Eski Jülyen takvimine göre 23 Şubat, bugünkü Miladi takvime göre ise 8 Mart 1917'de gerçekleşen Şubat Devrimi’nin 100’üncü yıldönümü, Rusya'da hayli renksiz geçecek. Çünkü gerek halk gerekse devlet, bu olaya pek önem atfetmiyor.
Bu çekimserliğin kökeninde resmî ideolojinin yattığına dikkat çeken Moskova'daki Alman Tarih Enstitisü'nün müdürü Nikolaus Katzer, Rus tarih kitaplarında Şubat Devrimi için “Devletin, anarşistlerin elinden kurtarıldığı ayaklanma“ tanımı yapıldığını belirtiyor ve ekliyor: “Oysa asıl anarşi, 1917’den sonra başladı.“
Zayıf dönemi kimse hatırlamak istemiyor
100’üncü yıl kutlamalarının sırf yasak savmak için çok sönük şekilde yapılacağını kaydeden Alman tarihçi, Putin'in 100 yıl önceki Rusya’yı “güçsüz“ olarak gördüğünü, bu yüzden böyle bir dönemi gündeme getirmek istemediğini vurguluyor. Halkın büyük bölümünün de bu görüşü benimsediğini söyleyen Kratzer “Rusya, gerçek gücüne Bolşevikler zamanında kavuştu. Öyleyse bunun öncesindeki zayıf dönemi ne diye yâdedelim“ düşüncesinin yaygın olduğunu belirtiyor.
Putin’in vermek istediği bir mesaj daha var: “Rusya’nın güçlü, büyük ve bağımsız olmasına katkı sağlayan tüm kişi ve olaylar iyidir. Devrim ya da ayaklanma gibi hareketler ise devletinin bütünlük ve istikrarına zarar verir!“
Şubat Devrimi öncesi neler yaşandı?
Rus tarihçi Yuri Pivovarov ise Rus halkının, Şubat Devrimi’nin hazırlayan koşullar hakkında pek bir bilgisinin olmadığını, bunun da ilgisizliğe neden olduğunu aktarıyor.
100 yıl önce Rusya gerçekten de çok zayıf düşmüştü. Bunun en önemli nedeni, Birinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı büyük fiziksel, ekonomik ve siyasi tahribattı. Ekonomi bitik ve halk açtı. Rus askerî birlikleri 1915’ten buyana sürekli geri çekiliyordu. Polonya, Litvanya ve Tuna kıyısındaki bütün bölgeler kaybedilmişti. Batı cephesi tümüyle çökmüş ve moraller sıfırlanmıştı.
1916/17 kışı çok çetin geçmiş, kömür ve odun kıtlığı had safhaya ulaşmıştı. Sınırlı sayıdaki sanayi tesisinde ise sadece savaş ekonomisi için üretim yapılıyordu. Üretim maliyetini karşılayabilmek için altın sikke basılınca enflasyon iki katına çıktı. Hayat pahalılığı ise yüzde 400’lere ulaştı. Ülke ekonomisi yüzde 85 oranında tarıma dayılıydı. Sayısı, bir elin parmaklarını geçmeyen sanayi merkezlerinde ise grev ve radikalleşme hızla yayılıyordu. Özellikle de Petrograd'da durum vahimdi. (Kent daha sonraları sırasıyla Leningrad ve St. Petersburg adlarını almıştır.)
Çar, halkı görmezden geldi
Buradaki fabrika işçileri “Açız! Bize ekmek verin!“ diye isyan ederken, Çar’ın bu feryatlara kulak tıkayıp cephedeki askerleri ziyaret etmesi, halkın öfkesini daha da artırdı. İşçiler, dayanışma komiteleri oluşturup mücadelenin dozunu artırınca, Çarlık, olağanüstü hal ilan etti. Ancak bu bir işe yaramadı, çünkü Rus ordusu halktan, işçilerin yanında yer almasını istedi. Halk tren istasyonunu ve posta-telgraf idaresini işgal etti. Olaylar Moskova’ya kadar sıçradı ve burada da halk işgalleri başladı.
Çar ise cepheden dönmeyi başaramadı. Halk onun ölümünü istiyordu ama Çar geri çekilmeyi redetti. Hatta Duma başkanına 26 Şubat’ta telgraf çekerek, parlamentoyu feshetmesini emretti. Ancak bu çağrı karşılık bulmadı. Bundan bir gün sonra oluşturulan Duma Komitesi, kamu düzenini tekrar tesis etmek için kolları sıvadı. Milletvekilleri, bakanlık koltuklarına oturdu. Kısacası yasama organı, yürütme görevini de devraldı.
Rusya’da iktidarın asıl el değiştirmesi ise yaklaşık sekiz ay sonraki Ekim Devrimi ile oldu ve Bolşevikler yönetimi ele geçirdi. Daha sonraki Sovyetler Birliği’nin temelini atan 1922 yılındaki yeni bir halk ayaklanmasına kadar da Bolşevikler iktidarda kaldı. Nitekim Rus halkı da Şubat Devrim’i yerine, önem ve büyüklük bakımından çok daha üstün gördükleri Bolşevik ve 1922 devrimlerini yâdetmeyi tercih ediyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Volker Wagener