25 Ocak 2015 11:58
Antikapitalist Müslümanlar'ın önde gelen isimlerinden İhsan Eliaçık, 1.4 milyarın üzerindki maliyetiyle açıldığı ilk günden bu yana tartışmalara konu olan Ak Saray hakkında, "Erdoğan 'Saray bizim itibarımızdır' diyor. Bu kafaya göre sarayı olmayanlar itibarsız, öyle mi? Toprak damlı, hurma lifleriyle kaplı, tek odalı evde yaşamış peygamberin de itibarı yerlerde sürünüyor" diye konuştu.
"Bunlar paradan başka bir şey düşünmezler" Eliaçık, "Allah’a değil, Mamon’a ( Fenikelilerin Para Tanrısı) tapıyorlar, diye kaç kez söyledim. Mamon’un Kuran’daki ismi de Manat’tır" ifadelerini kullandı.
Yüce Divan konusuna da değinen Eliaçık, sölzerini şöyle sürdürdü:
"Dört bakanın AKP’lilerin oylarıyla aklanması Müslümanlığı mezara gömdükten sonra üzerine kürekle toprak serpmektir. 'Nasılsa halk yolsuzluğu çok fazla önemsemiyor. Hırsızlığı da yolsuzluğu da örtbas ederiz' diye düşünüyorlar."
Cumhuriyet gazetesinden Leyla Tavşanoğlu'nun sorularını yanıtlayan (25 Ocak 215) Eliaçık'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
- Kendine Müslüman diyen kimileri İslam eleştirilince acaba neden sözlü ya da fiili şiddete başvuruyorlar?
İ. E. - Müslümanım demelerine rağmen birincisi, Allah’a saygıları yok, ikincisi, Kuran’ı ciddiye almıyorlar. Halbuki bir Müslümanın özellikle din söz konusu olduğunda ne yapması gerektiğine, direkt Allah’la konuşamayacağına göre, Kuran’a bakması gerekir. Peygamberle, Allah’la, dinle, kitapla alay edildiğinde ne yapmak lazım geldiği Kuran’da yazıyor. O zaman da bir Müslümanın açıp Kuran’a bakması lazım.
Oysa bakıyoruz ki din adına hareket edenler kendi kafalarına göre infaz yapıyorlar. Sinirlerinin ve öfkelerinin etkisinde kalarak silahı çekiyor, alay ediyorsun, diye infaz ediyor. Din adına hareket ediyorsan öyle bir yetki yok. Şahsına hakaret edilmişse sen kendine göre adalet anlayışını geliştirip infaz yoluna başvursan bile bu da hukuka aykırı oluyor. Din adına hareket ettiğin zaman da bu dine aykırıdır. Yani karikatüristlerin basılıp katledilmesi Kuran’a kesinlikle aykırıdır. Peygamberle alay edilmiş. Bunun üzerine Enam Suresi 68. ayet gelmiş.
Peygamber Medine’ye göç etmiş. Oradaki Yahudiler ve Hıristiyanlar onunla alay etmeye başlamış. Ailevi hayatını bile dillerine dolamışlar. Bunun üzerine de Nisa Suresi 40. ayet gelmiş. Her iki ayette de aynı şeyi söylüyor. “Konu değişene kadar alay edilen yerden uzaklaşın” deniyor. Bu kadar açık. Fransa’da o insanları öldürenler açıkça Kuran’a aykırı hareket etmişlerdir; katil olmuşlardır. Eğer İslam hukuku ciddiye alınacaksa haddi aşmaktan, kitapta geçmeyen emri yerine getirmekten ve katil olmaktan yargılanmaları gerekir.
- Geçenlerde Nurettin Yılmaz isimli bir şahıs altı yaşındaki kız çocuğuyla evlenilebilir diye sözüm ona bir fetva verdi. Siz de ona karşı çıktınız. Yanlış yorum olduğunu söylediniz. Demin de sözünü ettiğiniz gibi acaba Kuran yanlış mı yorumlanıp tefsir ediliyor?
İ.E.- Kuran tabii ki yanlış yorumlanıyor. Bu çok açık. Benim Kuran tefsirim var. Mealini de yazdım. Kendimce bu yanlış anlaşılmaları düzelttim. Doğru anlayışın ne olması gerektiğini ortaya koymaya çalıştım.
Ben Nurettin Yılmaz’ın videosunu dinledim. Israrla, Kuran’da evlilik çağı yok, diyor. Sonra da gelen tepkiler üzerine, “Evlilik çağı var ama bunu ikiye ayırmamız gerekir. Evlilik akdi ve fiili evlilik. Küçük yaştayken evlilik akdi yapılır. Kız ergenlik yaşına gelince onunla fiili evliliğe geçilir” ifadesini kullanıyor.
Evlilik çağı yok, sözleri İslama aykırı. Nisa Suresi’nin 6. ayetinde evlilik çağından bahseder. Orada, “Yetimler evlilik çağına gelinceye kadar onlara göz kulak olunur. Evlilik çağına gelince, rüşde erdiklerini gördüğünüzde mallarını onlara teslim edin. Haksız yere mallarını yemeyin” denir. Dolayısıyla çocuklarla evlenme diye bir şey yok.
- İyi de çocuk yaşta yapılan evlilik akdi çocuk büyüyüp aklı başına geldiğinde ve bu evliliği istemediğinde ne olacak?
İ.E.- Çocuk büyüdüğünde bu evliliği istemediğini anlar ve bunu bozmak isterse ona bozma hakkı verilir, demek dolambaçlı yollardan yapılacak yanlış uygulamalara kapı aralamak anlamına gelir. Bir kere, çocukken evlilik akdi yapmak da yanlış. Çünkü bir kimse rızası alınmadan evlendirilemez. İslamda rıza kuralı esastır.
- Bir konuşmanızda, Batı’daki peygamber eleştirilerinin kaynağı bizdeki hadis kitaplarıdır, dediniz. Nasıl?
İ. E. - Danimarka’da birkaç yıl önce bir tiyatro yapıldı. Bu tiyatroda peygamber çadırına giren kadınlarla ilişkiye giriyordu. Kıyamet koptu. Orada sahnelenen oyunun aynısı hadis kitaplarında rivayet olarak geçiyor.
Mesela, peygamber sabaha kadar hanımlarından birinden çıkıp öbürüne giderdi, rivayeti var. Bu rivayeti adama verip tiyatro haline getir, deseniz işte onu yapar. Dolayısıyla bu tiyatroların kaynağı zaten hadis kitaplarında var.
- O zaman adamlara neden kızıyoruz?
İ.E.- Ben de işte onu soruyorum. Adam dese ki, ben o tiyatroyu senin hadis kitabından aldım, ne cevap vereceksiniz? Bir başka örnek vereyim. Namaz kılan adamın yanından eşek, köpek ya da kadın geçerse o adamın namazı bozulur diye hadis kitaplarında yazıyor. Bunu da tiyatro haline getirseler ya da karikatürünü yapsalar bütün Müslümanlar ayaklanır. Ama hadis kitabın yazıyor bunu.
- Peki, bu kendine Müslüman diyenlerin kültüründe neden kadını aşağılamak var? Neden kadın üzerinden siyaset yaparlar?
İ.E.- Peygamberin vefatından sonra Arap, İran kabileleri kendi feodal, kan döken, şiddetçi, fesatçı kültürleriyle beraber İslamiyete girdiler. İslamı da bu şekilde yorumlamaya başladılar. Kuran yazılıp bittiği için ayet uyduramadıklarından bir milyona yakın hadis uydurdular. İslam adına yaptıklarının meşru olduğunu kabul ettirebilmek için bunu yaptılar. Bu şekilde de sorgulanmamış eski İslam kültürü dediğimiz bir kültür oluştu.
Siyasi olarak da zamanın sultanlarına, padişahlarına kitaplar yazdılar. Bunlara İslam tarihinde “nasihatül müluk” yani yönetenlere nasihat kitapları dendi. Şu an İslamın siyaset felsefesini bu kitaplardan alıyorlar. IŞİD’çiler, El Kaideciler bir yöreyi ele geçirdiklerinde bu yazılmış eski kitaplara bakıyorlar. Orada, örneğin, “İnanmayanıöldüreceksin, namaz kılmayanı kırbaçlayacaksın, kadınlar peçe takacak”yazıyor. Hemen bunu uyguluyorlar. Bu eski kitaplarla yüzleşmek gerekiyor. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Düşünenleri o yanlış yoldan vazgeçirebiliriz diye düşünüyorum ve onlara ulaşmaya çalışıyorum.
- İslama ve peygambere yapılan eleştirileri faydalı bulduğunuzu söylüyorsunuz. Bu bir anlamda özeleştiri mi oluyor?
İ.E.- Din, kutsal eleştirilerini faydalı buluyorum. Bunlar eleştirilmelidir. Şunun için faydalı buluyorum: Bir ülkede dini alan eleştirilirse geri kalan alanlar rahatlayacaktır. Dini alan tartışmaya kapanınca o zaman hurafeler başını alıp gidiyor. Cahil insanlar hurafelerle yönetilmeye ve yönlendirilmeye başlanıyor.
- Bütün bunları söylüyorsunuz. Birilerinin boy hedefi oldunuz mu?
İ.E.- Tabii canım. Öyle asarız, keseriz diye bir tehdit olmadı şu ana kadar ama her sözümü çarpıtarak internet sitelerinde yayınlıyorlar. Dini alanı tartışılabilir yapmak lazım, dedim ya hemen dine hakaret etti diyorlar.
Kuran’da bir kavrama açıklık getirmek istiyorum, o kavramı inkâr ettiğimi ileri sürüyorlar. Dini alanda tartışmaları her geçen gün genişletmemiz gerekiyor. O nedenle Cumhuriyet gazetesinin peygamberin karikatürlerini basma hakkını savundum. Ayrıca Cumhuriyet’in o karikatürleri peygambere hakaret için bastığını hiç sanmıyorum. Fransa’da o masum insanlar öldürülünce Charlie Hebdo dergisiyle dayanışma göstermek istediler. Zaten dergiyle dayanışma yürüyüşüne Başbakan (Davutoğlu) da kalkıp gitmedi mi? Kaldı ki peygamberin minyatürünü, resmini çizmek Kuran’da yasaklanmamıştır. O Müslümanların kendi kendilerine ürettikleri bir şehir efsanesidir. İslam tarihi peygamberin minyatürleriyle dolu. Camilere, kütüphanelere gidin bakın.
Şu anki iktidara destek veren kişiler, başta Abdurrahman Dilipak olmak üzere geçmişte panellerde bol bol konuştular. Senin fikirlerine katılmıyorum ama o fikirlerin savunulabilmesi için canımı vermeye hazırım, dediler. Buyur, şimdi çuvaldızı biraz da kendinize batırın. Söz konusu siz olduğunuz zaman akan sular duruyor.
- Yani peygamberin resmi çizilemez, hurafesi peygamberi putlaştırmış mı oluyor?
İ.E.- Aynen öyle. Çünkü o zaman peygamberi insan olmaktan çıkarıyorsunuz. Halbuki Kuran’daki ayette, “Ben de sizin gibi bir insanım” diyor. Burada yapılan ise cehalet, taassup ve hırs. Bu üçü bir araya gelince de işte böyle katliamlar oluyor...
- Siz anti-kapitalist bir Müslümansınız. Bugün Türkiye’yi yöneten ve kendinemuhafazakâr Müslüman diyen AKP ileri gelenlerinin lüks ve para düşkünlüklerini nasıl karşılıyorsunuz?
İ. E. - Bugün İslam Irak ve Suriye’de kafa keserek, Ankara’da da saraylar yaptırarak katlediliyor. Ben bunları Müslüman olduğunu söyleyenler eliyle İslamı toprağa gömme, yeryüzünden silme olarak görüyorum.
Allah’a inandıklarını söylüyorlar ama güvenmiyorlar. Güvenmedikleri için para biriktiriyorlar. Güvenceyi parada, lüks hayatta ve servette arıyorlar. Müslümanların zihnindeki temel kavramları değiştirmeye hakları yok. Cumhurbaşkanı (Erdoğan),“Saray bizim itibarımızdır” diyor. Bu Müslümanların zihnindeki itibar ve haysiyet anlayışını değiştirmeye yönelik bir suikasttır. Buna şiddetle itiraz ediyorum. Bu kafaya göre sarayı olmayanlar itibarsız, öyle mi? Yani üç artı bir evde oturan milyonlarca insanın hiç itibarı yok. Ya da toprak damlı, hurma lifleriyle kaplı, tek odalı evde yaşamış peygamberin de itibarı yerlerde sürünüyor.
Nasıl ki IŞİD’cinin gidip katliam yapması Kuran’a terstir, Ankara’da saray yaptırıp gösteriş ve tantana içinde yaşamak da Kuran’a terstir. Kuran der ki: “Onların zenginliklerine gözlerini dikme. Onlara imrenme.” Asıl zenginliğin güzel ahlak, asıl itibarın doğrulukta, dürüstlükte, kul hakkı yememekte olduğunu söyler. Nasıl bir anlayış ki hem Kuran’a ters hareket ediyor hem de halkın gönül zenginliğinde gördüğü itibarı yerle bir ediyor.
- Dört eski bakanın önce komisyonda, sonra da TBMM Genel Kurulu’nda AKP’lilerin oylarıyla yolsuzluktan aklanmasına ne diyorsunuz? Bu yapılan Kuran’ın neresine sığar?
İ.E. - Bu yapılanı utanç verici olarak karşıladım. AK Saray Türkiye İslamiyetinin mezarıdır. TBMM’de bunların AKP’nin oylarıyla aklanması da Müslümanlığı mezara gömdükten sonra üstüne kürekle toprak serpmektir. “Nasılsa halkımız yolsuzluğu çok fazla önemsemiyor. Hırsızlığı da yolsuzluğu da örtbas ederiz” diye düşünüyorlar.
Ama bunun acısı başka yerlerden çok fena çıkabilir. Ya oy şeklinde patlar ya parti içinde isyan olur. Ben bu defterlerin hepsinin ileride tek tek açılacağını düşünüyorum. Bana göre artık hükümetin hiçbir şeye inancı kalmadı. Bitmiş tükenmiş vaziyette. Uzatmaları oynuyor. Geri kalan ömrünü de yolsuzlukları, hırsızlıkları örtbas etmek, bastırmak, duyurmamaya adamış vaziyette. Ama gerçeklerin ortaya çıkmak gibi pis bir huyu vardır. Muhtemel bir AKP iktidarı sonrasında bütün bunlara dava açılacağını, topunun Yüce Divan’ı boylayacağını ve yıllarca mahkemelerde bunların hesabını vermekle uğraşacaklarını düşünüyorum.
- AKP Balıkesir milletvekili Tülay Babuşçu’nun Cumhuriyet dönemi için 600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası demesini nasıl karşıladınız?
İ.E.- Tülay Babuşçu denen o vatandaş belediyelere Osmanlı laleleri satıyor. Böylece zenginleşmekle meşgul. Deştiğiniz zaman bu sözlerin arkasında mutlaka çıkar vardır. Bunu söyleyen malı götürüyordur. Bunların böyle de kurnazlıkları var.
Diyelim ki bir para götürme, ihale rant olayı var. Erdoğan ortaya bir laf atıyor. Onların hepsinden şüpheleneceksiniz. Bunlar paradan başka bir şey düşünmezler. Allah’a değil, Mamon’a ( Fenikelilerin Para Tanrısı) tapıyorlar, diye kaç kez söyledim. Mamon’un Kuran’daki ismi de Manat’tır.
© Tüm hakları saklıdır.