komutanı Tuğgeneral Niyazi Erhan Patır’ın görüşü de görüntülerdeki kişilerin kaçakçı olduğu yönündeydi. Görüntüleri izlerken Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük de Tuğgeneral Patır’a katıldı, “Terörist olsalardı aydınlatma mermilerini ve top atışlarını fark edince dağılırlardı” dedi.

İHA Filo Komutanlığı’nda ‘uçucu’ olarak görev yapan ve olay günü İHA’yı kontrol eden Yüzbaşı Duran İspir de baştan itibaren görüntülerdeki kişilerin kaçakçı olduğunu değerlendirdi. Ancak grubun yerini işaretlemesi emri verildi.  İHA Filo Komutanlığı’nda görev yapan Yüzbaşı Baha Pakkan da grubun kaçakçı olduğunu komutanlığa iletti. Buna rağmen bombardıman Ankara’nın emriyle yapıldı. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, operasyon emrini almak için dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Hulusi Akar’ın makamına gitti. Akar da MGK toplantısında bulunan dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e durumu telefonla iletti. Özel, toplantının ardından haritayı inceleyip bombardıman emrini verdi.

7. Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın kararı kesin nitelikte miydi?

Karar, yapılan itiraz reddedilince kesinleşti. Bu nedenle avukatların önünde kararı Anayasa Mahkemesi’ne taşıma yolu kaldı. Başvurular yapıldı. Dosyada 53 başvurucudan üçünün avukatlarının vekaletnamesinin olmadığını fark eden AYM, eksikliklerin 15 gün içinde tamamlanmasını istedi. Avukat belgeleri iki gün gecikmeyle sundu ve sağlık raporu sundu. AYM ise sağlık raporunu ‘ağır, ameliyat gerektiren veya ölümcül bir hastalık’ olmadığı gerekçesiyle reddetti ve 26 Şubat 2016’da dosyayı kapattı. Dönemin AYM üyesi Osman Paksüt, bu karara, bu kadar önemli bir dosyada böyle bir şekil şartı öne sürülemeyeceğini belirterek şerh koydu.

8. Dosya AİHM’ye gitti mi?

Evet. Ancak AİHM de AYM’nin kararını gerekçe göstererek başvuruyu geri çevirdi. Kararda, AYM’nin başvuruyu usul yönünden reddettiği, buna karşı yeni bir karar verilemeyeceği kaydedildi.

9. TBMM’de kurulan Uludere Alt Komisyonu’nun tespitleri, soruşturmada etkili oldu mu?

Raporda, savcılıkta ifade veren askerlerin bir bölümünün tespitleri, insansız hava aracının ve bombardımanın görüntülerine yer verildi ancak “kasten yapıldığına yönelik kanıt elde edilememiştir” denildi. İhmaller zinciri olarak nitelendirilebilecek tespitler yapılmasına karşılık, savcılık kararını etkileyecek bir kanıt ortaya konulmadı.

10. Dosya yeniden açılabilir mi?

Mevcut yasalara göre dosyanın yeniden açılması ancak bugüne kadar açığa çıkmamış bir delille mümkün. Mevcut kanıtlarla dosyanın yeniden açılması olanağı bulunmuyor. Ancak hukukçular, siyasi atmosferin değişmesi halinde dosyanın yeniden açılabileceği yorumları yapıyorlar.