Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Sözcü gazetesinin dün tam sayfa yayımladığı "Sözcü'yü susturmak istiyorlar" manşetiyle ilgili olarak "Neden susturmak istiyorlar gazetenizi? FETÖ'nün 15 Temmuz saldırısı püskürtüldükten sonra yancılığın, yalakalığın, 'yandaşlığın' dibini buldunuz, işe yaramadı mı?" dedi. Tuna, köşesinde "Hatta Erdoğan ve AK Parti nefretini her gün köşesine taşıyan birkaç köşe yazarınıza eşzamanlı şekilde 'izninizle' dedirterek (tatil ayağına) bizzat siz 'susturdunuz.' Sadra şifa olmadı mı?" ifadelerine yer verdi. Tuna, "Matine-suare manşetlerden hakaret ettiğiniz Erdoğan'ı mezkur tarihten itibaren yere göğe sığdıramadınız, sorununuz çözülmedi mi?" dedi.
Salih Tuna'nın "Fetullah ne kadar Müslümansa sen de o kadar Atatürkçüsün" başlığıyla yayımlanan (3 Eylül 2016) yazısı şöyle:
Sözcü gazetesi dün, “Sözcü'yü susturmak istiyorlar” şeklinde eşek kadar manşetle arz-ı endam etti.
Aslında bu manşetten çok “ciyaklamaya” benziyordu, ama, biz yine de öyle demeyelim.
Haydi soralım…
Neden susturmak istiyorlar gazetenizi?
FETÖ'nün 15 Temmuz saldırısı püskürtüldükten sonra yancılığın, yalakalığın, “yandaşlığın” dibini buldunuz, işe yaramadı mı?
Hatta…
Erdoğan ve AK Parti nefretini her gün köşesine taşıyan birkaç köşe yazarınızı eşzamanlı şekilde “izninizle” dedirterek (tatil ayağına) bizzat siz “susturdunuz.”
Sadra şifa olmadı mı?
Matine-suare manşetlerden hakaret ettiğiniz Erdoğan'ı mezkur tarihten itibaren yere göğe sığdıramadınız, sorununuz çözülmedi mi?
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Bayrağımızı indiremeyeceksiniz, vatanımızı parçalayamayacaksınız, devletimizi yıkamayacaksınız, ezanlarımızı susturamayacaksınız, bu ülkeye diz çöktüremeyeceksiniz, bu halka boyunduruk vuramayacaksınız” sözlerini, “Tarihi konuşma” şeklinde öyle manşete çektiniz ki, “yandaş” diye çemkirdiğiniz medya bile elinize su dökemezdi.
N'oldu, bu da mı “gol” olmadı?
İyi de, bunca “yandaşlığı” boşuna mı yaptınız la siz? Bir çuval kömür, bir paket makarna da mı kapamadınız?
Herkesi kendiniz gibi bilip, Erdoğan ve AK Parti'yi destekleyen herkese yandaş, çıkarcı, yalaka diye yıllar yılı çemkirdiğinize göre bu sorulara ziyadesiyle müstahaksınız.
Haydi, söyleyin bakalım, beklentiniz neydi?
Öyle ya, 15 Temmuz'a kadar FETÖ yayın organı gibi (gibisi fazla, zira, FETÖ 17-25 Aralık 2013'ten beri neyi üretmişse afiyetle tüketmişlerdi) çalışıp da, 15 Temmuz sonrası hemen her manşetle FETÖ'ye küfretmenin karşılığında neyi umuyordunuz?
Kripto FETÖ'cü olduğunuzun unutulmasını mı?
Onca yıl vatan hainlerine (FETÖ'ye) hizmet ettiğinizi haydi unuttuk diyelim; 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının gerçekleştiği gün yaptığınızı kim nasıl unutacak?
Hani…
Sayın Erdoğan'ın kaldığı oteli görüntüleyip, “Sözcü Erdoğan'ı buldu” şeklinde FETÖ'ye gammazlamıştınız.
Sahi bunu nasıl unutacağız?
Biz unutsak savcı nasıl unutacak? İşte Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nın “radarına” yakalandınız; hukuktan kaçamazsınız.
Kurnazlığınız fayda etmedi.
O riyakar o mürai manşetleriniz ne kadar mahir kripto olduğunuzu tescilledi sadece.
Boşu boşuna kendi kendinizi rezil rüsva ettiniz.
Öyle ki, 15 Temmuz sonrası manşetlerinizden hareketle en küçük oğlum, baba, dedi, Sözcü'ye kayyum mu atandı?
Bu “değişikliğinizin” nedeni kayyum değil kamuflajdı.
Neye koşulduğunuzu, nasıl kripto FETÖ gazetesi olduğunuzu bildiğiniz için eyyam marifetiyle kamuflaj yapmaya çalışıyordunuz.
Halbuki, gazetenizi kendi yazarlarınızdan Soner Yalçın veya Uğur Dündar ve hatta, Yılmaz Özdil yapsaydı, bu hallere düşmezdiniz.
Tamam, Erdoğan ve AK Parti nefretiyle malul müşteriye yine sonuna kadar hitap ederlerdi, fakat en azından bu denli FETÖ muhibbi olmazlardı.
Neydi o halleriniz yahu?!
Fetullah, “ihsan-ı ekmel, ihlas-ı ekmel..” dedi, siz de anında “Ekmelettin” diye diye adeta kendinizi paraladınız.
FETÖ, 7 Haziran seçimlerinde “HDP Melis'e girmeli” dedi, Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun'unuz başta olmak üzere, HDP'ye oy dilenmeye başladınız.
Şimdi kalkmış, “Sözcü'yü susturmak istiyorlar” diyorsunuz.
İyi de kim susturmak istiyor muhteremler?
15 Temmuz'dan beri Erdoğan'ı yere göğe sığdıramıyor, FETÖ'yü yerden yere vuruyor, “Yenikapı ruhu” deyip duruyordunuz.
Bunun için sizi kim neden sustursun?
İşin aslı şudur: “Yenikapı ruhu”nu, yani, topyekûn milletin topyekûn vatan savunmasını hedefe koyan “üst aklın” yeni “alçak basınç havasına” can simidi gibi sarıldınız.
Zaten Kılıçdaroğlu'nu da “bu havalar” çark ettirdi. Ve, bu havalar, malum avukatlar örgütünü de Aydın Doğan'ı da havaya soktu…
Siz de FETÖ'cülükten yargılanmaktan kurtulamayacağınızı anladınız mahut “havaya” girmeye çalışıyorsunuz.
Çok kurnazsınız lakin bu kadar kurnazlık da bünyeye zarar, haberiniz olsun.
Türkiye'de iki adet FETÖ muhibbi gazete var; biri Sözcü, diğeriCumhuriyet. İkisi de maşallah birbirinden kurnaz.
Elbette aralarında fark var.
Sözcü'nün hiç değilse bir Soner Yalçın'ı var. Cumhuriyet'te ise o da yok; gırtlaklarına kadar Kadri Gürsel'lere batmışlar.
Türkiye'den emperyalizme karşı herhangi bir çıkış, herhangi bir söylem yükseldiğinde, müstevlilerden evvel, Cumhuriyet'in Kadri Gürsel'ine dokunuyor.
“Müstevlilerden evvel” dedim ama “müstevlilerden çok” desem daha doğru olacaktı.
Zira “Suruç katliamı” nedeniyle yabancı ülke liderlerinin Türkiye'ye başsağlığı dileğinde bulunmasından bile rahatsız olmuştu.
Dünkü yazısında da, “yüzde 50'nin karşısında dünya var” diyerek bu “sömürge aydını” özelliğine tavan yaptırdı. (“Dünya 5'ten büyüktür” sözü elemana nasıl batmışsa artık.)
Söz konusu yazısında, “Yenikapı ruhu”ndan nasıl rahatsız, anlatamam.
CHP dâhil mezkur ruhun oluşmasına neden olanlar yüzünden Biden'ınBeştepe'yi ziyaret etmek zorunda kaldığını yazan bu adam kadar bu ülkenin barışından, özgürlüğünden, bağımsızlığından rahatsız olan yoktur.
Bir de “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk'ü ağzına alıyor.
Sen kim Atatürk kim be!