Gündem
Deutsche Welle

'Sağduyu galebe çaldı'

Fransa'nın bazı sahillerinde uygulanan burkini yasağının Danıştay tarafından iptal edilmesi ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in Visegrad ülkelerinin liderleriyle yaptığı temaslar Alman gazetelerinde geniş yer alıyor.

28 Ağustos 2016 15:29


‘Süddeutsche Zeitung' gazetesi ‘Akıl' başlığıyla yayınladığı yorumda önümüzdeki yıl Fransa'da yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimine kadar burkininin sağ popülistler tarafından malzeme olarak kullanacağını yazıyor:

“Aklıselim, Fransa'nın ve Hıristiyan Batı'nın parçalanıp çökeceği tarzındaki feryatlara ‘dur' dedi. Fransa Devlet Konseyi (Danıştay) belediyelerin genel burkini yasağı uygulamasına izin vermedi. Danıştay burkini yasağının kişisel özgürlüklerin kısıtlanması anlamına geleceğine ve bu kısıtlamanın ancak somut tehlike var olduğu zaman yapılabileceğine hükmetti. Yüksek mahkeme hissi algılamaların rol oynamaması gerektiğine vurgu yaptı. Doğrusu da bu idi. Karar aksi yönde çıksaydı Fransa'nın ekseni kayar, burkiniyi ret eden sokakta başörtüsü takılmasına da karşı çıkardı. Sonra da sıra Yahudilerin başlıklarına ve rahiplerin kisvesine gelirdi. Burkinin yasaklanması, Fransız Müslümanlarına hakaret anlamına gelirdi. Hakaret aslıda bütün Fransızlara yapılmış olurdu. Politikacılar kanlı 14 Temmuz'dan sonra halkın her başörtülüye ve elastiki kapişonla yüzene saldıracak kadar hiddette tapılıp ırkçı kesildiğini sanıyorlar.

Fransız akimler halka politikacılardan daha çok güveniyorlar. Ama fanatik laikçiler de boş durmuyor. Fransa'nın bir numaralı sağ popülisti Marine Le Pen ve ondan ilham alan Nicolas Sarkozy burkininin kanunla yasaklanmasını istiyor. Haçlı zihniyeti sergileyenlerin akılları başlarına, cumhurbaşkanlığı seçiminin geçmiş olacağı önümüzdeki yaz aylarında gelecektir.”

‘Stuttgarter Zeitung' yorumunda liberal toplumların denge hassasiyeti gösterebilmesi gerektiğini vurguluyor:

“Almanya'da yaşayıp toplumun bir bireyi olduğunu başkalarının da görebilmesi gerekir. Ötekileştirenler, burka yasağı koyanlar değil, giyenlerdir. Her beş Alman'dan dördünün böyle düşünmesinin nedeni yabancı düşmanlığı değil, vazgeçilmez hoşgörünün nerede bitip, kültürel kimliğin nerede kaybolmaya başladığının hissedilebilmesidir. Beraberlik anlayışı olmadan denge sağlaması mümkün görünmeyen liberal toplum peçe aralığından saygısızca süzülmekle yetindiği takdirde kendini kandırmış olur. Toplumda yüzünü göstermek bazı Müslüman kadınların ağrına gitse de, uyumlu beraberliğin yazılı olmayan kurallarına uymak gerekir.”

‘Märkische Oderzeitung' gazetesi burkini tartışmasının Almanya'ya yansıyışını ele aldığı yorumda şu satırlara yer vermiş:

“Almanya'daki tartışmaların dozu düşürülse iyi olur. Çünkü söz konusu kıyafete Almanya'da hemen hiç rastlanmıyor. Aynı zamanda siyasi partiler arasındaki ve toplumdaki tartışmalarda kamu güvenliği ile kültürel yabancılaşma iç içe giriyor. Bavyeralılar Müslümanların ünlü kısa deri pantolonlarıyla dolaşabileceğini tasavvur edemezler. Ama bakalım Bavyera dışında kim deri pantolonluyu normal karşılar?”

‘Lausitzer Rundschau' gazetesi Almanya Başbakanı Merkel'in Vizegrad ülkelerinin başbakanlarıyla yaptığı mültecilerin paylaşılması konulu görüşmeleri konu alıyor:

“Mülteci kotası anlaşmazlığı Almanya ile Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri arasındaki tarihi kırılmayı simgeliyor. 20'inci Yüzyıl'dan kalma tarihi nedenlerin yol açtığı dünya görüşleri birbiriyle uyuşmuyor. Bunu 2003 yılındaki Irak savaşından kısa süre önce Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in Avrupalıları birbirine düşürmek için ‘eski' ve ‘yeni' Avrupalılar ayrımı yaptığında tecrübe etmiştik. Doğu Avrupa ülkeleri Almanların aşırı pasifistliğine anlam verememişlerdi. Şimdi de Başbakan Merkel'in mülteci politikasını şaşkınlıkla izliyorlar. Almanya bunu ‘geri kafalılık' olarak nitelendirmeyip, siyasetin değişmez şartlarına uygun olarak olumsuz tutumu kabul ve tahlil etmelidir. Angela Merkel de işte tam bunu yapıyor. İyi de yapıyor. Merkel daha güçlü ve tezleri de daha isabetli.”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle