Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, Sabah gazetesinin eki Günaydın'da yazan Mevlüt Tezel'i eleştirdi. Mevlüt Tezel'e 'ağabeylik' yapmaya başladığını dile getiren Uluç, "Bu gazetenin siyasetten ayrı olması gereken Günaydın eki var. 'Gayri Siyasi Sabah' diyebilirsiniz siz buna.. Mevlüt de o ekte yazıyor zaten. Yeri de genişlemeye uygun.. Ne var ki, Mevlüt bu ülkede az olan 'Life Style/ Yaşam' yazarı olma yerine, yüzlerce siyasal yazardan biri olmayı hedefledi sanki, son zamanlarda.. Siyasetten uzak olması gereken Günaydın ekinde siyaset yazmaya başladı. Doğrudan da değil. Sanatçı üzerinden" düşüncelerini dile getirdi.
Tezel'in Tarkan hakkındaki 'yarım yamalak' bir haberi basamak olarak kullandığını belirten Uluç, " 'Arsa simsarı Tarkan' diye bir başlık atmış. İşin içine Ekrem İmamoğlu'nu karıştırıp durup dururken siyaset yapmış. 'Üzgünüm muhalifler. Tarkan da kupon arazi peşinde koşan bir arsa simsarı çıktı' diyor. 'Üzgünüm muhalifler' yazının şifresi.. Tarkan'ın yıllardır bilinen, doğa, hayvan, insan sevgisinin göz boyama olduğunu ileri sürüyor. Sevgili Mevlüt, Tarkan'ı ne kadar tanıyorsun? Hiç oturup iki laf etmişliğin var mı?. Mesela, ona 'Simsar' dediğin konuda gazetede okuduklarına ek olsun diye açıp iki laf konuştun mu?" ifadelerini kullandı.
Uluç yazısında şu düşünceleri kaydetti:
Ben Tarkan'ı Tarkan bile olmadığı günlerde tanıdım.. Sevgili Kardeşim Özcan'ın (Karamahmutoğlu) işlettiği Papillon adlı diskoya çağırdı, yıllar evvel bir öğleden sonra beni..
"Genç bir şarkıcıya doğum günü yapıyoruz. Çeşitli sanatçılar da var. Eğlenirsin" dedi.. Gittim.. Kendi doğum gününde, ısrar üzerine bir de şarkı söyleyen o genç isimsiz sanatçı Tarkan'dı işte.. Giderek yakın arkadaş olduk.. Merdivenleri hızla tırmandı. Türkiye'nin starı olmakla kalmadı, dünyada adını duyurdu.
Bir maç için Paris'e gitmiştim. Budha diye yeni bir diskotek dünya çapında ün yapmıştı. 150 metre kuyrukta bekleyip girdik ki, Tarkan çalıyor Budha.. O gece kaç defa Tarkan çaldılar..
Dünya turuna çıktı Tarkan.. Paris'te ve Moskova'da kızlar bindiği arabanın üstüne tırmanıp saldırdılar.. Meksiko City'de yer yerinden oynadı. Ordan geçtiği Los Angeles'ta öyle kıyametler koptu ki, Ermeni Lobisi öfkeyle ayaklandı.
Amerika Müzik Dünyasının imparatoru Ahmet Ertegün "Gel sana plak yapalım. Ama önce İngilizcen kusursuz olmalı" dedi. Aldı, New York'ta kaç yıl oyaladı ve plak mlak yapmadan geri gönderdi. Ertegün'ü o zaman defterimden sildim işte.. Nana Muskurileri, Les Atheniens'leri dünyaya duyuran Ertegün, hiçbir Türke sahiplenmiyordu, Rum ve Ermeni lobileri, Atlantik İmparatorluğunu yıkmasınlar diye..
Tarkan ülkesine döndü. Ülkesinde her etkinliği olay oldu. Hâlâ da olmaya devam ediyor..
Bu gerçekten Mega Star olduğunu, biletleri haftalar önce biten rekor sayıda konserleriyle ispat eden Tarkan, sanatı ve sempatisi ile yarattığı gücü, ülke sorunları için kullanmaya, ama reklamını yapmadan kullanmaya başladı.
Sanat dışındaki yaşamı, özel hayatını hiç sergilemedi. Kazandığı paraları gece alemlerinde yemedi. Avrupa Bankalarına kaçırmadı. Ülkesinde yatırım yaptı.
Pek çok insana iş imkanı yaratacak işler kurmak istedi..
Suçu bu mu Mevlüt?.
Yoksa..
Ötesini istersen, bana uğra.. Bir öğlen birlikte yemek yiyelim. Birlikte tartışalım, Sevgili Kardeşim!.
Yazının devamı için tıklayın