19 Şubat 2025 09:44
Güncelleme: 19 Şubat 2025 09:49
Hatay’da rüşvetle suçlanan Hâkim Mehmet Mustafa Ş., savunmasında karşı hamle yaptı. Kendisini suçlayan hâkimlerin, sınırda göçmen bir çocuğu öldüren askeri hukuksuz şekilde beraat ettirdiğini savundu.
"Hatay’da Hâkim Mehmet Mustafa Ş.’nin, savcıya rüşvet teklif ettiği ve Kırıkhan ilçesinde cinayet sanığını rüşvet karşılığı serbest bıraktığı iddiası geniş yankı uyandırdı.
Sanık Veysel Erkoç’un cinayetten sadece 7 ay sonra, ikinci celsede tahliye kararını dönemin Kırıkhan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Mustafa Ş. tek başına vermemişti. Mahkemenin diğer iki üyesi Nurseli Özalp U. ve Yazgül K. de tahliye yönünde oy kullanmış ve karar oybirliğiyle alınmıştı. Bu olayla ilgili soruşturmada hâkimler Nurseli Özalp U. ve Yazgül K., Mahkeme Başkanı Mehmet Mustafa Ş.’nin dosyayı incelemelerine izin vermediğini ve emrivakiyle kendilerine söz hakkı tanımadan “Oybirliği ile tahliye” diyerek kararı yazdırdığını öne sürmüştü. Mehmet Mustafa Ş.’yi suçlayan ifadeler vermişlerdi.
Hâkim Mehmet Mustafa Ş., kendisi hakkındaki soruşturmada ifade verirken üye hâkimlere yönelik karşı hamle yaptı. Üye Hâkim Nurseli Özalp U.’nun sınırda mülteci çocuğun öldürülmesiyle ilgili davada, hukuksuz şekilde beraat kararı verdiğini iddia etti. Mahkeme üyelerinin bu kararı vermek için kendisinin yıllık izinde olduğu bir zamana duruşma ayarladığını öne sürdü.
2017 yılında yaşanan ve yıllardır karanlıkta kalan bu olayı iddianameden anlatalım.
Suriye’de iç savaşın çok şiddetli devam ettiği 2 Eylül 2017 akşamı 10 kişilik Suriyeli bir grup Hatay’da sınırı geçmişti. Yanlarında küçük yaşta çocuklar da vardı. Termal kamerada fark edilen grup pamuk tarlasına girip gizlenmişti. Bükülmez Hudut Karakolu Komutanı Üsteğmen Bekir Serdar K. yanına Piyade Er Arif S., Sözleşmeli Er Yusuf S. ve Şoför Piyade Çavuş Celil K.’yi alarak pamuk tarlasına gitti. Kuledeki termal kamerada görevli asker, cep telefonu ile konuştuğu Er Arif S.’ye göçmenlerin saklandığı yeri tarif ediyordu. Bu sırada Üsteğmen Bekir Serdar K., Arapça ve Türkçe, teslim olmaları için gruba çağrı yaptı. Havaya ateş etti. Ancak göçmenler kendilerini göstermedi. Termal kameradan bilgi alarak göçmenlere çok yaklaşmışlardı.
Bundan sonrası 3 Eylül 2017 günü adli makamlara ulaşan ihbarda şöyle anlatılıyordu: “Üsteğmen Bekir Serdar K. göçmenlere ‘Dur’ ihtarı yaptı. Bu insanlar ellerini havaya kaldırarak teslim oldu. Ancak Üsteğmen Bekir Serdar K. 10 metre mesafeden hedef gözetmeden bu şahısların üzerine ateş açtı.”
İhbar üzerine başlatılan soruşturmada olay yeri olan pamuk tarlasında Üsteğmen Bekir Serdar K.’nin tüfeğinden çıkan üç kovan, renkli terlikler, pembe bir kadın çantası, kıyafetler, bir cep telefonu ve beyin parçaları bulundu. Adli Tıp Kurumu incelemesinde bu parçaların insana ait olduğu tespit edildi.
İfadesi alınan Er Arif S., Üsteğmen’in Suriyelilerin ellerini havaya kaldırıp teslim olmalarına karşın çok yakın mesafeden ateş açtığını söyledi. İfadesine şöyle devam etti: “Üsteğmen’in kurşunlarından biri kadının kucağındaki küçük bebeğe isabet etti. Kadın da omzundan vurulmuştu. Bir adam ise bacağından ciddi bir şekilde yaralanmıştı.”
Ateş açıldıktan sonra olay yerine gelen Sözleşmeli Er Yusuf S. ise “7-8 kişilik bir grubun orada olduğunu gördüm. Bir kadın göğsünden bir erkek şahıs ise ayağından yaralıydı. Sonra Land araca bindirildiler” diye konuştu.
Uzman Çavuş Mehmet B. ise “Olay günü kadının kucağında bir kız çocuğu vardı. Saçları uzundu, yaklaşık 2-3 yaşlarındaydı. Çocuğun kafasından yaralandığını gördüm. Sadece arka tarafında saç gözüküyordu. Ayrıca kadının göğsünde kan vardı. Adam ise sol bacağından yaralanmıştı. Ben olay yerine geldiğimde araç farları ile burası aydınlatılmıştı, bu ışıkta onları gördüm. Sonra Land araca bindirilerek götürüldüler.”
Ateşin açılmasından sonra 10 kişilik Suriyeli aile, askeri araca bindirildi. Aracı kullanan Uzman Çavuş şöyle ifade verdi: “Karanlık ve uykulu olmam sebebiyle yaralı olup olmadıklarını görmedim. Ancak aracı kullanırken arkadan ‘Ah’ şeklinde bağırışlar geliyordu. Sınırda iki duvar arasındaki boşlukta indirildiler. Bu esnada acı çekercesine ya da karşı taraftan birine ulaşmak maksadıyla bağırıyorlardı. Ben daha sonra geri döndüm, aracın arkasında kan izlerini gördüm. Bunu komutanımıza söylediğimde temizlememi söyledi.”
Soruşturmada araçta kalan kan izleri tespit edildi ve Adli Tıp Kurumu incelemesinde kanların insana ait olduğu belirlendi. Beyin parçalarının da insana ait olduğu tespit edilmişti.
Üsteğmen Bekir Serdar K. ise Arapça “Dur” demesine ve teslim olmalarını istemesine karşın bir grup Suriyelinin gizlendiğini ve bu nedenle yakınlarına ateş açtığını savundu. Vurulan kişi olmadığını iddia eden Bekir Serdar K., terör örgütünün bu sırada gizli mermi ile ateş açtığını öne sürerek “Sığınmacıları bu nedenle karakola götürmedim. Geldikleri noktadan sınır dışı edilmeleri için askerlere talimat verdim” dedi. Er Arif S.’nin ise kendisine karşı husumet beslediği için bu yönde ifade verdiğini savundu.
Kırıkhan Cumhuriyet Savcılığı’nca hazırlanan iddianamede deliller sıralandı. Üsteğmen’in “kasten öldürmek”ten ve göçmenleri ilgili birimlere teslim etmeden sınır dışı ettiği için “görevi kötüye kullanmaktan” cezalandırılması istendi. Hâkim Mehmet Mustafa Ş.’nin suçladığı Hâkim Nurseli Özalp U. bu yargılamayı yapan Kırıkhan Ağır Ceza Mahkemesi’nin üyesiydi. Yargılama sonucunda ceset bulunmadığı için beraat kararı verildi. Kararda bulunan beyin parçalarının ölüme neden olup olmadığının belirlenemediği savunuldu. Mağdurunda tespit edilemediği anlatılarak yaralama suçundan da hüküm kurulamayacağı öne sürüldü. Gerekçeli kararda şöyle deniliyordu: “Sanığın üzerine atılı kasten öldürme eyleminin şüphede kaldığı, sanığın eyleminin her türlü şüpheden uzak, kesin, net ve somut delillerle ispatlanamadığı nazara alınarak sanığın beraati yönünde hüküm tesis edilmiştir.”
Göçmenleri ilgili birimlere teslim etmeyerek sınır dışı ettiği için “görevi kötüye kullanmak” suçundan cezalandırılması istenmişti ama mahkeme bu konuda hüküm kurmadı. Beraat eden Üsteğmen Bekir Serdar K., yüzbaşı rütbesine yükseldi. Bu yargılama nedeniyle mağdur olduğunu belirterek devlete 500 bin TL manevi, 6 bin TL ise maddi tazminat davası açtı. Daha sonra FETÖ ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edildi.
Hâkim Mehmet Mustafa Ş. müfettişlere verdiği yazılı savunmada bu davada beyin parçaları, Üsteğmen’in mermileri, kan izleri ve eşyalar bulunmasına karşın beraat kararının verildiğini söylüyordu. Savunmasında şöyle yazdı: “Bu çok vahim olayın davasında en azından ‘öldürmeye teşebbüs’ suçundan hüküm kurulması gerektiğini söylemiştim. Hatta ben ‘kasten öldürme’ suçundan ceza verecektim. Benim bu yönde karar vereceğimi bildikleri için ben izindeyken bu kararı aldılar. Ben Başsavcı’ya bu kararı aktarınca şok oldu. ‘Böyle bir şey nasıl olur, nasıl benim haberim olmaz’ dedi. Kanun yararına bozma istedi, bu da kabul edilmedi. Ben Nurseli Hanım’a ‘Nasıl benim haberim olmadan, benim olmadığım duruşmada diğer hâkimleri ve savcıyı kafalayarak böyle bir karar verdin?’ dedim. Kendisi de ısrarla ‘Ortada ceset yoksa suç yoktur’ diyerek konuyu kapattı. Bu nedenle bana husumet besledi.”
Hâkim Mehmet Mustafa Ş. hakkında soruşturma açılmasa ve açığa alınmasa belki bu konudan hiç bahsetmeyecekti. Yine yargı mensupları arasında bir husumet oluşmasa Hâkim Mehmet Mustafa Ş. hakkındaki çok vahim iddialar da belki hiç gündeme gelmeyecekti.
Günün öne çıkan haberleri...TIKLAYIN - İstanbul ve Sabiha Gökçen havalimanlarında kar alarmı; yüzlerce uçuş iptal edilecek TIKLAYIN - Mehmet Y. Yılmaz | İklim değişikliğine bağlı zihnî küşayiş TIKLAYIN - İstanbul'da kuvvetli kar beklentisi: Yollar, havalimanları ve okullar nasıl etkilenebilir? TIKLAYIN - Ankara'da şüpheli ölüm: Hedef gösterilen yaşlı kadın yanarak öldü |
© Tüm hakları saklıdır.