Çevre

Samsun Büyükşehir Belediyesi'nin Atakum'daki yat limanına 'cami ve otel yapılmasına ilişkin imar değişikliği' yargıya taşındı

01 Ekim 2022 17:21

Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin Atakum ilçesi Körfez Mahallesi’nde bulunan yat limanına ibadethane ve otel yapılmasına ilişkin imar değişikliği, yargıya taşındı. Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili Atila Tekcan, “İmar Kanunu delinerek, insanların yaşam parkları, nefes alma hakları ellerinden alınarak, hiçbir yere varılamaz” dedi.

Eski Mimarlar Odası Samsun Şube Başkanı, Şube Kent İzleme ve Basın Komitesi Sözcüsü Mimar İshak Memişoğlu ve Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili Atila Tekcan, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin imar değişikliğine ilişkin Atakum ilçesinde bulunan marina önünde açıklama yaptı. Tekcan, şu açıklamaları yaptı:

"Marinada mevcut projede, ibadethane ve otel projesinde alana dolgu yapılması planlanmaktadır. Bu alana dolgu yapılarak projenin bahçesi olarak düşünülmekte. Burada gereksiz bir alan yaratılmakta. Bu dolgu işi bahane edilerek, yapılacak projeye bir alan, imarsız bir alan yaratılma gayretiyle düşünülmektedir. Yapılacak bu projedeki, konu hakkında modelleme çalışması bitti denildi. Bu projeyi zaten Kurupelit yat limanının bertaraf edilmesi, dolması projesini Ulaştırma Bakanlığı Altyapılar Genel Müdürlüğü yürütmekte. Çalışmalar bitti denildi. Biz raporları istedik, raporlar tarafımıza verilmedi. Milletvekilimiz Sayın Neslihan Hancıoğlu tarafından, TBMM’ye bir soru önergesi verildi. Burada neler yapılması planlanmaktadır? Proje bitti mi?  Projeden sonra raporlar hangi safhadadır diye sordu. Şu ana kadar herhangi bir cevap gelmedi. Yaptığımız bu mücadele, buradaki yaşam formunu, insanların anayasal güvence altında olan mülkiyet haklarının korunması yönündedir İnsanlar burada Atakum’da yeşil alan var diye burada etkinlik alanları, gördüğünüz gibi kompleksler yapıldı. Burada bir amfi tiyatromuz var. Eşlerimiz burada eğlenmekte, halkımız burada bedelsiz hizmet sunumlarını almaktadırlar. Bunu silmek, bu şekilde burayı bir ticarethane mantığı ile anayasal hakkımız olan yaşam hakkı, mülkiyet hakkımızın elimizden alınmasına ne Atakum halkı ne Samsun halkı ne de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kesinlikle kabul etmeyeceklerdir. Bu konudaki mücadelemizi biz sonuna kadar, halkımız adına sürdüreceğiz. Bu konuda Atakum halkı ve bütün müdahiller bütün vatandaşlarımız müsterih olsun. Biz bu işin yakasını bırakmayacağız.

"Nefes alma hakları insanların ellerinden alınarak, hiçbir yere varılamaz"

Bizler bu projeye CHP grubu olarak karşı çıktık. Samsun Mimarlar Odamız ve de mahalde bulunan yatırımcı konut sahipleri davalarını açtılar. Bizlerde davaya müdahil olduk. Daha önce açılan davada yürütmeyi durdurma kararı verildiği için aynı proje tekrar otel de ilave edilerek önümüze geldi. Bu şekilde tekrar açılan bu davamızda, geçen ayda geçirdiğimiz projeye de dava açtık, dava sonucunu bekliyoruz. İnanıyorum ve güveniyorum ki bağımsız yargımıza, imar kanunu delinerek insanların yaşam parkları, nefes alma hakları insanların ellerinden alınarak, hiçbir yere varılamaz.”

"Hem turistik tesis bakımından hem de ibadet alanının burada bulunması kıyı kanununa aykırıdır"

Eski Samsun Mimarlar Odası, Samsun Mimarlar Odası Kent İzleme ve Basın Komitesi Sözcüsü İshak Memişoğlu da şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bulunduğumuz bu alanda, Atakum ilçesinin Körfez mahallesi, Marina bölgesinde bulunduğumuz bu yeşil alanda, geçtiğimiz aylarda Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan, 1/5000 nazım plan ve 1/1000’lik, uygulama imar planı değişikliği neticesinde bu gördüğünüz alanda cami ve turistik tesis alanı oluşturuldu. Öncelikle plana baktığımızda birinci en büyük hata, en büyük yanlışlık bu alanın kıyıda bulunması. Yani bu plana konu alanın kıyı kenar çizgisi içerisinde bulunması ki zaten daha önceki aylarda bu alanda yapılan ilk imar planı düzenlemesinde cami alanı mevcuttu. Bu alanın kıyı kenar çizgisinin ilk 50 metrelik alanı içerisinde bulunduğu açıkça ifade ediliyor. Bir kere bu kıyı kanununa aykırı, yani burada yapılan düzenleme hem turistik tesis bakımından hem de ibadet alanının burada bulunması kıyı kanununa aykırıdır.

"Büyükşehir, Atakum Belediyesi'ni devre dışı bırakıp baybas etti"  

Diğer bir husus ise burada yapılan düzenlemenin bu bölgenin asil yönetimine sahip olan Atakum Belediyesi Meclisi’nden geçirilmemiş olması. Bu da demokratik temayüllere aykırı bir husus yani bunun da ayrıca ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Yerel yönetimlerin yetkileri bakımından ve yerel yönetimlerin kendi yetki alanları içerisindeki uygulamaları bakımından büyükşehir belediyesinin adeta güç kullanarak, yani yetkisini aşarak, burada ilçe belediyesini devre dışı bırakıp baypas edip, bu imar planı düzenlemesi de aslında bize göre ilgili kanunlara ve yönetmeliklere aykırı bir husustur.

"Uydurma plan raporları yürürlüğe sokuluyor" 

Ayrıca bunun dışında, bölgeye baktığımızda, bu düzenlemenin bölge ihtiyacı bakımından kamu yararı içermediği hususunu zaten bu planın, plan açıklama raporunda açıklanmadığını açıkça görüyoruz. Yani plan açıklama raporları mekânsal planlar düzenleme usul ve esaslarına uygun değil. Uydurma plan açıklama raporlarıyla bu planlar yürürlüğe sokulmaya çalışılıyor.

"Rant oluşturulup satışa çıkarılacak"   

Bölgeyi incelediğimiz zaman hem dini tesis bakımından hem de turistik tesis bakımından zaten yeterli donatı alanların mevcut olduğunu görüyoruz. Örneğin hemen bulunduğumuz alanın yaklaşık 300-400 metre batısında bulunan askeri tesislerin, onun hemen yanında bulunan Kızılay’a ait tesislerin, kıyıda bulunan bu tesislerin, yine hemen onların bitişinde bulunan ve üniversiteye ait olan, kıyıda bulunan üniversitenin sosyal tesis alanlarının imar planlarında zaten, turistik tesis alanı olarak hem nazım planlarında hem de uygulama imar planlarında onaylandığını görüyoruz. Turistik tesis bakımından burada yeterince ayrılmış alanın olduğunu görüyoruz. Buradaki alanın turistik tesise dönüştürülmesinin maksadı, burada bir rant oluşturulup, bu imar aracılığıyla, burada rant oluşturulup alanın satışa sunulması. Açıkçası bu da Samsun’un geleceği bakımından son derece tehlikeli bir durum. Özellikle bu dönemdeki yerel yönetimlerin sıkça uyguladıkları bir yöntem, geçmişten kalan, geçmişte zorluklarla elde edilmiş, bu arazilerin, bu kamusal alanların, sırf belediyeye gelir elde etmek ve mevcudiyetlerini sürdürebilmek maksadıyla ki baktığımızda yeni bir katma değer yaratmadıklarını görüyoruz yerel yönetimlerin. Ve var olanları da bu şekilde harcadıklarını görüyoruz. Yani adeta mirasyedi anlayışıyla bu tür alanların, ranta alet edilerek, kurban edilerek, daha sonra satışa sunulması aslında kamu yararı bakımından son derece sakıncalıdır. Bununda kamuoyu tarafından dikkate alınmasını önemsiyoruz."