İnsanlar doğa olayları, felaketler, mağlubiyetler gibi olayları anlamdırmanın yanı sıra gelecekle ilgili belirsizlikler karşısında rüyalara danıştılar.
Bu metinlerinde rüya, görenden kaynaklanan bir durumdan ziyade görenin iradesi dışında nesnel bir var oluşu, alternatif bir boyutu ifade ediyordu.
Antik Mısır'da rüyaları araştıran Mısır bilimci Kasia Szpakowska, "Rüyalar bu metinlerde bir tür eşik; duvarlarla ayrılı iki dünya arasındakilerin birbirini görebildiği şeffaf bir alan işlevi görmüştür" diyor.
Rüyaların rastgele seçilmediğine ve her rüyanın günümüze ulaşmadığına dikkat çeken Young, ulaşabilenlerin "geleneğin değerlerini ortaya koydukları için korunmak üzere seçilmiş rüyalar" olduğunu belirtiyor.
Türk tarihinde rüya anlatıları
Türk tarihinde rüya anlatılarına en eski Türkçe metinlerde rastlamak mümkün.
Yale Üniversitesi'nde Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak görev yapan Özgen Felek'in Türk edebiyatında rüya motiflerini incelediği çalışmasında, Oğuzlar'ın kökenini anlatan Oğuz Kağan Destanı'nda vezir Uluğ Türük'ün rüyasında altın bir yay ve üç gümüş ok gördüğü anlatılıyor
Buna göre rüyada altın yay Doğu'dan Batı'ya uzanırken, üç gümüş ok Kuzey'i gösterir. Uluğ Türük rüyasını Oğuz Kağan'a anlatırken, “Gök Tanrı rüyamı gerçekleştirsin. Bütün yeryüzünü senin soyuna bağışlasın” diye dua eder.
Oğuz Kağan'a göre Uluğ Türük'ün rüyası, soyunun dünyayı fethedeceğine dair hayırlı bir alâmettir.
Bu tür sembolik rüyalara Göç, Türeyiş, Manas gibi diğer Türk destanlarında yer verildi.
1299'da Osmanlı İmparatorluğu'nu kuran 1. Osman'a sonradan atfedilen bir başka rüya da benzer bir mesaj içeriyordu:
Hikayeye göre, Osman, mutasavvıf bir alim olan Şeyh Edebali'yi ziyaret ettiğinde kendisine bir oda verilir. Odasında bir Kur'an-ı Kerim olduğunu fark eden Osman, uzanmak istemediği için bütün gece oturur ve sonra bir rüya görür:
"Osman Gazi uyurken rüyasında bir velinin göğsünden bir Ay'ın yükseldiğini ve ona doğru gelip kendi göğsüne girdiğini görür. Ay göğsüne girdiği anda göbeğinden bir ağaç fışkırır ve gölgesi dünyayı kaplar."
BBC Türkçe'ye konuşan Felek, özellikle Osman Gazi’nin rüyasının İslam rüya anlayışının Türk rüya kültürünü nasıl etkilediğini göstermesi açısından önemli olduğuna dikkat çekiyor:
"Her iki rüya da anlatıda kendi hükümdarlıkları için manevi-meşru araçlar olarak yer alsalar da, Osman'a atfedilen rüya anlatısındaki bazı unsurlar (mesela, Kur'an'a saygı), İslam dininin Türk rüya kültürüne önemli bir katkısı olduğunu gösteriyor.
"Bu rüya, Türklerin İslam'ı kabul etmesinden sonra bile Türk kültüründe rüyaların ve rüya tabirlerinin öneminin devam ettiğini gösteriyor."
BBC Türkçe'ye konuşan Loyola University Chicago'da İslam Dünyası Çalışmaları Direktörü Prof. Marcia Hermansen, "İslam, rüyalara kapılarını açık bıraktı. Örneğin Kur'an'da Yusuf Peygamber'in rüyasının yorumlandığından söz ediliyor. Yani rüyaların yorumlanması meşruydu" diyor.
Bu inanç, Türklerin Müslüman olmasından sonra da rüya geleneğinin pekiştirilmesini sağladı.
İslami rüya yorumlarının "kurucusu" olarak bilinen İbn-i Sirin, 8'inci yüzyılda yaşayan bir tüccardı.
Sirin'e ithaf edilen çok sayıda rüya yorumu Rüya Tabirleri Kitabı'nda toplanmıştı.
Sirin yorumlarında çoğunlukla Kur'an-ı Kerim'e referans veriyordu.
Ancak İslami rüya yorumlarında Antik Yunan etkisi de hissedildi.
Felek, Helenistik dönemde (bugünkü Datça'daki) Knidos'ta yaşadığı düşünülen Artemidorus'un rüya yorumlarının Arapça'ya tercüme edildikten sonra "İslamlaştırıldığını" söylüyor.
Felek, bu tercümeler sırasında bazı pagan unsurların "melek" olarak değiştirildiğini çok Tanrılı sembollerin tek Tanrı olarak kaydedildiğini ya da bazı Hristiyan ya da Yahudi unsurların çıkarıldığını belirtiyor.
'Statü doğrulama aracı' olarak rüyalar
Yazılı veya sözlü nakledilirken "Rüyaların adeta yeniden kurgulandığını" söyleyen Felek, "Çünkü anlatıyla şekillenirler ve bir rüyanın görülüp görülmediğini doğrulayamayız" diyor.
Ancak İslam'da Muhammed Peygamber'in, "En kötü yalan, kişinin görmediği rüyayı gördüm demesidir" dediğine inanılıyor.
Felek, Muhammed Peygamber’in bu hadisi nedeniyle "İyi bir Müslüman rüya uydurmaz" anlayışının rüya anlatılarını sultanlar, Sufiler, tarikat şeyhleri ve siyasi liderlerin işine yarayan bir araca dönüştürdüğünü belirtiyor.
Özgen Felek, rüyaların grup, ülke ya da dini liderlerin "statüsünü doğrulama" araçları olarak önemli bir işlev kazandığına dikkat çekiyor.
Osmanlı dönemine ait en ünlü rüya kitaplarından biri olan Kitab-ı Menamat, Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu 2. Selim’den torunu 3. Murat'ın 16. yüzyılda şeyhi Şeyh Şüca Dede’ye gönderdiği düşünülen mektupların derlemesinden oluşuyor.
Kitabın yazarı Yale Üniversitesi'nden Özgen Felek, bu rüya mektuplarında 3. Murat’ın hayatı boyunca ordunun başında hiç savaşmamasına rağmen, rüyalarında bir savaşçı olarak göründüğünü, Sünni ve Şii dünyalarını birleştirme konumuna geldiğini anlatıyor.
Özgen Felek, kitaptaki rüya anlatılarının 3. Murat'ın bir padişah olarak "imajını ve kimliğini teyit etme" işlevi gördüklerini belirtiyor.
Rüya anlatıları sultanlar kadar Sufi öğretileri için de oldukça önemliydi.
Prof. Hermansen, Sufi liderlerin öğretilerinde rüyaların önemli bir yer tuttuğunu, müritlerini rüyalarını anlatmaya ve hatırlamaya teşvik edildiğini belirtiyor.
Sufiler açısından rüyalar, ruhani liderlerin konumlarını doğrulama işlevi kadar "şeyhlerin ve müritlerin metafizik bilgiyi edinmesine imkan sağlıyordu."
Bugün de Müslüman olarak tanımlanan geniş bir coğrafyada rüyalar benzer bir ilgi görmeye devam ediyor.
BBC Türkçe'ye konuşan University of Toronto'da Din Çalışmaları Profesörü Amira Mittermaier, "İslami reformizmle (ve onun akla vurgusuyla) rüyalar bir kenara itildi ama yine de birçok insana uyanık hayatlarında rehberlik ediyorlar ve aynı zamanda siyasi konuşmalarda da yer alıyorlar." diyor.
Modern dönemde rüya anlatılarının yaygın kullanımlarının Anadolu'da âşıklık geleneğinden, cihatçı gruplara ve İstihare'ye çok sayıda örneği var.
Âşıklık, Anadolu'da rüyaların canlı bir şekilde geniş yer tuttuğu önemli bir gelenek.
Âşıkların rüyalarında bir güzele âşık olduktan ve bade içtikten sonra sanatçı kişiliklerine geçtiğine inanılıyor.
Diğer yandan El Kaide ya da IŞİD gibi cihatçı grupların karar alma süreçlerinde rüyaları yaygınlıkla kullandığı düşünülüyor.
Örneğin Mart 2015'te dönemin IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi'nin rüyasında Muhammed Peygamber'in kendisine Musul'dan çekilmesini emrettiğini gördüğü ve bölgeden çekildiği bildirilmişti.
Müslümanlar arasında İstihare geleneği ise hayati kararlar konusunda insanlara rehberlik etmeye devam ediyor.
İstihare, evlilik, iş, boşanma gibi konularda dua, rüya ve bazen önemli olduğuna inanılan kişiler aracılığıyla "ilahi makamlara başvurulmasını" sağlıyor.
Tüm bunların yanında insanlar yaygınlıkla sabah uyanıp etkisinde kaldıkları bir rüya için, Google aracılığıyla ulaştığı onlarca farklı yoruma erişebiliyor.
Görüşlerini aldığımız Rüya Araştırmacısı ve Yazar Kelly Bulkeley, pandemi döneminde dünya genelinde rüyalara yönelik artan bir ilgi olduğunu söylüyor. Bulkeley'e göre "dünyada artan istikrarsızlığın medya tarafından filtrelenip büyütülmesi" bunda etkili olduğunu söylüyor.
Avusturyalı ünlü nörolog ve psikanalizin kurucusu Sigmund Freud, 100 yıldan uzun süre önce yazdığı Rüyaların Yorumu kitabında, rüyalarımızın uyanık hayatlarımızda gerçekleştirmeye çalıştığımız dilekler olduğunu yazmıştı.
Yeni beyin tarama teknikleri uyku sırasında insan beynini inceleyerek, bu teorinin aşılmasını sağladı.
Modern bilim rüyanın kökenlerini beyinde aramaya devam ediyor.
Bulkeley, din ve bilimin rüyalara yaklaşımının "karşıt göründüğünü" ancak "ortak içgörü alanlarını" araştırmasıyla göstermeye çalıştığını belirtiyor.
Bulkeley, dini geleneklerin, hem bireysel hem de topluluk olarak insanların acılarını iyileştirmek için genellikle rüyalardan yardım istediğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:
"Modern bilim, özellikle psikoterapi pratiği, rüyaların zihinsel sağlık sorunları olan insanları tedavi etmede çok yararlı olabileceğini bulmuştur. Rüyaların iyileştirici güçleri vardır: Bunun Tanrı(lar)'dan mı yoksa kendi içsel kaynaklarımızdan mı geldiğini kesin olarak söyleyemeyiz."