Her şey onunla başladı: 1975'de Fransız otomobil yarışçısı Hervé Poulain, otomobilini sanatçı arkadaşı, Amerikalı heykeltıraş Alexander Calder'e boyattı. O dönem BMW'nin spor araçlardan sorumlu yöneticisi Jochen Neerpasch'ın da desteğiyle firma, 1975'de Le Mans'da düzenlenen 24 saatlik yarışta kullanılan ilk sanatsal otomobilini üretti.
Bir yıl sonra yeni bir sanatsal otomobil üretildi. Frank Stella kaportayı siyah beyaz bir tasarım kâğıdını anımsatan şekillerle kapladı. Düz çizgiler kaportayı olduğu gibi kaplıyor, böylece otomobilin geometrik görselliğini zenginleştiriyordu. Sanatçı, eseri için, "Tasarımım kaportaya yapıştırılan bir karbon kâğıdını anımsatıyor" demişti.
Roy Lichtenstein, "Üzerinde çok düşündüm ve elimden geleni yaptım. Çizgilerle otomobile gideceği güzergâhı göstermek istedim. Tasarım, otomobilin gittiği yerlerdeki manzarayı da gösteriyor" diyordu.
Andy Warhol 1979'da otomobilini "Gökkuşağı renklerinin tarlalara yansıyan dışa vurumcu ve sessiz özeti" olarak tanımladığı renklere büründürdü. Warhol, otomobili beş dakika içinde boyamayı tasarlamıştı. Ancak görüntü alan kamera ekibi sanatçıdan çok da aceleci olmamasını rica edince eser 28 dakikada tamamlandı.
'Yanan otomobilin üzerinden atlayan tavşan'
1982'de iki yeniliğe tanık olundu. Viyanalı sanat profesörü Ernst Fuchs'un tasarladığı BMW daha sonra seri olarak üretilmeye başlandı. Sanatçı eserini şu sözlerle tanımlamıştı: "Gece otobandan geçerken yanan bir otomobilin üzerinden atlayan bir tavşan görünüyor. İçinde yaşadığımız boyutta ilkel korku ile cesaret rüyasının üstesinden gelinmesi."
Robert Rauschenberg'in imzasını taşıyan, sanatsal otomobillerin altıncısı fotoğraf sanatından da etkilenmiştir. Bu eserlerin çevreleri ise bataklık bitkilerini tasvir eden şekillerle kaplanmış. Cant kapaklarında da antik döneme ait motifler yer alır.
Avustralyalı Michael Jagamara Nelson 1989'da siyah bir BMW'yi yedi günde Papunya sanatına dönüştürdü. Papunya sanatçıları tuvallere renkli kumlarla değişik motifler resmeder. Nelson'un kökü çok eskilere dayanan bu sanatla süslediği otomobille Tony Longhurst 1987'de Avustralya'da şampiyon olmuştu.
Ken Done da Avustralyalı. Sanatsal otomobilinde parlayan renkler ve güçlü fırça izleriyle modern Avustralya'yı, güneşli kumsalları ve tropik manzaralarıyla tasvir ediyor. Otomobili papağan ve papağan balığı motifleri süslüyor. Done, "İkisi de güzel ve fantastik bir hızla hareket ediyorlar" sözleriyle eserini yorumluyor.
Japon sanatçı Matazo Kayama, "Kar, ay ışığı ve kiraz çiçekleri" temalı eserini yaparken hava püskürtmeli fırça tekniğini kullanmıştı. Farklılıklara vurgu yapabilmek için gümüş zemin üzerine mavi boya püskürten sanatçı, daha sonra klasik Japon tekniklerini kullanarak gümüş, altın ve alüminyum folyoları kesip kaportaya aktarmıştı.
Doğa ve teknolojinin harmanlandığı otomobil
İspanyol sanatçı César Manrique sadece mimar, tasarımcı, heykeltıraş değil, aynı zamanda da bir çevreciydi. Bu özelliğinden dolayı doğa ve teknolojinin harmanlandığı bir otomobil tasarlamak istemişti: "Bu nedenle aklımda, ortama hiç direnç göstermediği izlenimi oluşturan bir otomobil tasarlamak vardı."
Bavyeralı otomobil üreticisi 1990'da tam üç yıl üzerinde çalıştığı kült modeli BMW Z1 Cabrio'yu piyasaya sürdü. Otomatik inip kalkan kapılarıyla dikkatleri çeken bu araçtan dünyadan sadece 8 bin tane var. İçlerinden birinin ise benzeri yok. 1991'de Alman sanatçı A.R. Penck'in tasarladığı BMW çizgi adamlarıyla eşsiz bir görüntüye sahip.
Sanatsal otomobillerin on ikincisinde ise ilk kez bir kadının imzası bulunuyordu. Güney Afrikalı sanatçı Esther Mahlangu yaşadığı bölgeye özgü Ndebele sanatını göz alıcı renkler ve süsleme tekniğiyle bu otomobile işledi: "Oldukça doğal ve sade Ndebele sanatı aslında cömert unsurları içinde barındırır. Benim eserimin ana fikri, hareket düşüncesini yansıtmaktı."
İtalya doğumlu ressam Sandro Chia, bir yarış arabası prototipini boyadı. Otomobilin üzerine çizilen siluet ve portrelerin görenlerde aynaya baktıkları izlenimi oluşturması amaçlanmış. Chia, otomobilin toplumda önemsenen bir nesne olduğunu belirterek, "Bu, benim yüzeyini boyadığım araba bakışları yansıtıyor" diye konuştu.
Amerikalı sanatçı David Hockney otomobillere derin bir bakış açısıyla yaklaşmayı denedi. Aylarca süren çalışmanın sonucu bu konuda başarılı da oldu. Bir arabanın içi, olduğu gibi kaportasına yansıdı. Motor kaputunun üzerindeki şekiller ve sürücü kapısındaki insan ve direksiyon motifi dikkat çekicidir.
'Hayallerimden koru'
"Protect me from what I want." Beni, kendi hayallerimden koru. Bu ve benzeri dilekleri Amerikalı kadın sanatçı Jenny Holzer 1999'da on beşincisi tasarlanan sanatsal otomobilin üzerinde dillendirdi. Yazıları parıldayan folyolarla yazarak, gereksiz yük yüklemekten kaçındı. Zira 380 beygir gücündeki 12 silindirli bu otomobil hem sanat eseri hem de bir yarış aracı. Nitekim bu özelliğini Le Mans'da düzenlenen 24 saatlik yarışta kanıtladı.
Danimarkalı sanatçı Olafur Eliasson da 2007'de su buharıyla çalışan bir otomobil olan BMW H2R modeli üzerinde çalıştı. Bunun için prototipin kaportası sökülerek, yerine çelik, parlak metal plaklar ve çok sayıda buz katmanları yerleştirildi.
En son sanatsal otomobili 2010'da Amerikalı sanatçı Jeff Koons tasarladı. Tasarımı yaparken yarış otomobili çizimleri ile hız ve infilak görüntülerinden esinlendi. "Bu yarış otomobilleri tıpkı yaşam gibiler. Güç ve enerji dolular" diye konuşan Koons motor kaputunun altında güç ile kendi fikirlerinin kaynaşacağını vurguluyor.