Sabah yazarı Melih Altınok, Türk Ceza Kanunu'nda, cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi halinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine imkan veren düzenlemeyle ilgili olarak “Ak Parti, hem hazırlanışı hem de sunuluşu konusunda yeterince kafa yorulmadığı anlaşılan bu önerisini, kamuoyundan yükselen aklıselim eleştiriler ışında değerlendirmeli” yorumunda bulundu. Teklife yönelik eleştirilerini üç başlıkta toplayan Altınok, “yasa önericiler, bu tasarıda olduğu gibi "mağdurla evlenildiyse suç ortadan kalkmıştır" derse mazlumun değil fiilen failin yanında durmuş sayılır” ifadelerini kullandı.
Melih Altınok’un Sabah gazetesinde “Kaş yapayım derken göz çıkartma yasa tasarısı” başlığıyla yayımlanan (19 Kasım 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Gündemimiz, AK Parti'nin perşembe gecesi Meclis'e sunduğu cinsel istismar suçuyla ilgili kanun taslağı.
Öneride şu ifadeler var:
"Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın16.11.2016'ya kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda... Cezanın infazının ertelenmesine karar verilir..." Sosyal medya, Twitter adeta yıkıldı.
Eleştirilere yanıt veren Başbakan Binali Yıldırım ise yasayı şöyle savundu:
"Olay şudur. Yaşı tutmayan, erken yaşta evlenenler var. Bilmiyorlar yasaları, dolayısıyla çocukları oluyor. Baba hapse giriyor.
Çocuklar anasıyla yalnız başına kalıyor. Bu şekilde 3 bin aile olduğu tespit edildi. Bir seferliğine bu mağduriyetin giderilmesine yönelik bir çalışmadır. Seçim kampanyalarında herkes bu sorunu çözmek için söz vermişti. Her şey ortada. Bu bir tecavüze af değildir. Tecavüze en ağır cezayı AK Parti getirdi. Tecavüzle ilgili bir konu değil." Evet, Ak Partililer, seçim programlarında da yer alan bu öneriye, yasalarla sosyolojik gerçekler arasında açılan makası daraltmak için "bir defalık" başvurduklarını söylüyorlar.
Ancak benim bu tasarıya da bu yaklaşıma da pek çok noktadan itirazım var. Birkaçını söyleyeyim.
Öncelikle "yasaları bilmemek" dünyanın hiçbir yerinde hukuki bir bahane olarak sunulamaz.
İkincisi, "bir defalık" çözüm arayışlarına her zaman için "ikinci kez" de ihtiyaç duyulur.
Bu son girişimde de yasalara aykırı olarak kurulmuş 3 bin ailenin mağduriyetini gidereyim derken, kamuoyunda erken yaşta evlendirme ve kız kaçırma gibi olayların "normal" olduğu algısı yaratılıyor. Bu algı da kuşkusuz yeni mağduriyetlerin kapısını aralayacaktır.
Üçüncüsü ise cinsel istismar suçlarında toplumsal ahlak kalıplarından ötürü sessizlik sarmalı derinleşir. Mağdurlar genellikle ya konuşamazlar ya da onur kırıcı şekilde uzlaşmaya zorlanırlar. Yargı bu tür vakalarda çoğu zaman kadın olan mağdurun, ekonomik ve sosyolojik konumundan kaynaklanan zayıflığını pozitif ayrımcılıkla gidermelidir.
Ama eğer yasa önericiler, bu tasarıda olduğu gibi "mağdurla evlenildiyse suç ortadan kalkmıştır" derse mazlumun değil fiilen failin yanında durmuş sayılır.
Ak Parti, hem hazırlanışı hem de sunuluşu konusunda yeterince kafa yorulmadığı anlaşılan bu önerisini, kamuoyundan yükselen aklıselim eleştiriler ışında değerlendirmeli.